31 Aralık 2014 Çarşamba

Öldüğünde Öğreniriz

Rusya'da torunu babaannesine sormuş. "Lenin nasıl biri?" Babaanne " Çok iyi biriydi bize ekmek verdi" demiş. Torun "Peki Brejnew nasıl biriydi?" Babaanne "Çok kötüydü çok insan öldürdü ve bizi ekmeksiz bıraktı" Torun "Peki Yeltsin nasıl?" Babaanne " Eee daha bilmiyoruz. Öldüğü zaman öğreniriz."


Tutuklayın Beni

- Komiser bey, beni tutuklayın. Karıma beş el ateş ettim.
- Öldü mü?
- Hayır, hiçbiri isabet etmedi.
- Öyleyse neden tutuklanmayı istiyorsun?
- Karım beni arıyor da...


Pilot Temel

Pilot Temel telsize var gücüyle bağırıyordu:
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."


Kurnaz Çocuk

Küçük çocuk aceleyle gelip kapının zilini çaldı. Kapıyı açan evin hanımına:
-Teyze makasınızı biraz verir misiniz?
-Tabii oğlum vereyim. Sizinkini kaybettiniz galiba.
-Yoo kaybetmedik. Babam bizimkiyle tel kesmeme izin vermiyor da..


Evdeki Kuzi

Bir inşaata amele alınacaktır. Alınacak elemanları kalfa Cemal'in seçmesi
istenir. Adaylar kalabalıktır. Bu durumda Cemal sınav yapmaya karar verir.
- Pize 1 kisi lazımdur. Pu nedenle sizu imtihan edeceğum. Bir ara gözü
Temel'e ilişir. Burnundan tanımıştır. Hemşehrisini işe almak ister. Önce
Temeli sınava alır ve sorar.
- Hemşerum söyle baa bakalum.. Sana 3 kuzu verdum, sonra 2 kuzu daha verdum kaç kuzu oldi?
- 6 tane oldi. Cemal biraz bozulur ama çaktırmaz.
- Tabi bu soru biraz zor oldu piraz taha kolayini sorayum.
- Sana 2 kuzu verdum, sonra 1 tane taha verdum kaç kuzi oldi ?
- Tört kuzi oldi. Cemal sinirlenir, Ama hemsehrisinide işe almak ister.
- Peçi 1 kuzi verdim, sonra bir kuzi taha verdum kaç etti ?
- Üç etti. Bunun üzerine Cemal iki tokat çakar ve tekrar sorar.
- Pir kuzi verdum, kaç kuzin oldi?
- İçi tane. Cemal iyice sinirlenir ve Temeli iyice döver.
- Ulan hemşeru teyup işe almak istedum, sende tam salakmişsun. Ula sağa pir kuzi vermişsem pir kuzin olur anladun mi?
- Olir mi, der Temel.
- Penum evde bir kuzi de kendumin var.


Andrea Doria

Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea
Doria'ya haber vermiş:
-Osmanlı yaklaşıyoor.
Andrea Doria sormuş:
-Kaç gemi var?
Gözcü:
-10-20 kadar.
Komutan hemen emir erini çağırmış:
Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir.
Emir eri şaşırmış:
- Niçin komutanım?
Andrea Doria:
- Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye... Bu arada gözcüden yine ses gelmiş:
-Efendim 50 kadar oldular.
Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş:
-Gömleği boş ver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir..


Yanlış Mail

Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.
Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir.
Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.
Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
-Kime : Sevgili karıma
Konu : Yeni ulaştım.
Tarih : 16 Mayıs 2004
Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not : Burası çok sıcak.


Vites

Temel bir gün son model bir Mercedes araba ile Trabzon'a gelmiş ve arkadaşları ile muhabbete başlamış;
Konu arabalardan açılınca, Temel başlamış arabasını övmeye, Almanlar ne kadar zeki insanlar yahu, yaptıkları araba dört dörtlük. Şöyle iyi araba, böyle rahat araba, çok hızlı araba vs. neyse böyle konuşulurken iş iddiaya binmiş ve Temel 'Ben arabamla Trabzon'dan Samsuna 4 saatte giderim' demiş.
Arkadaşları gidemezsin demişler. Temel hemen heyecanlanarak arabasına binmiş ve 'gideyim de görün uşaklar'demiş.
Arkadaşları 'iyide biz senin oraya ne zaman vardığını nereden bileceğiz demişler.'
Temel'de 'Samsun'a varınca telefon ederim.' demiş.
Ordan hemen biri atılmış ve 'iyide Samsun'dan aradığını nereden bileceğiz. Sen git şu kişiyi bul ordan, o bizi arasın.' demiş.
Temel adresi alarak yola çıkmış ve 3,5 saatte Samsun'a varmış, sözü edilen kişiyi bulmuş ve Trabzon'a telefon etmişler.
Arkadaşları Temel'e 'oooo Temel iddiayı kazandın tamam hadi gel' demişler ve başlamışlar Temel'i beklemeye.
Aradan 5 saat geçmiş Temel yok. gece olmuş Temel yok.
Arkadaşları 'nerede kaldı bu yahu' diyerek evlerine gitmişler. Sabah erkenden herkes birbirine 'Temel geldi mi? ' diye sormuş ama kimseden cevap yok.
O gün de Temel efendi Trabzon'a teşrif etmemiş.
Ertesi gün sabah yine yok, öğleden sonra çıkmış gelmiş!.
Arkadaşları Temel'e hemen 'yahu Temel Samsun'a 3,5 saatte gittin 3 günde ancak döndün, ne oldu uşağım' demişler
Temel de ' Sormayın be arkadaşlar bu Almanlar ne gerizekalı bir millet' demiş.
Arkadaşları ' Ne oldu Temel' demişler
Temel ' Şu güzelim arabayı yapmışlar, 5 tane ileri vites koymuşlar ama 1 tane geri vitesi koymuşlar' demiş.


Ünlü Kahin

Ünlü ve zengin kadının İçi sıkılıyordu; anlayamadığı bir nedenle çok huzursuzdu. En iyisi ona gitmekti. Kendisine o yardımcı olabilirdi. Telefon açtı ülkenin en ünlü kahinine. 


-''İmkansız, tam çıkmak üzereydim!'' dedi kahin. 


-'lütfen!'' dedi kadın kendisini kıramayacagını düşünerek. 


Çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. Doğa üstü güçlere inanırdı ve kahinin müdavimlerindendi. Tabii ki kahin böyle iyi bir müşteriyi kıramamıştı. Karşılıklı oturuyorlardı. 


Önlerindeki küreye baktı kahin; kaşları çatıldı, gözbebekleri büyüdü, alt dudagı düştü, kafasını kaldırıp ona baktı; 


- ''Çok üzgünüm!'' dedi. Bir an için duraksadı, belli ki söylemek istemiyordu. 


-''Ne'' dedi kadın ısrarla. 


Kahin; 


-''Kürede yarını göremiyorum!'' dedi. 


Yıkılmıştı kadın. Medyum bugüne kadar hiç yanılmamıştı. Yarın olmadığına göre bu gece ölecekti. Ne yapmalıydı? Evine gitti; vasiyetini yazdı ve biraz televizyon izledi. Uykusu gelmişti. Son gecesiydi ve ne yapacagını bilmiyordu. En iyisi uyumaktı. Böylece uyurken hiçbirşey hissetmezdi. Yatağına uzandı, gözlerini kapattı ve derin bir uykuya daldı. 


Uyandığında güneş yeni doğmuştu, kuş sesleri geliyordu. ''Cennette miyim?'' diye düşündü. Herşey gece bıraktığı gibiydi. Kalktı; sabahlığını giydi ve salona indi. Herşey normal gözüküyordu. Kahin bu kez yanılmış mıydı acaba? Kapıdaki gazeteyi aldı ve gözü bi habere ilişti. Manşette şöyle yazıyordu: ''Ünlü kahin öldü.''


Böyle Boyarız

Kayseri`ye yeni gelen yabancı, ayakkabısını boyatırken boyacıya takılmış :

-Siz Kayserililer eşeği boyayıp babanıza satarmısınız.Nasıl yapılır bu iş?

Boyacı, fırça sallamayı sürdürerek :

-İşte, demiş, eşeği böyle boyarız!



Yunanistan'daymış

Terzi İbrahim Sezen usta anlatıyor:
Teyo Pehlivan bir ara dükkanıma gelmemeye başladı. Uzun bir aradan sonra dükkanına gelmişti. Pehlivan sen neredeydin? Neden uğramazdın bizlere? Teyo dedi ki;
-“Yunanistan’daydım.”
-“Ya öyle mi, ne işin vardı orada?”
Teyo:
-“Yeğenim oradaydı yanına gittim. Orada denize girdim. Bir de Yunanlı kızla tanıştım. Kız bana Yunanca ismimi sordu. Dedim ki ben Hasankaleli Teyo Pehlivan. Herkes beni tanır. Ben de ona Yunanca sordum ki, senin ismin ne? Kız bana dedi ki, Benim adım Hadice!”
-"Ula Teyo, orada Hatice ne arar?"
-"Niye ola oğlum aralar da bizim değilmiydi?"


Onu da Sonra Yeriz

kayserilinin biri trende gidiyormuş.Çantasından pastırmayı çıkarmış ve yanandaki arkadaşına ikram etmiş.arkadaşı ise soğol benim basurum var demiş.kayserili onuda sonra yeriz demiş



Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?

Üniversitenin büyük amfisinde 800 kişinin katıldığı bir imtihan…
Süre iki saat… Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine imkân yok.

Cevapları yetiştiremeyen kalıyor. Bu yüzden bütün talebeler harıl harıl kâğıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor. Biraz düşünüyor biraz yazıyor. Hiç aceleci bir hâli yok.

Derken süre doluyor. “Getirin kâğıtları çocuklar” diyor profesör ve herkes bitirebildiği kadarıyla kâğıdını getirip masanın üzerine koyuyor. Veren çıkıyor, veren çıkıyor, masanın üzerindeki kâgıtlar birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor. Bir kisi hariç. Bizim ağırdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devam ediyor.

Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkıp kürsüye gidiyor ve kâğıdını bir sonraki ders için hazırlıklarını tamamlamakta olan profesöre uzatıyor. Profesör kızarak:
-Hayır! Çok geç kaldın. Artık senin kağıdını alamam…
Bizimki ters ters bakıyor:
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
-Yoo, aslında bilmiyorum. Ne olacak?
-İyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kağıtlarını bir kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâgıdını koyup kâgıtları tekrar düzeltiyor. Sonra da:
-İyi günler hocam, deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp gidiyor.


Sıra

İki kadın konuşurken sürekli birbirlerine laf sokarlar.
Biri sorar:
-Neredeydin sen iki saattir?
-Güzellik salonunda.
-Haaa! Daha sıran gelmemiş belli ki.


Kıyafet Denerken

Kıyafet denerken,
Fransız kadın;
"Bir beden küçüğü var mı?"
İngiliz kadın;
"Bir beden büyüğü var mı?"
Alman kadın;
"Tam benim bedenim."
Türk kadın;
"Bunun kalıbı dar." :)


Çare

Adam arkadaşına sordu:
- Gözüm çok ağrıyor. Çaresi ne acaba?
- Valla, evvelki yıl da benim dişim ağrıyordu; söküp attım!


Kimin Eli?

Temel'in arka cebinden cüzdanı çalınmıştı.

-"Hırsızın elini cebine soktuğunu farketmedin mi?" diye sordular.

-" Ula nerden pileydum da, pir elin cebume cirdiğini farkettum ama çendi elum miydi, değil miydi onu farkedemedum."


Gereksiz Eşya

Temel ailesi ile birlikte İstanbul'a giderken bindikleri gemi yolda hırçın bir Karadeniz fırtınasına tutulur ve batmak üzere iken bir anons yapılır;

-"Batmamak için herkes gereksiz eşyasını denize atsın!"

Temel kaynanasını yakaladığı gibi denize fırlatır. Görenler panik içinde koşturur ve Temel'e ne yaptığını sorarlar.

Temel;

-"Penum en gereksiz eşyam oydi da.." der.


Ağır Yük

Temel kaynanası ile birlikte istanbul'a giderken bindikleri gemi yolda fırtınaya tutulmuş ve batmak üzere imiş.
Kaptan anons yaparak yolcuların ağır eşyalarını denize atmalarını istemiş. Temel kaynanasını tuttuğu gibi suya atmış.
Bunu gören kaptan;
-Kadını niye denize attın?
Temel:
-Benum en ağir yükum oydi da..


Doğum

İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.


İki Er

İki general bir cafede oturup konuşuyorlarmış. generalin biri "benim bir erim var çok salak demiş. diğeriyse "hayır, benim bir erim var o daha da salaktır." demiş. tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha salak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir şey yapmaya karar vermişler. ilk general askerini yanına çağırıp "oğlum, git bana şu 5000 lirayla bir mercedes al gel" demiş. ikinci general de askerini çağırıp "git bak ben ordu evinde miyim?" demiş. iki asker yolda karşılaşmışlar. ilki "ya benim general çok salak. bu günün pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi." demiş. ikincisiyse "benim general daha salak. yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi." demiş


30 Aralık 2014 Salı

Pişkin Koca

Genç kadın iş bulmak için hiçbir çaba harcamayan, sürekli evde yatan kocasına çok kızıyordu.
Ama kocasının umurunda bile değildi.
Kadın bir gün nihayet
-“Daha fazla dayanamayacağım. Utanç içindeyim!..” diyerek patladı, “...
-Kiramızı babam, mutfak masraflarımızı annem karşılıyor.
Bizi kız kardeşim giydiriyor, arabamızın masraflarını da halam karşılıyor.”
Adam yattığı yerden karısına
-“Bence de utanmakta haklısın hayatım” dedi,
-“İki erkek kardeşinden yıllardır hiçbir şey göremedik!”


Uzun Cüce

Sirk müdürüne uzun boylu bir adam başvurdu:

"Sirkinizde çalışmak üzere bir cüce aradığınızı okudum gazete ilanlarında. Bu işi yapmak istiyorum.."

"Anlamadım.. Siz.. Şeey.. Basbayağı boylu poslu bir insansınız. Biz cüce arıyoruz, cüce.. Kaç sizin boyunuz?"

"Bir yetmiş dokuz."

"Be kardeşim, bir yetmiş dokuz boyunda cüce olur mu hiç? Seni ne diye tanıtırız müşterilere?"

"Gayet basit: "Dünyanın en uzun boylu cücesi bu sirkte" diye ilan verirsiniz, olur biter..."



Aynı Vazo

Temel'in küçük oğlu evde bulunan tarihi vazoyu paramparça etti.Temel çok kızdı ve dayanamayıp, aldı eline sopayı.Tam dövmeye başlayacaktı ki Fadime araya girdi:
-Dur Temel vurma uşağa, bi daha yaparsa iki kez döversun.
Temel biraz durdu ve başladı bağırmaya:
İyu de Fadime pen kirmasu içun aynu vazoyu nereden pulacağum söyle bağa?


Ben Öyle Yapıyorum

Anadan doğma kör iki kafadar aynı tabaktan sarma yiyorlar. Birisi sarmaları çift çift yeme diyor. Diğeri soruyor çift çift yediğimi nereden gördün deyince cevap verdi:

"Ben öyle yapıyorum"


Şansın Böylesi

Temel kahvede arkadaşlarına anlatır:
-Bizim mütahit Cemal ne kadar şanslıdır. Geçen sene kaza sigortası yaptı, bir gün sonra bacağını kırdı. İki Ay evvel evini sigorta ettirdi, geçen hafta evi kül oldu. Ya şimdi oldu biliyor musun?
-Geçen hafta hayat sigortası yaptırdı, iki gün sonra öldü!


Duş

Deliler hastanesinde bir deli sormuş;
-Neden şemsiyeyle duş alıyorsun?
Diğer deli cevap vermiş;
-Havlumu almayı unutmuşum da...


Ördek Çorbası

Nasreddin Hoca erkenden yola koyulmuş. Akşam hava kararmadan gideceği köye varmak için acele ediyormuş. Öğle vaktine yaklaşırken, bir pınarın başında durup, hem namazını kılmak hem de kuru peksimetten ibaret olan azığını yemek istemiş.
Pınara yaklaşırken, yaban ördeklerinin suda oynaştıklarını görünce, "Şunlardan bir tanesini yakalayıp kızartıp yesem ne güzel olurdu diye düşünmüş." Sessizce ördeklere yaklaşmaya çalışırken, ördekler Hoca'yı fark edince uçup gitmişler.
Hoca pınarın başına oturmuş, çantasından peksimetini çıkarmış, suya batıra batıra yemeye başlamış. Oradan geçen bir yolcu :
- "Afiyet olsun Hocam, ne yiyorsun ?" demiş.
Hoca, peksimetini suya bandırırken :
- "Ördek çorbası" demiş.


Hizmetçi

Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."


Sigarayı Bırakmak

Cemal Temel'e sormuş:
- Sigarayi birakmak kolay oldi mi?
- Evet, çok kolay oldi.
- Ne kadar oldi peki?
- Bir yıl, içi ay, alti gün, beş saat, on dakika.


Su dediğin böyle olur

Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken, öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde bir göl görür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla bir kaç yudum yutar; amma midesi bulanır, tükürmeye çalışır. İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgöl'ün sodyum sülfatlı suyu midesini berbat etmiştir.

Hoca civarda aranırken küçük bir su kaynağına rastlar. Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, önce ağzını iyice çalkalar, sonra da kana kana su içer, Eşeğini de sular.

Şakır şakır dalgalanan Acıgöl'e şöyle bir bakar, su içtiği kaynaktan avucunu doldurarak gölün kenarına gelir;

- “Cimri zenginin zekâtsız malı gibi şişinip durma!... Su dediğin böyle olur” diyerek avucundaki suyu şak diye gölün yüzüne savurur.



Babada Kalacaktır

Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."


Gül Kokayi

cenevre tarım konferansında katılımcıların her biri yaptıkları çalışmaları ve sonuçta gerçekleştirdikleri verim artışını anlatıyormuş sıra temel`e gelince:
kuru fasülyeye gül aşuladuk demiş.

- peki bunu niye yaptınız?

- yellenince gül kokayi


En Uslu

Müfettiş, öğrencilere sorar:

- İçinizde en uslu kim bakalım?

Öğrenciler, hep bir ağızdan cevap verirler:

- Öğretmenimiiiz!


Öksürük şurubu

Temel odanın içinde zıplayıp duruyormuş. Arkadaşı sormuş :

- Ne oldu, ne yapıyorsun böyle?

- Öksürük şurubu içtim.

- E, niye zıplıyorsun peki?

- Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben fark etmemişim.


Güzel Özet

Profesör, denizde boğulma tehlikesi geçirenlerin nasıl kurtarılacağını ayrıntılarıyla anlattı. Sonra da öğrencilerden birinin kısaca tekrarlamasını istedi. Haylazın biri iyi özetledi:
-Önce adam sudan çıkarılır, sonra da su adamdan çıkarılır.


Ağaçtan Düşen Gelsin

Nasrettin Hoca ,çıktığı ağaçtan düşmüş oflayıp puflamış.Yanına gelenler:
-Azıcık sabırlı ol Hoca! Sanki ne olmuş da bu kadar nazlanırsın.
Hoca:
-Siz hiç ağaçtan düştünüz mü?,diye sormuş.
Oradakiler bir ağızdan:
-Hayır,demişler
Hoca:
-Öyleyse siz gidin de ağaçtan düşen birisi gelsin benim yanıma.


Saz Çalma

Bir gün Hoca'ya sormuşlar :
- "Saz çalmayı bilir misin?"
- "Bilirim" demiş.
- "Buyur, çal bakalım" diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar. Hoca mızrabı almış, perdelere basmadan tellere vurmaya, tuhaf sesler çıkarmaya başlamış.
- "Saz böyle mi çalınır a Hoca?" demişler, "parmaklar perdeler üzerinde gezdirilir, mızrap tellere
vuruldukça da sazdan makamlara göre ses çıkar."
- " Perdeleri bulamayanlar öyle çalar" demiş Hoca; " Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye boşuna gezineyim."


Öbür Dünya

Temel ile Dursun öbür dünya’yı çok merak ediyorlarmış. Sonunda anlaşmışlar, kim erken ölürse o diğerine telefon açıp öbür dünyayı tarif edecekmiş. Fıkra bu ya en sonunda Dursun ölüyor. 2 gün sonra Temel’in telefonu çalıyor. Arayan Dursun. Biraz hoş beşten sonra Dursun şöyle der;
- Ula Temel sana pi iyi pi da çötü haberum vardur?
- Ula Dursun adami çatlatma önce iyi olani soyle.
- İyi haber burda bu hafta Trabzonspor-Fenerbahçe maçı var. Kötü haber ise Trabzonspor’un ilk onbirinde sen de varsın…


Neden Beyaz

Çocuk annesine sorar; "Anne niye senin saçların beyaz?"
Annesi "Sen beni her üzdüğünde saçımın bir teli beyazlıyor" demiş. Çocuk da gülerek "O zaman annenemin saçının niye beyaz olduğu anlaşıldı."


Palavra

Adam, avlanmanın son derece yasak olduğu, yakalanınca çok yüklü para cezalarının kesin uygulandığı milli parkta, göl kenarında,
kucağında kocaman bir balık ile parkın polis müdürüne yakalanmış..

- Avlanma izniniz var mı? diye sormuş, müdür.
- Yok, demiş adam, Gerek de yok çünkü bu balığı ben evimde besliyorum.
Her gün buraya gelip gölde bir müddet yüzdürüyorum, ıslık
çalıyorum dönüp geliyor, alıp eve götürüyorum..

-Tamamen palavra! Balıklar bu dediğinizi yapamaz..

-İnanın bu gerçek efendim. İsterseniz göstereyim.
-Tamam. Görelim bakalım.
Adam balığı gölün derin sularına bırakmış, aradan birkaç dakika geçmiş,
müdür adama dönüp "Evet?" demiş
-Evet ne?
-Ne zaman geri çağıracaksın?
-Neyi?
-Balığı.
-Hangi balığı?


Çinli Çocuk

Karı koca küçük bir Çinliyi evlat edinirler. Daha sonra da Çince öğrenmeye karar verirler. Çince öğretmeni onlara sorar:
-Çince çok zor bir dildir. Bu yaştan sonra neden öğrenmek istiyorsunuz?
-Evlat edindiğimiz çocuk 1 yaşında. Yakında konuşmaya başlayacak. O zaman ne dediğini nasıl anlayacağız..


Bizim Tekir Nerede?

Hoca’nın canı bir gün etlice bir yahni ister...
Kasaba gidip bir okka et alır, eve gönderir.
Hoca’nın karısı yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Gözü gönlü tok, eli açık olan kadıncağız komşularına yahni ikram eder. Komşular, yemeğin tamamını yiyip bitirir ve dönerler evlerine.
Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini.
“Efendi,” der karısı, “Eti bizim Tekir yedi.”
Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve Tekir kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik... Yürüyecek gücü yok, iskelet gibi...
Hoca şaşkın : “Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?” diye sorar. Karısı da “Evet Efendim, o hınzır yedi.” diye cevap verir.
Bunun üzerine Hoca alır eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi... Tam bir okka çeker Tekir. Bunun üzerine karısına şöyle çıkışır
Hoca :
“Hatun! Şu gördüğün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Şayet et bu ise bizim Tekir nerede?”


Vali

Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
- Baba, memlekette kaç vali gördün?
- On, onbeş vali hetirimdedir...
- Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
- Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!
- Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
- Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna


Şenol Güneş

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..


Terbiyesizlik

Bayan profesör, solunum olayini sormak amaciyla, sigarasindan bir nefes çekip
ögrencisinin yüzüne üfledi :
- Söyle bakalim, bu nedir?
- Terbiyesizliktir efendim...


Şenol Güneş

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..


Davet

Temel Fadime'ye demiş ki; "Fadime, bu akşam bize gel. Evde kimse olmayacak."
Fadime akşam gelmiş kapıyı çalmış çalmış kimse açmamış...


29 Aralık 2014 Pazartesi

Temel'in Futbol Anlayışı

Hafta içi Temel ile Dursun hafta sonu maça gitmek için anlaşır.
Temel:
- Sen biletleri al cel ben sana parasuni verirum,
der.
Hafta sonu olur Dursun yüzü asık gelir bu arada da Temel ilk kez gideceği bir futbol maçı için heyecanlıdır. Temel Dursun'u yüzü asık görünce sorar;
- Noldi Dursun?
Dursun:
- Bi tane alabildum bu da şansa bilet kalmamiş
Temel :
-Ee şimdi nolucak?
Dursun:
- Kura çekicez kim çikarsa maça o gidecek maçtan dönünce de diğeruamize maçı anlatıcak.
Kura çekerler ve Temel çıkar. Temel maça gitmiş gelmiştir.
Dursun:
- Ula hadi anlat bakalum maçta ne oldi?
Temel başlar ;
- Kısacık donlari giyiyler kabaği ortaya koyiler tepiniyilerde tepiniyiler kabak pazar torbasina girunce gol gol diye bağriyiler daa


Soğanın Cücüğü

İki köylünün yolculuk esnasında canları sıkılmış. Biri diğerine sormuş: -Ulan Ahmed, günün birinde zengin olsan ne ederdin? Ahmet, düşündükten sonra: -Soğanın cücüğünü yerdim, demiş. Bir süre sonra Ahmet, arkadaşına aynı soruyu sormuş: -Ulan Memed, sen zengin olsan ne ederdin? Mehmet düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş: -Ulan bana idecek bir şey komadın ki!!!


Ola Zeçi

Erzurum lisesinde Erzurumlu Öğretmen ,Erzurumlu öğrenciyi sözlü sınavı yapıyor :
-Arhadaçi
-Buyur hocam neci?
-Adın neçi?
-Mehmet Zeçi
-Numaran neçi?
-içiyüz içi
-Memleçetin nereçi?
-Erzürümün içi
-Soriyi bilirmisen peçi?
-Hocam sori neçi ?
-Erzürümün nüfüsi neçi?
-Hocam bilmemçi
-Eleyse otur içi
-hocam neyettimçi?


Uğursuz Kadın

Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"


Dümenci Temel

Beden eğitimi dersinde öğretmen, öğrencilerine kürek çekme alıştırmalarını yaptırıyordu. Bir ara öğretmen, Küçük Temel'in olduğu yerde kıpırdamandan durduğunu gördü.

-"Sen neden kürek çekmiyorsun? "diye sordu.

Temel:

- "Ben tümendeyum öğretmenum!"


On Yıl Oldu

Adamın biri arkadaşına sordu:
- ikindi namazı kılındı mı?
- Herhalde kılınmıştır.
- Sen kılmadın mı?
- Kılmaz olur muyum?
- Kılalı çok oldu mu?
- Aşağı yukarı on yıl oldu. Merhum babamın cenaze namazım kılmıştım.


Pınarbaşında Uyumuştum

Nasreddin Hoca, Akşehir'den Konya'ya giderken yolunun üstündeki köyde bir köylüye misafir olmuş. Saat epey geçip yatma zamanı gelince adam;
- "Hoca efendi, uykusuz mu yoksa susuz musun?" diye sormuş.
Adamın yemekten söz etmediğini gören Hoca hiç bozuntuya vermeden;
- "Buraya gelirken pınar başında bir güzel uyumuştum" demiş.


Altınlar

Temel'in küçük takası, on kişilik tayfasıyla Karadeniz'in engin sularında yol almaktadır. Temel tayfalarını yanına çağırır. Onlara şöyle der:
-Uyy uşaklar, ha purada pi teneke altinumuz olsa idu ne ederduk?
Uşaklar:
-Uyyy paylaşirduk onlari...
Temel öneriyi kabul eder ve altınları paylaştırmaya başlar:
-Uyy... on peş altin bağa, pi altin size, on peş altın bağa, pi altin size...
Tayfalar buna itiraz ederler ve aralarında müthiş bir kavga başlar. Kıyasıya dövüşürler. Neden sonra Rize'ye geldiklerinde durumu mahkemeye intikal ettirirler. Mahkemede yargıç olayı anlattırır. Hem Temel, hem de tayfaları olduğu gibi olayı anlatırlar.
Bunun üzerine yargıç:
-Peki getirin altınları, dediğinde, hepsi bir ağızdan:
-Uyy haçim bey, pizum altinumuz falan yok, olacağinu farz edeyduk.


Kavak ile Kabak

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.

Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
- Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
- 10 yılda, demiş kavak.

"10 yılda mı?" diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak “Ben neredeyse 2 ayda seninle ayni boya geldim bak!”

Doğru demiş kavak...

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.

Sormuş endişeyle kavağa:
- Neler oluyor bana ağaç?
- Ölüyorsun.
- Niçin?
- Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için...


Makam Şoförü

Alman Papanın biri makam otosuyla Roma'da dolaşmaktadır. Bir süre sonra canı sıkılır ve şoföre durmasını söyler. Şoförü arkaya geçirir ve arabayı kendisi kullanmaya başlar. Araç kullanmanın zevkine varınca hız yapmaya başlar. 

Hız sınırını aşınca da tabi ki radara yakalanır. Trafik polisi çevirir, arabayı kenara çeker. Polis arabanın penceresine eğilince afallar ve durumu merkeze aktarmak için telsizine davranır.

-"Bir oto çevirdim, ama içinde çok büyük bir adam var. Ne yapayım?"
-" Vali mi?"
- "Daha büyük."
- "Başbakan mı?"
- "Hayır daha büyük."
- "Cumhurbaşkanı mı?"
- "Hayır daha büyük".
- "Daha büyük kim var ki?"
-"Arkada oturan adam kim bilmiyorum ama makam şoförlüğünü Papa yapıyor!"


Kaç Saniye Var?

Temel matematik dersindedir ama kafası hiç almaz canı çok sıkılır. Gözü hep saattedir. Hoca sorar:
- Kaç dakika kaldı çocuklar ?
- Saniyeler kaldi Hocam.
- Dur bakayım, evladım daha 8 dakika var.
- Yok 480 saniye vardur hocam.


Müdür Temel

Temel sinemanın birine müdür olmuş. Bir gün seyircinin biri gelip:
"Sigara içebilir miyim?" demiş.
Temel de:
"Hayır" demiş. Bu cevabı alan seyirci sinirlenerek:
"Ama onlar içiyor!" deyince Temel:
"Onlar sormadı ki" demiş.


Kaç Kişisiniz

Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci,bir koğusta rastladığı hastaya sordu:
-Burada kaç kişisiniz?
Karşısındaki boşver dedikten sonra:
-Asıl siz dışarıda kaç kişiniz


Matematik Farkı

3 profesör konuşuyorlarmış.Karşılarındaki binaya 2 kişinin girdiğini,3 kişinin çıktığını görmüşler.Bunun üzerine:
Fizikçi:
-Ölçme hassas değildi.
Biyolog:
-Üremişlerdir.
Matematikçi:
-Binaya bir kişi daha girerse içeridekilerin sayısı sıfır olur.


Shakespeare

Temel kütüphaneye gider. Shakespeare'nin bir kitabini ödünç almak ister. Memur sorar,
- Hangisini?
Bir süre sessizlikten sonra,
- Vilyum.


Bil Bakalım

Şakacı pilot iniş yaparken, kuleye her seferinde "bilin bakalım ben kimim?" der. Kuledekiler çok sinir olur. Bir gece pilot yine:
"Bilin bakalım ben kimim?" der. Kuledekilerde ışıkları söndürür.
"Bil bakalım pist nerde?"


Normal Doğum

Küçük Temel annesine sorar:
-Anne ben nasi doğmişum anladir misun?
-Sen bir güldün uşağum, gül yapraklarinun içunden.
-Ya babam?
-O da lahana yapraklarundan.
-Peki dedem?
-Onu da leylekler getirmuş uşağum.
Bunları duyan Temel defterine şunları yazmış.
-İnce araştırmalaruma göre uç kuşaktur normal yolla dünyaya gelen yokmuş da..


Çoğu Yabancıdır

Trende yolculardan birisi, yanında oturan gencin Kayserili olduğunu öğrenince ona takılmak ister: -Ben Kayseri’yi hiç görmedim. Ama orada eşeğin çok olduğunu söylerler doğru mu? Kayserili genç bu sözden huylanır ve hemen de taşı gediğine koyar: -Onlar yerli değildir, çoğu yabancıdır.


Emniyetli Adam

Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birinin çocuğunu da memur tayin eder. Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:

- "Seni tebrik ederim yavrum. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!" der.


Babada Kalacaktır

Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."


Zil Çaldı Paydos Oldu!

Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı. Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı. Baktı, en başta bir deli, ötekilere uymamış, akıllı uslu oturuyordu.
- Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.
Adam :
- Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi. Onlarda benim öğrencilerim. Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti. Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.
Pilot:
- Aman çok güzel! diye sevindi. Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu. Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti. Gidip bakmak istedi.
Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!
Dehşetle sordu :
-Öğrencilerin nerede?, diye...
-Dersler bitti. Hepsini evlerine gönderdim!


28 Aralık 2014 Pazar

Medeniyet

Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"


Kasket

Temel başındaki kasketi gösterip,
- Bu kasket penu on yas gençlestirdu, demiş.
- Kaç yaşindasun, diye sormuş Cemal.
Temel,
- Kasketli mu, kasketsiz mu, diye yanıtlamış.


İslamın Şartı Kaçtır?

Temel oğluna sorar:
- İslamın şarti kaçtur uşağum?
- Birdur baba.
- Bir nasul ula, beştur beş!
- Yok baba, birdur. Bende namaz oruç yok, sende de hac zekat. Geriye kalur kelime-i şehadet.



Karım Kayboldu

-Karım kayboldu karım!
-Beyefendi sakın olun burası karakol değil, sağlık ocağı.
-Çok özür dilerim, kusura bakmayın, ben sevinçten ne yaptığımı biliyor muyum :)


Şenol Güneş

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..


Matematik Finali

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"


Danger

Bir gün Temel sahilde gezerken denizde bir tanker görür. Ve yanındakine dönüp şöyle der :
- Ula manyak herifleri göriyi misun, koskoca 40 yilluk tankerun ustune Danger diye yazmişlar daa.


Karışan At

Temelle Cemal birer at alırlar. Ama sürekli karıştırırlar, hangisi benim hangisi senin diye, Temelin bir fikir gelir aklına ve der:

Cemal atın birinin kulağını keselim o zaman karıştırmayız belki ve atın kulağını keserler. Ama yine karıştırırlar.

Temel der ula yine karıştırayruz. Bari öbür kulağını da keselim hayvanın öbür kulağını da keserler. Yine karıştırırlar.

Temel der ki kuyruğunu da keselim belki o zaman karıştırmayız. Kuyruğunu da keserler hayvanın. Tekrar karıştırırlar . Ve Temel sonunda der ki:

Ula Cemal hayvanın kulağını kestik karıştırdık öbür kulağını kestik yine karıştırdık,kuyruğunu kestik hala karıştırıyoruz en iyisi sen siyahına bin ben beyazına.


Peşin Para

Nasrettin Hoca tarlada uğraşırken birden alacaklısı gelmiş."Nasrettin Hoca, paramı ne zaman ödeyeceksin." demiş.Nasrettin Hoca'da"şu görüğün bölgeden devamlı koyunlar geçer. oraya bir tel örgü takıcam,takılan koyun yünlerini de satıp sana borcumu ödeyeceğim."demiş. Adam da haklı olarak gülmüş.Nasrettin Hoca buna karşılık adama "Ne oldu köftehor.Peşin parayı görünce gülersin demii!" demiş.


Kusur Çömlekte

Hocanın bir gün subaşıya işi düşer. Adam haraç ve rüşvet yiyen birisidir. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurur ve üstüne bal sıvar. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş:
- "Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..."
Hoca yutar mı:
- "Kusura bakmasın evlat", demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi."


Payhlanmak

Fadime Hanım saf bir kadın, etliye sütlüye karışmaz, ama lafın nereye gideceğini de bilmezmiş. Bir gün, hamamda kendisini yıkayan gelinine teşekkür etmiş:

-"Kızım sen beni payhladın, Allah da seni payhlasın!"


(Payhlanmak temizlenmek anlamı taşır ancak “Allah seni payhlasın” ise beddua yerine geçer “Allah senin canını alsın” anlamına gelir. :)


Birde Vapur

Birgün gahvede oturiram,telefon çaldi.
-Pehlivan seni isdiller diye seslendiler.
Gahdım bahdım, ariyan bizim Kars Valisi:
-Pehlivan Sarıkamış’da denize bir cip düştü!
Biz uğraştık ama çıkaramadık.
Buradakiler de “ bu cipi denizden çıkarsa
Hasankale’li Teyo Pehlivan çıkarır.
“Allahını seversen gel bize yardım et” diye yalvardi.
Bunun üzerine gahdım bindim ata.
Gettim Sarigamış’a.
Atladım denize, suya bir dumdum,
cip suyun dibinde.
Bir goluma cipi tahdım, öteki golumunan da
gulaç atmaya başladım ve cipi sudan çığartdım.
Ama gardaş cip bene çok ağır geldi.
Tikkatli bahdım ne görim.
Megerse cipe bir de vapur tahılmış.


Kızartma Yapın

Bizim Temel karakolda başkomiserdir. Bir gün bir kadın gelir:
- Komiser bey komiser bey! Kocama tavuklu bezelye yapacaktım ... Ben onu haşlayana kadar kocamı markete bezelye almaya gönderdim. Gidiş o gidiş gelmedi... Ben ne yapacağım?
Komiser Temel kadına hiç bakmadan:
- En iyisi siz o tavuğu kızartma yapın.


Bu Seferkini Duymamıştım

Delinin teki tımarhanenin bahçesinde yürürken bakmış baska bir deli ağacın altında oturmuş kahkahalar atıyor...
Hemen yanına koşmuş ve sormuş:
"Hey sen neye gülüyorsun öyle?"
Öbür deli de :
"Hiiiç. Ben hep kendi kendime fıkra anlatırım ama bu seferkini duymamıştım"


Yılan

İki laz yılan olan Temel'le İdris yolda gidiyorlarmış. Birden Temel İdris'e dönüp: "Ula İdris biz zehirli miydik yoksa zehirsiz mu?" diye sormus. İdris şaşırmış "Ula ne oldu gene" demiş. Temel de:
"Ula biraz once dilimi isirdim da," demiş...


Uğursuz Kadın

Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"


Temel`in Atı

Veliefendi hipodrumuna giden Temel atlar start alır almaz favorisi olan atı elinde dürbinle takip ederek bir yandan da
-Ulanım benum, yabak nasıl da yel gibi gidey diyerek atını teşci eder. Gerçekten de Temel'in atı en öndedir. Etraftakiler gıpta ile Temel'e bakarlar, Temel dört köşedir. Fakat bir süre sonra atlar teker teker Temel'in atına yetişip geçmeye başlarlar. Derken Temel'in atı en sonuncu duruma düşer. Temel etrafın alaylı bakışlarına aldırış etmeden tezahürata devam eder.
-Uy aslanım benum ya bak nasıl da hepsini önine katti getiriy.


Ambulans Şoförü Temel

Temel, ambulans şoförü olmuş.
Bir gün bir otobüs kazası çağrısı alırlar ve hemen olay yerine giderler.
Gittiklerinde gördükleri manzara çok kötü. Her tarafta yaralılar, ölüler...
Feryatlar filan yeri göğü inletiyor..
Fakat adamcağızın biri hepsinden fazla bağırıyor, inliyor. Temel de adamın
yanına gidiyor ve bakıyor adamın iki bacağı birden kırılmış.
Basıyor fırçayı :
- Ula uşağum ayuptur bu senin yaptuğun. Şunun şurasında iki bacağın kırılmış sadece. Bak orda insanlar ölmüşler hiç ses ediyler mi?


27 Aralık 2014 Cumartesi

Pahalı Beyin

Amerika'da bir beyin fuarı açılmış. Burada ünlülerin beyinleri kavanoz içinde sergilenip kavanozun üzerine fiyatları yazılıymış. Amerikalı bir aile bu fuarı gezerlerken garip bir şey fark etmişler ve danışmaya gidip demişler ki:
- Efendim... Her şey mükemmel Einstein'in beyni on bin dolar.. güzel.. Newton'un beynini de yirmi bin dolara kavanoz içinde satıyorsunuz... Bunlar meşhur insanlar, fakat yüz bin dolarlık bir beyin gördük. Bu kişiyi daha önce hiç duymamıştık. Meşhur olduğunu da pek sanmıyoruz. Niye yüz bin dolar. Üzerinde şöyle bir yazı vardı. "Türkiye'nin Karadeniz Bölgesinden Temel" kim bu, ve niye bu kadar pahalı?
Görevli cevap vermiş.
- Efendim. Bu beyinlerden yüz tanesini kesiyoruz ancak bir tanesi dolu çıkıyor da ondan.


Hırsız Yakalayan Robot

Japonya'da hırsız yakalayan bir robot icat etmişler.
Amerika'da 5 dakikada 180 hırsız yakalamış.
İtalya'da 5 dakikada 80 hırsız yakalamış.
Fransa'da 5 dakikada 30 hırsız yakalamış.
Türkiye'de 5 dakikada robotu çalmışlar


Baba ile Oğul

Oğlu ile babası sahile indiler.
- Babacığım şu yerdeki şeylerde neyin nesi?
- Çakıl çocuğum.
Oğul kafasını sağa çevirdi:
- Babacığım ya bunlar?
- Onlarda çakıl taşı evladım.
Çocuk kafasını sola çevirdi:
- Ya bunlar babacığım?
- Hepsi çakıl taşı evladım.
- Babacığım ne kadar çok var bunlardan?
- Evet evladım.
-Peki babacığım bunlardan daha çok bir şey var mı dünyada?
- Var evladım.
- Ne babacığım?
- Benim günahlarım oğlum.


Eldiven

Temel'in eldivenle yazı yazdığını görenler sormuş:
- Niye eldivenli yazıyorsun zor olmuyor mu?
- Zorluğuna zor ama el yazımın tanınmasını istemeyrum.


Bir Bardak Su

Temel ile Dursun hararetli bir şekilde iddialaırlar. Temel:
-Ula Dursun ha ben bu binanun çatusundan bi bardak suya baluklama dalarum.
Dursun:
-Nah dalarsun ula imkanu yoktur.

Vardır yoktur bir milyarına iddiaya girer kafadarlar. Temel gider bir bardak su getirir ve kaldırıma koyar.
-Iyi izle ula, der nasul dalacam hamsi cibi.
Dursun ise hala Temel'i umursamamakta, dalgasını geçmektedir. Temel çatıya çıkar Dursun'a seslenir:
-Ula Dursun iyi izleyesun ha celeyrum!
Ve Temel kendini boşluğa bırakır. Tam yere üç beş metre kala Dursun yerdeki bardağa bir tekme sallar:
-Geber ula hiyar Temel...


Şenol Güneş

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..


Kadeş Savaşı

Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...


Genç Bayan Öğretmen

Genç kadının biri ilkokul öğretmeni olarak staja başlar, çok heveslidir. Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür.

Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler. Bir sure sonra genç kadın çocuğun yine tek başına aynı yerde durduğunu görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak, "senin arkadaşın olmamı ister mısın ?" diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte "tamam" der.

İlerleme kaydettiğini düşünen genç öğretmen "Bütün çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun?" diye sorar. Afallayan çocuk hayretle cevap verir : "Çünkü.. ben kaleciyim!!!"



Asansör

Dursun Temeli çalıştığı iş yerine davet eder..Temel bu teklifi kabul eder..Dursun’un iş yeri 12 katlıdır..Dursun’un odası da tam on ikinci kattadır..Temel cepten arayıp uşağum beş dakikaya ordayum der ve aradan 2 saat geçer..Temel terler içinde odaya gelir..Dursun sorar :
– Uy uşağum ne oldu sana buyle?
Temel :
-12 kat çıkmak kolay değil..
Dursun :
-Asansörle niye gelmedin..?
Temel:
-3 kişi geldi 2 kişi daha bekledim gelmeyince ben de merdivenlerden çıktım..


Memleket Havası

Arabasıyla Almanya'ya giden Dursun, arkadaşı Temel'i lastiğinin havasını indirirken yakalar:
- Ne yapaysun uşağum?
Temel oldukça duygusal bir modda cevap verir:
- Biraz memleket havasi koklayalum dedik da!



Abdurrezzak

Ögretmen iki öğrencisine kızar ve ellişer kez adlarını yazmalarını söyler.
Öğrencilerden biri bu karara itiraz eder,
-Öğretmenim, bu çok büyük bir haksızlık değil mi?
-Neden haksızlık olsun ki?
-Onun adi Ali, benim ki ise Abdurrezzak...


Bush`un Pulu

Başkan Bush'un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."


Pazarlık

Küçük Kayseriliye hocası sormuş :
- Altı kere altı?
- Otuz dokuz.
- Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar :
- Bildiğin halde neden otuz dokuz dedin?
- Pazarlık edecektim, anlamadı...


Din Dersi

Temel'in oğlu karnesini almış eve gelir. Temel karneyi görünce beyninden vurulmuşa döner:
-Ula bu nasi karnedur hepsi köti!
-Önemli olan Allah'ın takdiruni kazanmak babacuğum.
-O yüzden mi Din dersi 1 ula!
-Baba vurma baba...


Hırsızlar Çalar

Öğretmen yapılan deneyin sonucunu şöyle özetledi:

"Çocuklar, gördüğünüz gibi demir ile bakır açıkta kalınca oksitlenir. Yani paslanır. Şimdi size bir soru:
Acaba altınla gümüş açıkta kalsa ne olur?"

Arka sıradan bir öğrenci, hemen atılır:

"Çalarlar öğretmenim" :))


Annem Gel Dedi

İlkokul öğretmeni sınıfta Cennet'e gitmek isteyenlerin ellerini kaldırmalarını ister. Yalnız Temel'cik elini kaldırmayınca merak eder ve sorar,
- Sen gitmek istemiyor musun?
- İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...


Son Ümit

Nasreddin Hoca'nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söylemeğe başlamış.
Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar
Tanıdığı:
- Hoca. böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyorsun? diye sorar.
Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler.
Ahbabı:
- Bu ne iştir Hoca efendi? Benim bildiğim, insan eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise türkü söylüyorsun!
Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir.
- Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi orada da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki feryadı!


Ufak Çaplı Kalp Krizi

Kadının biri temizlik yaparken bir lamba bulmuş. Bunun tozunu alırken içinden bir cin çıkmış ve:

"Dile benden ne dilersen..."
"Ama sakin unutma, benden sadece üç dilek dileme hakkın var ve de her isteğinin iki katını kocana vereceğim."
Kadında tamam demiş ve ilk dileği:
"Beni dünyanın en güzel kadını yap" olmuş.
Cin:
"Bak ama kocan iki kat daha yakışıklı olacak" Kadın:
"Sorun degil."demiş. İkinci dileği, dünyanın en zengin kadını olmak olmuş. Cin kadını yine uyarmış.
"Bak kocan senin iki katın kadar zengin olacak" Kadın yine "sorun değil." demiş...
Sıra üçüncü ve sonuncu dileğe gelmiş ve kadın gülerek;
"Şimdi de beni öldürmeyecek hafiflikte bir kalp krizi geçirmemi sağla..."


Come

Temel İngiltere'ye gidecekmiş. Lisan öğrenmek için kursa yazılmış.
İlk derste come, yani gel demeyi öğretiyorlarmış. Temel bu işe akıl erdirememiş. Öğretmene demiş ki:
- Bu nasul iştur, come yazaysun, kam okiysun, peçi gel olduğuni nasul anlayisun?


Konuşturduk

Mısır'da bir mezarda bir mumya bulunur. Yaşını tam olarak tespit edemeyen bilim adamları çareyi gelişmiş teknikleri bulunan istihbarat servislerine danışmakta bulurlar. CIA, Kgb, MİT işi kabul ederler.

CIA mumyanın bulunduğu odaya girer, bir gün sonra çıkar:

"mumyanın yaşı 2milyon ile 3 milyon arasındadır" der.

Herkes şaşırır bu iyi tahmine.

Daha sonra Kgb mumyanın bulunduğu odaya girer, bir hafta sonra çıkar:

"mumyanın yaşı 2.2 milyon ile 2.6 milyon arasındadır" der.

Herkes diğerinden daha iyi olan bu tahmine şaşırır.

Daha sonra MİT mumyanın bulunduğu odaya girer, 15 gün sonra mit görevlisi elinde sigara ile çıkar:

"mumyanın yaşı iki milyon 335 bin 732'dir" der.

herkes bu tahmine çok şaşırır, bi yandan da merak edip sorarlar:

"nasıl böyle tam olarak belirlediniz?"

mit görevlisi gayet rahat bir tavırla:

"konuşturduk"


Ali Dağı Kadar Kabak

Tokat’ın kazanları meşhur imiş. Bir Tokatlı ile Kayserili yan yana gelmişler. Tokatlı lafa bizim orada bir kazanlar yapılır diye başlamış ki ballandıra ballandıra anlatıyor. -Bizim Tokat’ta bir kazan yaparlar, Allah seni inandırsın, kazanın içine üç usta girer, birbirlerinin çekiç seslerini duyamazlar. Kayserili “hadi canım sende…” dememiş de bakın neler anlatmaya başlamış. Önce büyük bir keyifle başını sallamış ve başlamış anlatmaya: -Doğru hemşerim doğru… Bizim orada da Talasaltı denen bir yer var. Allah seni inandırsın, öyle bereketli topraklarda öyle büyük kabak yetiştirirler ki, kabağın büyüklüğünden Ali Dağı görünmez olur. Tokatlı “hık mık” diyecek olmuş, Kayserili daha devam ediyormuş: -Sonra, sizinkiler o kadar büyük kazanları ne için yapıyorlar? İşte bizim kabakları pişirebilmek için… Bu kadar büyük kabak her kazanda pişmez değil mi Tokatlı hemşehrim! Adam ne yapsın söyleyecek söz bulamamış.


Melekler Uçar mı?

Anne kız konuşurlar. Küçük kız annesine sorar:
- Anne melekler uçar mi?
- Uçar.
- Bütün melekler mi?
- Evet.
- Peki bizim hizmetçi kız neden uçmuyor?
Annesi şaşırır:
- Hizmetçi neden uçacakmış kızım?
- Babam konusurken ona hep "Melegim!" diyor da.
Anne öfkeyle fırlar:
- Ya öyle mi, o halde az sonra hemen uçar.


Esas Akıl

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:

Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?

Doktor:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey
veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.

Siz ne yapardınız?

Adam:
Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova
kaşık ve fincandan büyük.

Hayır, der doktor.
Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.


Ucuz Cihaz

Adam işitme cihazı almak için bir mağazaya girmiş, tezgâhtara:

- "Ucuz bir şey olsun!" demiş.

- "Fiyatlar 2 dolar ile 2000 dolar arasında değişiyor efendim." demiş tezgâhtar...

- "2 dolarlık model nasıl bir şey?"

- "Bu butonu kulağınıza takıp şu teli boynunuzun üzerine bırakıyorsunuz efendim."

- "Bu nasıl çalışıyor?"

- "Çalışmıyor efendim... Kulağınızda bunu görenler daha yüksek sesle konuşmaya başlıyorlar..!"


Bankacı Temel 1

Temel bankaya girer. Müşteri hizmetlerinde telefonlara bakıp, müşterilerin şikayetlerini dinler. Ama ilk aklına geleni söyler, sürekli laf sokar müşterilere.
Müşterinin biri arar:
-Kartımın limiti neden bu kadar düşük?
-Uluslararasi para piyasasi dengeleruni pozmak istemeduk....


Neresidir?

Temel Fadime'nin ölümünden sonra kendini içkiye vurmuş. Arkadaşları, düzelmesi için rica minnet camiye götürmüşler. Hoca başlamış anlatmaya:

-Bir yer vardır ki orada, zengin fakir ayrımı yoktur. Dertli giren neşeli olur. Oraya giren herkesin gönlü ferahtır. Bilin bakalım, burası neresidir?

Temel hemen cevaplamış:
-Neresi olacak, meyhanedur.


Hemeroid

Kayserilinin birisi İstanbul'a gitmek üzere trene binmiş. Tren kalktıktan sonra yanındaki çantadan pastırma çıkarmış. Tam yiyecekken karşısındaki adam dikkatini çekmiş ve ona uzatarak:
-Hemşerim yer misin? Karşısındaki adam:
-Sağolasın benim hemeroidim var. Kayserili:
-Olsun, önce bunu ye sonra onu da yersin.


26 Aralık 2014 Cuma

Saatini Kurdun mu?

Delinin birisi saatini hastane bahçesindeki havuza atmış. Bunu gören arkadaşı yanına yanaşmış ve konuşmaya başlamışlar:

- "Niye attin saati havuza?"

- "Nasil yüzdüğünü görmek için."

- "Peki, kurdun mu?"

- "Hayir."

- "Enayi, hiç kurmadan yüzer mi?"


Finduk

Temel askere gider ama komutanı karadenizlileri hiç sevmez. Komutanı bir gün karadenizlileri bir köşeye ayırır.Ve tek tek sorar.
"Fındık de bakim oğlum", "Finduk" der asker. Birine daha sorar. Fındık de bakim oğlum. Finduk. Temel düşünür ve öğrenir.Temele gelir sıra.
"Fındık de bakim" der komutanı. Fındık der Temel. Komutan şaşırır ve bir daha sorar. Temel yine doğru söyler. Komutan düşünür. Bu kez "fıstık de bakim oğlum" der. Temel fistuk der ve yumruğu yer.


Doğum

İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.


İyi Düşün

Öğretmen aritmetik dersinde Orhan'a:

"Birden üç çıkar mı?" diye sorar.
Orhan:
"Çıkar öğretmenim."
"Nasıl olur Orhan iyi düşün."
"Çıkar öğretmenim, geçen gün bizim kediden üç tane çıktı." :)


TDP

Temel bir gün İngiltere'ye iş gezisine gitmiş.. Aynı Gün içerisinde Türkiye ye dönmek zorundaymış.. malesef işleri uzun sürdüğünden tam havaalanına gelmiş ki son uçak havalanmış.. Buralarda kalacak bir yer var mı diye birine sormuş...
Adam da 200 metre ilerde tek bir otelin olduğunu ama çok pahalı lüks bir otel olduğunu söylemiş.. Temel mecbur olarak o otele gitmiş.. Resepsiyondaki kadına..
- Oda ücretiniz ne kadar?
- 150 € efendim
"Tamam bir geceliğine kalacağım" demiş Temel. Çıkmış bir güzel uyumuş sabah alelacele kalkıp resepsiyona inmiş.
- Hemen benim hesabı kesin uçağa yetişmem lazım.
- Tabi ki efendim hemen. diyerek tTemele bir Kağıt uzatmış..
TKP 150€
HKP 100€
oda ücreti 150 €
toplam 400 €
- Ohaaa.... bu ne... tamam oda ücretini anladımda TKP ve HKP de neyin nesi..
- TKP tenis kortu kullanma parası efendim..
- Ne tenisi kardeşim bilmem etmem.. Kortunu mortunu da kullanmadım..
- Kullansaydınız efendim üç adet tenis kortumuz var hepsi siz müşterilerimiz için..
- Tövbe tövbe ya HKP nedir..
- Oda havuz kullanma parası efendim..
- Ne havuzu ya tüm gece boyu uyumaktan başka bir şey yapmadım havuzunuzu falan da kullanmadım.
- Kullansaydınız efendim.. üç ayrı havuzumuz var hatta biri olimpik havuz.. hepsi siz müşterilerimiz için..
Bu durumda resepsiyondan bir kağıt kalem ister Temel ve TDP 500 € yazıp resepsiyondaki görevliye geri uzatır..
Temel..
- Bu durumda bana 100 € borçlusunuz.
- Nasıl yani efendim TDP ne demek ki..
- Temeli dövme parası
- Aman efendim o ne demek... Biz müşterilerimize böyle bir şey yapmayız..
- Yapsaydınız efendim. Tüm gece boyu müsaittim halbuki...


Gübre Çekmeye

Nadir Şah bir gün zayıf bir şiir söyledi ve şair Mirza Mehdi Han'a sordu:
-Nasıl buldun bu şiiri?
- Zayıf bir şiir.
Sen misin bu lafı söyleyen; hiddetlendi Nadir Şah:
- Atın şunu ahıra; gübre çeksin!
Bir süre sonra Nadir Şah yine bir şiir söyleyip Mirza Mehdi Han'a tasdik ettirmek istedi. Şair hiçbir şey söylemeden kapıya yönelmişti ki Nadir Şah sordu:
-Nereye gidiyorsun?
- Ahıra, gübre çekmeye!


Mübalağanın Böylesi

Mübalağalı konuşan biri demiş ki:
-Ağrı Dağı'nın tepesinde bir deve katarı gördüm.

Topluluktan biri de:
-Bir çalının dibine gizlenmiş beş yüz çakal gördüm deyince, öteki:
-Bir çakının dibine hiç beş yüz çakal gizlenebilir mi? demiş. Gel şunu yüze indir..

Adam:
-Sen deveyi düze indir, ben de çakalı yüze indiririm, deyivermiş..



Şehit

Bir mecliste herkes soyundan sopundan bahsederken Avşar Ahmet dayanamamış: -Bana bakın emmiler! Benim dedem Çanakkale’de öldü, onun gardaşı Arıburnu’nda ölmüş. Dedemin babası Cihan Harbinde Hicaz’da ölmüş. Bunlar uzaktakiler. Yakından haber ver derseniz, abiyim de Kurt Kulağı’nda Çerkez’den at çalarken şehit olmuş.


Ben Öyle Yapıyorum

Anadan doğma kör iki kafadar aynı tabaktan sarma yiyorlar. Birisi sarmaları çift çift yeme diyor. Diğeri soruyor çift çift yediğimi nereden gördün deyince cevap verdi:

"Ben öyle yapıyorum"


Musga mı Yazım

Erzurumlu teyze hastaneye gider, muayene olur ve doktorla muhabbete başlarlar:
-Oğul hep yazma midem bulanir, şurup yazma içemirem, iğne de yazma gorhirem, serum da verme istemirem.
Doktor:
-Eze ne diyirsen gurban olim musga mı yazım sene :)


Ticaret Matematiği

Emekli öğretmen yolda giderken, yanına son model bir araba durmuş.
Içinden çıkan bir genç:
- Hocam sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim.
Öğretmen genci tanımamış.
Genç:
-Benim hocam Hacı Bekir, tanımadınız mı? Kayseri Lisesi'nden.
- Öğretmen biraz hafızasını yoklayınca genci tanımış.
- Oğlum Hacı Bekir seni tanıdım ama bu ne zenginlik, sen fakir bir öğrenciydin.
Hacı Bekir anlatır:
- Öyleydim hocam ama, okuldan sonra ticarete başladım. Kısa zamanda biraz para kazandık.
Bunu duyan öğretmen iyice şaşırır:
- Oğlum ticaret hesap işidir. Ben seni matematikten sınıfta bırakmamış mıydım? Sen nasıl ticaret yapıyorsun?

- Valla hocam matematik falan bilmem. 1'e alıp 4'e satıyorum. Aradaki 3'le de geçinip gidiyoruz...


Enayimiyim Ben

Delinin biri hastanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş ve sürmeye uğraşıyormuş.
Bunu gören doktor: - Öyle sürülmez, düzeltsene arabayı. Deli hemen cevap verir: - Geçen gün senin dediğin gibi sürdüm akşama kadar kum taşıttırdılar, enayimiyim ben!


Yaşlılıktan

İhtiyar Temel doktora gider, sol ayağı ağırmaktadır.

Doktor muayene eder:

-"Yaşlılıktan, yaşlılıktan!"

Temel doktorun teşhisini beğenmez!

-"Doktor bey, haçan sağ ayağum da aynı yaştadır, o niçun ağırmayi?"


Pencereden Atlayan Temel

Temel bir gün hastalanmış. Bunu gören arkadaşları ziyarete gitmiş. Arkadaşları Temel'i pencereden atlarken görmüş:
-Ula Temel düzgün kapı varken camdan niye atlamaya çalısıysin?
- Doktor bana dedu ki kapıdan ayağuni atmayacasun. Bende hep pencereden çıkayirum.


Yaşama Anlayışı

Temel ile Fadime çok büyük kavgaya tutuşmuşlar. Fadime:
-Ben olmasam sen yaşayamazsun, ütünü temizliğuni herşeyi ben yapayirum.
Temel:
-Oksijen değilsun hoş ben sensuz da yaşarum Fadimee. :)


Topum Tüfeğimi Geri Ver

Çanakkale Muharebesinde Kayserili bir nefer topunun başına nöbete gelmiş. Muharebenin şiddetli bir zamanı değilmiş, şurada bir abdest tazeleyim demiş. Tüfeğini de topun üzerine bırakmış. -Topum, tüfeğimin emaneti sana, diyerek ilerideki çukura gitmiş. Bu sırada komutan gelmiş, bakmış ki topun başında kimse yok, bir de nefer tüfeğini topun namlusuna asmış. Çok hiddetlenmiş, şu tüfeğini alayım da hesabını versin bakalım diye kızıp köpürmüş ama tüfeği de topun namlusundan bir türlü sökemiyormuş. Komutan: -Ulan uyanık Kayserili bu tüfeğe ne yaptı da sökülmüyor böyle diye düşünürken Kayserili de çıkagelmiş. Komutan açmış ağzını yummuş gözünü, demediğini bırakmamış. -Şu tüfeği de nasıl yapıştırdıysan sök yerinden demiş. Nefer: -Yapıştırmadım komutanım demiş. Topa yaklaşmış: -Topum tüfeğimi geri ver demiş ve komutanın şaşkın bakışları arasında tüfeği almış. Komutanın gözleri yaşarmış, askeri kucaklamış ve onunla helalleşip yanından ayrılmış.


25 Aralık 2014 Perşembe

Şirketler Peşimden Koşuyor

İşçi, patronuna giderek;
-Zam istiyorum efendim, yoksa peşimde koşuşturan üç şirket var yakında beni bulamayacaksınız, bilesiniz!
-Hangi şirketler onlar?
-İnanmıyorsanız söyleyeyim efendim, elektrik şirketi, doğalgaz şirketi ve su şirketi.


Nalları Dikmiş

Padişah bir gün atıyla kır gezintisi yaparken seyislerine demiş ki: -Bu atı çok sevdiğimi bilirsiniz. Bu atın ölüm haberini bana getiren seyisin kellesini vururum, atıma çok iyi bakacaksınız. Aradan birkaç yıl geçmiş, seyisler bakmışlar ki padişahın atı ahırda ölmüş. Seyislerden biri padişahın sözünü hatırlamış, telaşlanmışlar, ne yapacaklarını bilememişler. Birinin aklına İncili Çavuş gelmiş, bu işi ona danışalım demişler. İncili’ye varmışlar, durumu anlatmışlar. İncili demiş ki ben bu işi çözerim, siz işinize gücünüze bakın. İncili, padişahın huzuruna varmış. -Padişahım, senin bir küheylan vardı ya... -Evet... -Ahırda gördüm. Yanına yaklaştım. Su verdim içmedi, yem verdim yemedi, nalları da havaya dikmiş öylece duruyor. -Yahu sen şuna öldü desene! -Padişahım ben demedim, sen söyledin öldüğünü. Bir ceza vereceksen kendine ver


Bizde Burada İnecektik

Efendim bizim Bayburtlu arkadaşlar İstanbul’da gurbetçilik yaparlar. Günün birinde acele işleri çıkar Bayburt’ a dönmeleri gerekir. Ne yapalım ne edelim derken uçakla gitmeye karar verirler. Uçak hareket eder Aşkale üzerinden geçerken pilot anons yapar
“-sayın yolcularımız şu anda Aşkale üzerindeyiz, biraz sonra Erzurum havaalanına ineceğiz.”
Bu anonsu duyan bayburtlu hemen yerinde kalkar ve aceleyle pilota doğru seslenir.
“- Vola ağa hele eyle biz burada ineceyük.”


Temel`in Aşk Şiiri

Temel bir kıza aşık olur, aşkından da şu şiiri yazar:

Sabahları yemek yiyemiyrum; çünkü seni düşuniyrum,
Öğlenleri yemek yiyemiyrum; çünkü seni düşuniyrum,
Akşamları yemek yiyemiyrum; çünkü seni düşuniyrum,
Geceleri uyuyamıyrum;
Çünkü açum da!..


Pasaport

Amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tamda Turkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya...

Ucağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!.. Hemen almış yerden, bir bakmış ki Leanardo di Caprio'nun pasaportu..

"Ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş.
Çıkarmıs Leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış..
Uçmus Türkiye'ye.
Atatürk Hava Limaninda görevli gümrük memuru Temel in karşısına geçmiş.. Almış pasaportu eline Temel adamın ismine bakmış :
''Leonardo di Caprio", fotografa bakmış, bir zenci.
Adama bakmış ayni zenci...
Bir kaç saşkın bakıştan sonra Temel obur masaya seslenmiş,
"Ula Cemal, bu Titanik batmış mıydı, yanmış mıydı?"


Berber Temel

Temel bir gün berber salonunda Dursun'u traş ediyordu. İçerden çıkmayan sürekli arayış içinde olan kedi Dursun'un dikkatini çeker ve sorar:

- Ula Temel ha bu kedi berberliğe çok merak ediyi galiba.
- Yok ula arada kulak burun uçurayirum da oni bekliyi.


Maymun

Kadın bebeğiyle otobüse binerken otobüs şöförü kendini tutamayıp şöyle demiş:
- Aman tanrım ne kadar çirkin bir bebek...
Kadın sinirle biletini kutuya basmış, en arka tarafa geçmiş, bir adamın yanındaki boş yere oturmuş. Adam dönmüş kadına;
- Özür dilerim. Acaba az önce şöförle aranızda ne geçti?
Kadın:
- Büyük bir terbiyesizlik etti. Hakaret...
Adam:
- Bir kamu görevlisi insanlara hakaret edemez. Suç teşkil eder.
Kadın:
- Doğru. Gideyim de şunu bir azarlayayım.
- Merak etmeyin, ben maymununuza gözkulak olurum...


Neden Ayaklara Kan Gitmez?

Bir öğretmen kan dolaşımı üzerine ders anlatıyordu. Konuyu daha iyi açıklamaya çalışarak şöyle dedi:
-"Şimdi, sınıf, eğer başımın üzerinde durursam, bildiğiniz gibi, kan başıma iner ve yüzüm kıpkırmızı olur"
"Evet" dedi sınıf.
-"O zaman, neden ben olağan pozisyonda ayakta dururken kan ayaklarıma gitmiyor?"
Küçük bir oğlan bağırdı:
-"Çünkü ayaklarınız boş değil"


Benim İçin Değil

Görme özürlü biri geceleyin elinde kandil, omzunda testi çarşıda yürüyordu. Birisi "Be ahmak! Gece ile gündüz senin için bir nasıl olsa. Kandilin ne faydası var sana?" dedi.
Kör gülerek "Gecenin karanlığında üstüme gelip testiyi kırmayasın diye kandil taşıyorum; kendim için değil" dedi


Annem Gel Dedi

İlkokul öğretmeni sınıfta Cennet'e gitmek isteyenlerin ellerini kaldırmalarını ister. Yalnız Temel'cik elini kaldırmayınca merak eder ve sorar,
- Sen gitmek istemiyor musun?
- İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...


Ben de Yaparım

Temel bir arkadaşının daveti üzerine İzmire gitmiş. Orada arkadaşıyla
dolaşırken, birde bakmışlar ki, birkaç efe zeybek oynuyor. Kendilerine özgü ağır
hareketlerle kol vurup diz büken efeleri seyrederlerken, arkadaşı Temel e dönüp
sormuş:
- Ne güzel oynuyorlar değil mi ?
Temel dudak bükmüş;
-O kadar düşündükten sonra ben de oynarım...


Asit

Kimya dersinde öğretmen, elindeki metal parayı gösterdi:
-Şimdi bu beşyüzlüğü asite batırıyorum.Ne dersiniz eriyecek mi?
Nuri parmak kaldırıp cevapladı:
-Erimez, öğretmenim:
-Evet erimez, neden erimez?
-Eriyecek olsa asite atmazdınız da ondan


Dalan Gudik Dırmanır

Omuzları tilki kürklü bir hanımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken dadaşım
yanına gelir:
- Baci ,baci dalan gudik dırmanir.
Kadın kendisine laf atıldığını düşünerek:
- Terbiyesiz, der.
Dadaşım bozulur :
- Benene kıtlarsa kıtlasın !



Çadırı Çalmışlar

Cahil bir baba ve eğitimli oğlu ormana kamp yapmaya gider.
Çadırlarını kurup uykuya dalarlar.
Birkaç saat sonra baba oğlunu kaldırır ve sorar;
"Gökyüzüne bak, ne görüyorsun?"
Oğlan: Milyonlarca yıldız görüyorum.
Baba: Peki bunlar sana ne ifade ediyor?
Oğlan: Konuyu astrolojik olarak ele alırsak,
evrende milyonlarca gezegen vardır. Bu gezegenler birleşip..
Baba tokadı yapıştırır ve:
Salak oğlum çadırı çalmışlar...!


Kadeş Savaşı

Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...


Kaleci Temel

Bir yangında evin çatısında mahsur kalmş bir anne ve kucağında kundaklı bir bebeği... Asağıdakiler anneye, gerilmiş olan brandaya önce çocuğu sonra da kendisini atmasını öneriyorlar, fakat o kabul etmiyor, ne yaptılarsa kabul etmiyor. Alevler onlara ulaşmak üzere.... Bu sırada onları seyretmekte olan Temel, barıkatları asarak binanın dibine kadar gelir ve kadına seslenir:

-Abla korkma, at bebeği..bana. Ben Sürmene Spor' un kalecisiyim...

Kadın Temel' e inanır ve bebeği Temel' e doğru atar..Temel, nefis bir hareketle bebeği yere düşmeden yakalar, ayaga kalkar, iki kere yerde zıplattıktan sonra degajını yapar..


Çukur

Kürtlerin köyünde bir çukur varmış ve pekçok kişi içine düşüp yaralanıyormuş. Köyün ileri gelenlerinden 3 kişi toplanmış ve çözüm aramaya başlamışlar. Birincisi demiş ki:
- "Çukurun yanında bir ambülans beklasin ve düşenleri hemen hastaneye yetiştirsin."
İkincisi:
- "Çukurun yanına hastane kuralım düşenleri yetiştirmesi vakit almaz"
demiş.Üçüncüsü:
- "Kafanız hiç çalışmıyor"
demiş.
- "Gidelim hastanenin yanında bir çukur açalım"


Marsa Gidecek Adam

Nasa Mars'a adam gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş. İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:
- 1 Milyon Dolar demiş ve eklemiş,
ormanlara bağışlayacağım.
İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar.

Doktor:
- 2 Milyon Dolar demiş.
Bir milyonunu aileme bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.
Üçüncü aday olan Temel aynı soruya;

- 3 Milyon Dolar diye cevap verince yetkililer diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon dolar istediğini sormuşlar. Temel yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle:

- 1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de Mars'a göndeririz.


10 Sene Öncesi

Hoca'ya yaşını sorarlar, "Kırk" diye yanıtlar, "Tam kırk!"
On sene sonra aynı soruyu yine "Kırk" diye yanıtlayınca:
"E hocam, on yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin" demişler. Hoca hiç bozmadan:
"Evladım, ne bileyim on sene öncesini!" diye yanıtlar.


Çocuklarımın Üzerine

Temel bir gün Fadime ile tanışır. Çok yakın arkadaş olurlar. Bir gün Temel Fadime'ye iltifat etmeye başlar.
- Fadime çok güzelsun, sen benum hayatima giren tek kadunsun.
Fadime mutlulukla cevap verir:
-Sahi mi Temel, söylediklerune inanmak isterdum.
-Çocuklarimun üzerine yemin ederim ki doğruyu söyliyirum.


Suçumuz Ne

Tebrizkapı'da kaldırıma yaslanarak zorla durabilen kamyonu görünce Trafik Polisi hemen yanaştı:
- Hoop hemşerim, burada durmak yasak!
- Aman terpetme gurban olim, frennerim dutmir.
- Senin farların da kırık?
- Mehellenin pijleri...
- Silecekler de yok?!
- Vış, ahan ben de yeni gördüm.
- Ehliyet ruhsat lütfen.
- Vallah rühset yok, ne yalan diyim. Ehliyet de emim de.
- Peki, sana elli lira ceza yazıyorum.
- Gurban olim polis bey, ahan vermesine verah da, suçumuz ne?


T Harfi

Öğretmen çocuklara sorar:
-Bana öyle bir söz söyleyin ki onun içinde 't' harfi bulunsun?
Merve:
-Şişe, diye atılır.
Çocuğum şişede 't' harfi var mı?
Şişenin içinde tıpası var ya.


24 Aralık 2014 Çarşamba

Pilot Temel

Pilot Temel telsize var gücüyle bağırıyordu:
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."


Kapıya Dikkat

Temel'in karısı vefat etmiş. Cenaze namazı kılınmış, cemaat tabutu sırtlamış tam camiiden cenazeyi çıkartacaklar, tabut camiinin kapısına çarpmış. Tabuttan bir inilti duyulmuş. Hemen açmışlar tabutu. Öldü sanılan kadın yaşıyormuş. Hemen hastaneye götürmüşler ve kadın 10 sene daha yaşamış.
10 sene sonra kadın ölmüş. Yine aynı camiide cenaze namazı kılınmış. Tam tabutu camiinin kapısından çıkartacaklar, birden Temel'in sesi duyulmuş:

- Uşaklar gözünüzü seviyim şu kapiya tikkat edun da!


Kısa Konuşma

Adamın karısı normalde telefonu eline aldı mı 2-3 saatten önce bırakmazmış.
Bir akşam yine telefon çalmış, kadın gidip açmış ama bu kez sadece yarım saat konuşmuş.
Adam şaşırmış:
-Hayrola hanım? Sen 2 saatten az konuşmazdın, bugün anlatacakların yarım saatte nasıl bitti?
Karısı cevap vermiş:
-Yanlış numaraydı.


Sınav

Ögretmen ögrencilerine sormus:-
Allah hepimizin cennete gitmesini istedigi haldeniye cehenneme gönderiyor.
Çocugun birisi ögretmenin sorusuna soruyla cevap veriyor:
-Ögretmenim siz bizim 5 almamizi istediginiz halde niye sinav yapiyorsunuz?


Hapis Sebebi

Sibirya'daki bir hapishanede üç tutuklu sohbete dalar.

Birincisi:

- Beni hapse attılar çünkü fabrikaya hep 5 dakika geç geliyordum. Sabotaj yapacağımdan şüphelendiler.

İkincisi:

- Ben hapisteyim çünkü fabrikaya hep 5 dakika erken geliyordum. Ajan olduğumdan şüphelendiler.

Üçüncüsü:

- Ben fabrikaya hep zamanında geliyordum. Batı icadı bir saatim olduğu için hapse atıldım.


Ben Almadım

Adamın biri sormuş:
-Cüzdanımı sen mi aldın?
-Alti mahallenin, altıncı sokağının, altıncı apartmanının, altıncı odasının, altıncı çekmecesinde duran Kur'an'a el basarım ki ben almadım.


Hiçlik Makamı

Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
...“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!”



İçinde Ben de Vardım

Hoca bir gün arkadaşıyla konuşuyormuş arkadaşı demiş ki:
-"Ya hocam dün sizin evden bir ses çıktı. Neydi o?" Hoca:
-"Hiç sadece hanımla biraz tartıştık kavuğum merdivenlerden yuvarlandı", demiş. Arkadaşı:
-"Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çıkar mı?", demiş. Hoca da:
-"Ya anlasana içinde ben de vardım", demiş.


Duvar Yok

Üç deli oturmuş hastahaneden kaçış planı yapıyorlarmış.
Demişler ki; duvar yüksekse altını kazıpta geçicez, alçaksa üstünden atlıycaz demişler.
Bir deli gitmiş bakmış, sonra üzülerek geri dönmüş. Arkadaşları sormuş ne oldu deli de demiş ki “kaçamıycaz” neden diye sormuşlar deli de; “duvar yokta ondan”


Kadeş Savaşı

Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...


Dört Dua

Dursun sormuş Temel'e:
-Ula Temel, sen kaç dua biliysun
Temel:
-Dört tane dua piliyrum, demiş.
Dursun:
-Hancilerini pilisun? demiş.
Temel:
-Üç İhlas bir Elham'i piliyrum daaa.


Evlilik nedir?

Melih Cevdet'e sormuşlar "evlilik nedir" diye. Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabii o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna "evlenmek" denilirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde, yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik "katlanmaktır", demiş.


Cenaze Namazı

Temel'in annesi ölmüş. Cenaze namazında bir kenarda duruyormuş.
Soranlara:
-Pen cenaze namazi kilmasini pilmeyrum" diyormuş.
Bir müddet sonra kayınvalidesi ölmüş. Namazda Temel'i en ön sırada görenler:
-Hani sen çenaze namazi pilmezdun?
-Pu çenaze namazu tegil çi, payram namazu.


Kadeş Savaşı

Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...


Kimyacı ile Kayıkçı

Kimyacının biri Karadeniz kıyılarında yürürken denizin diğer tarafına geçmek istemiş. Bir kayıkçıya rast gelmiş. Yolda giderken konuşmaya başlamışlar. Kimyacı sormuş:
- Sen okuma yazma bilir misin? demiş kayıkçıya.
Kayıkçı :
- Bilirim, diye cevap vermiş.
Kimyacı sormuş:
- Sen Avagadroyu bilir misin?
Kayıkçı bilmem diye cevap verince kimyacı:
- Senin hayatının %14’ü gitti.

Tam bu sırada fırtına çıkmış. Deniz kabardıkça kabarmış. Koca dalgalar kayığı alıp götürüyormuş. Kayıkçı sormuş:
- Sen yüzme bilir misin?
Kimyacı:
–Bilmem , ben daha önce hiç yüzmedim ki.
Kayıkçı bunun üzerine:
- İşte şimdi senin hayatının tamamı gitti. Az sonra boğulacaksın.



Ehliyet

Temel arabasıyla giderken kırmızı ışıkta geçer ve polis durdurur ve ehliyetini ister.
Temel de:
-Ula verdunuz mu da isteysunuz.


2 Bilet

Temel ile Fadime biraz kültür ve sanatla ilgilenmeye karar vermişler. Bunun üzerine tiyatroya gitmiş ve bilet kuyruğuna girmişler. Arada hangi oyuna bilet alacakları konusunda da fikir edinmek için etraflarına bakınıyor, kulak kabartıyorlarmış:
-Kerem ile Aslı'ya 2 bilet.
-Romeo ve Juliet'e 2 bilet.
-Yusuf ile Züleyha'ya iki bilet.
Sıra bizimkilere gelmiş:
Temel ile Fadime'ye 2 bilet.


Kuran Çarpsın

Abartıcı bir kişi olarak tanınan hattat İzzet Efendi bir dostuna:
- Dün gece sabaha kadar oturdum, bir Kur’an yazıp bitirdim, demiş.
Az sonra dostu söze girmiş :
- Geçen Ramazan’da Kandilli’ye, bir iftar yemeğine gidiyordum. Boğaziçi’nde öyle bir fırtına çıktı ki... Dalgalar bindiğim kayığı sahildeki minarelerin şerefelerine kadar çıkardı. Kayık dalgalar arasında sallanırken iftar oldu, toplar atıldı. Ben de sigaramı kandillerden yakıp orucumu bozdum.
Mustafa İzzet Efendi bağırmış:
-Yalan !..
-Yalansa, senin dün gece yazdığın Kur’an-ı Kerim çarpsın.


Beni Davet Et

Adam cimri mi cimri arkadaşına dedi ki:
- Bunca yıldır dostluğumuz var, bir kerecik olsun davet etmedin beni.
- Davet etmedim, çünkü nasıl iştahlı olduğunu bilirim senin. Daha lokmanın birini götürmeden öbürünü alıyorsun eline!
- Sen davet et beni. Söz veriyorum, her lokmadan sonra iki rekat namaz kılacağım!


Uğursuz Kadın

Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"


İnsan Neymiş?

Bir sohbet sırasında Bayrak Şairi Arif Nihat Asya'ya:

-Eğilir, bükülür, katlanır, istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.

Şair, şöyle konuşur:
-Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik.


Uykuda Konuşma

Kadının biri kocası uykusunda konuştuğu için doktora gitmiş:
-Doktor bey kocam uykusunda konuşuyor, ne yapacağımı bilemedim. Ona iyileşmesi için ne vereyim?
-Ona uyanıkken konuşma fırsatı verin :)


23 Aralık 2014 Salı

Övünmek Gibi Olmasın

Öğretmen okula yeni gelen öğrencilerden memleketlerini sorarken sıra Kayseriliye gelince:
-Manisalıyım, diye atar... Bu öğrencinin Kayserili olduğunu bilen arkadaşları gülüşürler. Bunun sebebini soran öğretmene çocuklardan biri:
-Arkadaş yalan söyledi. O Manisalı değil, Kayserili. Öğretmen Kayserili öğrenciye:
-Neden Manisalıyım diyorsun? Kayserili öğrenci gayet ciddi cevabı kondurur:
- Övünmek gibi olmasın diye efendim.


Hatim İndiririm

Nasrettin Hoca'ya karısı bir akşam:
- Sen benim yüzüme bakarak sadece besmele çekiyorsun, demiş.
Hoca:
- Eee ne olmuş ki?
Karısı:
- Halbuki imam efendi karısının yüzüne bakınca Yasin-i Şerif okuyormuş.
Hoca gülmüş:
- Senin yüzün o kadar güzel olsa, ben hatim bile indiririm.


Oymakbeyi

Oymakbeyi, izci adaylarını karşısına toplamış, onlara izciliğin ilkelerini anlatmaya çalışıyordu:

-Bakın çocuklar, dedi.Bir izci, her gün, hiç olmazsa bir kez birine yardımcı olmalıdır.Hastalara,

yaşlılara,muhtaçlara,Her sabah okula geldiğiniz zaman size birgün önce nasıl bir iyilik yaptığınızı soracağım.Tamam mı?

Ertesi sabah Oymakbeyi çocukları toplayıp sordu :

-Söyleyin bakalım...Dün ne gibi bir iyilik yaptınız?

Bütün çocuklar, hep bir ağızdan :

-Yaşlı bir kadının karşıdan karşıya geçmesine yardım ettik efendim.

Adamcağız şaşırdı :

-Hepiniz mi?

-Evet efendim, hepimiz birden.

-Neden?

Çocuklardan biri cevap verdi :

-Kadın karşıdan karşıya geçmek istemiyordu, ondan efendim!



Görmezden Gelin

Kaynanası kaybolan Temel gazeteye ilan verir. İlan şu şekildedir:
-Kaynanam kaybolmuştur, görenlerin görmezden gelmeleri rica olunur. :)


Şaşkın Tanık

Yargıç, tanığa yemin ettirdikten sonra:
-Şimdi ne biliyorsanız söyleyin! der.
Tanık:
-Okuma yazma bilirim, diye başlar ve ardından devam eder:
-.Otomobil kullanmayı bilirim. Biraz da makineden anlarım.


Kafa Karıştırma

Temel'e sormuşlar: Temel, birinin kafasını karıştırmak için ne dersin?

Temel "54" demiş. Soran kişi merak etmiş: Ya niye 54 dedin durduk yere?

Temel açıklamış: Bak gördün mü kafan nasıl karıştı.


İngilizce konuşuyoring

Adamın biri bir gün İngiltere'ye gezmeye gitmek istemiş. Tabi İngilizce bilmediğinden arkadaşına sormuş:

-Yav ben İngiltere'ye gidince onlarla nasıl anlaşacağım? demiş.
Arkadaşı da :
-Bak konuştuğun her cümlenin sonuna'ing' koy, onlar senin ne demek istediğini anlarlar demiş. Ve adam İngiltere'ye gitmiş soluğu bir kafede almış. Arkadaşın taktiğini uygulamaya başlamış ve garsonu çağırmış:

-Sen bana bir çay getirebiling? demiş ve garson şaşkın şaşkın çay getirmeye gitmiş. Garson çayı hemen getirmiş. Adam demiş ki :

-Bak, ben ne güzel İngilizce konuşuyoring değiling? demiş. Garson lafı yapıştırmış:

-Ben Türk olmaying, nah içerdin çaying! :)


Gazı Bitmiştir

Temel bir gün yeni arabasıyla gezmeye çıkmış.Arabanın gazı bitince yolda stop etmiş.Bir araba ona yardım etmek için Temel`in arabasının önüne geçmiş, arabadan çıkan adam:
-Ne oldu? Temel,
-Arabam birden stop etti.
-Gazı bitmiştir deyince.
-Uyy araba gazla mi çalışiyii


İlginç Bir Durum

Deniz kıyısında bir kasaba, kış sezonu hava soğuk ve dolayısıyle kasaba bomboş. Herkesin birbirine borcu var ve zor durumdalar. Şans eseri kasabaya bir turist geliyor ve bulduğu ilk motele giriyor. Resepsiyona 100 lira bırakıp odalara bakmaya çıkıyor.
Motel sahibi hemen parayı alıp, market sahibine borcunu ödüyor. Market sahibi o parayla toptancıya olan borcunu kapatıyor. Toptancı sevinçle parayı alıp nakliyeciye olan borcunu ödüyor. Nakliyeci parayı alıp benzinlik sahibine olan borcunu ödüyor. Benzinlik sahibi de o parayla motele olan borcunu ödüyor. Ve o sırada turist odadan geri dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyip 100 lirasını geri alıyor. Turistin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor. Fakat kasabalılar borçlarından kurtuluyor :)


Adım Kadar Kolay

Temelin matematik sınavı vardır ama çalışmamıştır. Arkadaşına gidip dert yanarken hocası gelip ne olduğunu sorar. Arkadaşı da Temelin sınava çalışmadığını bunun için çok üzgün olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine hoca
- Aman be Temel üzüldüğün şeye bak, benim adım kadar kolay bi sınav olacak.
Temel:
- Adunuz neydu hocam?


İlk Günden İşe mi Başlanır

Dursun büyük paralar kazanmak hayali ile Amerika'ya gider. Bir kaç yıl sonra hakikatten de zengin olur. Bir gün memleketini arar ve Temel'i ister telefona.
Dursun: Ula Temel ha puraya geleysun bak ben zengin oldum sen de olabilursun, eğilip yerdeki paraları toplasan dahi kazanırsun demiş.
Temel bunu duyar duymaz ilk uçakla Amerika'ya gitmiş hava limanına indiğinde yerde duran 100 doları görmüş ve:
Haydaaa demiş ula ilk günden işe mi başlanur...



Canlı Gazete

Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşıyordu, bir ara baktı, bir kalabalık gözüne çarpmıştı. Hemen oraya seğirtti. deliler bir halka oluşturmuş, ortada dönüp konuşan birini dinliyorlardı :
-Hükümet seçimleri kaybetti... bakan hastaneye kaldırıldı...zulüm devam ediyor....
Başhekim bu işten hoşlanmış :
-Ne yapıyorlar bunlar böyle? diye sormuş.
-Efendim, demişler.ortadaki deli kendinin gazete olduğunu sanıyor, haberleri bildiriyor.
Başhekim daha da hoşlanmış.Dolaşmasını sürdürmüş.Az ileride birde ne görsün! sekiz, on deli iplerle sımsıkı birbirlerine bağlanıp bir köşeye atılmamış mı!
-Onlar mı, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler efendim...


Matematik Finali

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"


Zıkkımın Kökünü Yer

Hoca o aralar paraya sıkışmıştır. Bir vatandaş gelip hoca'ya: "şeytan nerede yaşar" diye sormuş. Hoca cevabı bilmez ama vatandaşı cevapsız bırakmamak için soruyu cevaplar. Adam giderek Hocayı soru yağmuruna tutmuş ve sonunda hoca'ya: "hocam peki şeytan ne yer" diye sorar. Hoca da: "eğer benim gibi parası yoksa zıkkımın kökünü yer" demiş.


Bush`un Pulu

Başkan Bush'un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."


Kafa

Delinin birisi hastaneden taburcu olacakmış ve son muayene için baş hekim gelir. Deliye sorar :
-Elin nerede?
Deli gösterir.
-Bacağın nerede?
Deli yine gösterir.
-Burnun nerde?
Deli yine gösterir.
Baş hekim doktorlara :
-Bırakın emrini verir ve çıkar. Hekim çıktıktan sonra deli göbeğini gösterir ve :
-Bende bu kafa varken tabi salıverirsiniz, der.


İhtimaller

Cemal askere gidiyor diye annesi ağlıyormuş.
Temel; Ne ağlaysun, ceri planda kalursa pi mesele yok. Cepheye ciderse iki ihtimal var, ya yaralanur ya yaralanmaz. Yaralanursa ya iyileşur ya iyileşmez. İyileşursa iyi, cepheye tekrar cöndermezler. Ölürse ya cennete cider ya cehenneme.
Cennete ciderse iyi, cehenneme ciderse oyle pi evlat için ağlamaya hiç deymez zaten.


Eski Dolunaylar

Kaybolan dolunayları merak eden biri sorar:
-Hoca! Eski dolunayları ne yaparlar?
-Kırpıp Kırpıp yıldız yaparlar


Bu Dolar Sahte

Marketin birine bir turist gelmiş, bir şeyler almiş, kasada ödeme yaparken, kasiyere cebinden 50 dolar çıkartıp vermiş. Kasiyer paranın sahte olmasından şüphelenerek paranın orasına burasına bakmaya başlamış ama bir türlü emin olamamış. Bakmış işin içinden çıkamayacak parayı sırada bekleyen Temel'e uzatmış :
"Bir de siz bakar mısınız? Ben anlayamadım." demiş.Temel paranın bir altına bir üstüne bakmış sonra tezgahın üzerine atmış ve "Bu para sahte" demiş. Tabii herkes şaşırmış ve nasıl anladın bu kadar çabuk demişler.
Temel de:
"Çok kolay, bunun üstünde Atatürk resmi yok" demiş...


Trafik Polisi

Adamın birini gece vakti çevirir trafik polisi ceza yazacak ya sorar;
- Beyefendi ruhsat lütfen!
- Buyrun Memur Bey.
- Alkol?!
- Yok Memur Bey.
- Kemer takılımıydı?!
- Evet Memur Bey.
- İlk yardım çantanız?!
- Tastamam yerinde Memur Bey.
Bakmış olacağı yok memur;
- Mezdeke kasetin var mı?!
- Var Memur Bey.
- Koy kaseti!
- Tamam Memur Bey.
- 3. Parçayı çal!!
- Tamamdır memur bey??...
- Şimdi ben oynuyorum sen Para yapıştırıyorsun!!!


Zenginliğin Formülü

Temel ile Dursun yıllar sonra sokakta karşılaşır, biri diğerini eve yemeğe davet eder...

- Bu ne ev böyle be, şu salonun büyüklüğüne bak!.. Nereden buldun bu kadar parayı birader? Duvarlarda nadide tablolar...
- Gel göstereyim, gel şu pencerenin önüne...Şuradaki otoyolu görüyor musun?
- Evet...
- 20 milyon dolar tuttu, 25 milyon dolara fatura ettik, farkı cebe indirdik...

İki yıl sonra iki arkadaş yine karşılaşır...
- Gel bu sefer ben seni davet edeyim, bize gidelim.
- Yuh!.. Şuraya bak... Vay anam vay!.. Oğlum sen bizim eve saray diyordun bu ne böyle... Bizimki bunun yanında müştemilat olmaz valla, saray asıl burası...
- Gel, nasıl yaptığımı sana göstereyim...Geç şu pencerenin önüne, bak şurada otoyolu görüyor musun?
- Hayır.
- İşte!


Balıklama Atlayacağım

Bir deli hastanesinde bir doktor hastalarını test etmek için onları susuz bir havuza götürmüş ve:
-Kardeşlerim, haydi havuza girin, demiş. Bütün deliler havuza atlamış. Ancak bir tanesi atlamamış. Doktor akıllandı herhalde diyerek havuza atlamayan deliye sormuş:
-Neden atlamadın? Bak diğer arkadaşların atladı.
Deli:
-Arkadaşlar çıksın da ben balıklama atlayacağım.


22 Aralık 2014 Pazartesi

Kafamı Dinlerim

Bir hayli yaşlı olan fadime ve temel'e basın mensupları sormuş:
-kaç yaşındasınız?!
-seksen yedi, demiş fadime.. yüz yaşıma kadar yaşayacağım..
-ben de seksen yedi, demiş temel.. ben yüzbir yaşıma kadar yaşayacağım.
-neden bir yıl fazla yasamak istiyorsunuz?.?
-hiç değilse bir yıl kafamı dinlerim.


Pastırma Babamın Hayrına

Kayseri Karpuzatan’da pastırmacıların olduğu yerde bir pastırmacı pastırmaları kuruturken bir köpek büyük bir parça pastırmayı kaptığı gibi koşmaya başlamış. Bunu gören pastırmacı köpeği kovalamaya başlamış ve bütün Yeşil Mahalleyi dolaşmışlar. Epey bir kovalamadan sonra köpek ve pastırmacı bayağı yorulmuşlar. Köpek son bir gayretle Keykubat Tepelerine doğru koşmaya başlamış. Pastırma sahibi de tepenin eteğinde soluksuz ve nefes nefese kalmış , giden köpeğin arkasından bakarken ardından bağırmış: - Tamam tamam, bu da babamın hayrına olsun demiş.


Hasta

Devlet Bakanı Faruk Özak, Trabzon Fatih Hastanesinde bazı açılış törenlerine katıldıktan sonra, tedavi gören hastaları ziyaret ederek, geçmiş olsun dileğinde bulunur.

Bir odaya girerek, tedavi gören yaşlı bir kadına, geçmiş olsun dileğinde bulunan Özak, yakınına, ''Neyi var?'' diye sorar.

Hasta yakının cevabı ise kısa olur:
''Hasta''


Cenaze Arabası

Bir gün Temel kız arkadaşını çarşıya götürecekmiş. Kız arkadaşı da
"Arabayla gidicez değil mi ?" demiş.
Temel de
"Evet" demiş.
Temel gitmiş Belediyeden cenaze arabasını almış ve getirmiş.
Kız arkadaşı
"Bula bula bunu mu buldun" deyince
"İnsanlar buna binebilmek için ölüyorlar" demiş..


Yerim Efendim

Öğretmen,iş bilgisi dersinde afacan Sabri'ye sordu:
-Pastaların bayatlamaması için ne yaparsın?
-Yerim efendim...


Balık Tutmuyormuş

Görevli memur, göl kıyısında balık tutan bir deliye yanaştı:

-Kusura bakma kardeşim ama... Burada balık tutmak yasak!
-Biliyorum.
-Biliyorsun madem..
-Ben balık tutmuyorum ki.
-Balık tutmuyor musun? Ya o elindeki ne?
-Bu mu? Kamış..
-Kamışın ucundaki?
-Kıl.
-Kılın ucundaki?
-Solucan.
-Balık tutmuyor da ne yapıyorsun öyleyse?
-Ne yapacağım; solucan kardeşe yüzme öğretiyorum... :)


Matematik Finali

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"