Teyo pehlivan, Hasankalede düzenlenen resmi güreşe çıkar. Rakibi Maraşlı biridir, Maraşlı pehlivan bizimkini yener, hakem Hasankaleli olduğundan taraf tutar yenilgiyi saymaz.
Tekrar güreşirler Maraşlı tekrar yener bu kez kule hakemleri kabul etmez. Maraşlı pehlivan bu duruma kızar, güreş başlar başlamaz Maraşlı pehlivan bizimkini öyle bir yere çalar ki...
iki omuzu yerde olan Teyo pehlivanın göğsüne oturur ve derki:
-Şimdide mi yenilmedin?
Teyo gayet pişkin cevap verir:
-Ben ne bilim onlara sor....
31 Ekim 2014 Cuma
Otobüste cep telefonu
Temel otobüste cep telefonuyla konusuyormuş, yolcular uyarmış hemen:
- Otobüste cep telefonuyla konuşmak yasaktır! Temel telefonun öbür ucundaki arkadaşını uyarır:
- Ula Cemal, otobusun içinde konişmam yasakmiş, sen konuş ben tinleyeyum!
- Otobüste cep telefonuyla konuşmak yasaktır! Temel telefonun öbür ucundaki arkadaşını uyarır:
- Ula Cemal, otobusun içinde konişmam yasakmiş, sen konuş ben tinleyeyum!
Bu Sıcakta
Delinin biri oldukça soğuk bir havada hamamda yıkanıyordu. Öte tarafta iki kişi, birinin soğuktan donduğundan bahsediyorlardı. Bunu işiten deli:
-Allah Allah, insan bu sıcakta hiç donar mı ya..
-Allah Allah, insan bu sıcakta hiç donar mı ya..
Doğum
İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.
Neden Öldü?
Temel'e papağanın neden öldü diye sormuşlar.
-Evlendim de ondan, demiş Temel.
-Seni kıskandığı için mi?
-Yok canım ne kıskanması. Fadime konuşmaya başlayınca papağana fırsat kalmadı kahrından öldü. :)
-Evlendim de ondan, demiş Temel.
-Seni kıskandığı için mi?
-Yok canım ne kıskanması. Fadime konuşmaya başlayınca papağana fırsat kalmadı kahrından öldü. :)
Evini Tarlaya Taşı
Adamın biri, Hoca'ya
- Evim hiç güneş görmüyor, diye yakınmış.
- Tarlan görüyor mu? demiş Hoca.
- Evet, cevabını alınca:
- Öyleyse, Allah'ın güneşinden sakınma, evini tarlaya taşı.
- Evim hiç güneş görmüyor, diye yakınmış.
- Tarlan görüyor mu? demiş Hoca.
- Evet, cevabını alınca:
- Öyleyse, Allah'ın güneşinden sakınma, evini tarlaya taşı.
Ağır Değil Ki
Temel'le Fadime yeni evlenmişler. Çarşıya alışverişe çıkmışlar.. Temel demiş ki:
-Fadime ver elini tutayım.
Fadime:
-Neden, ağır değil ki.
-Fadime ver elini tutayım.
Fadime:
-Neden, ağır değil ki.
Tercüme
İngilizce dersinde öğretmeni çocuğa sordu :
- Oğlum, sana Türkçe bir cümle vereceğim, sen bunu İngilizceye çevireceksin...
Çevireceğin cümle,
"Çocuk, koştu koştu, denize düştü, boğuldu..."
Ögrenci yanıt verdi :
- The boy tıkıdık, tıkıdık, culup, glu, glu...
- Oğlum, sana Türkçe bir cümle vereceğim, sen bunu İngilizceye çevireceksin...
Çevireceğin cümle,
"Çocuk, koştu koştu, denize düştü, boğuldu..."
Ögrenci yanıt verdi :
- The boy tıkıdık, tıkıdık, culup, glu, glu...
Kayserili Kullarını Korusun
Padişah II.Ahmet döneminde Erzurum korkunç bir sel felaketine uğrar. Sadrazam padişahın huzuruna çıkar ve olayı haber verir. Allah sizi korusun hünkarım bir acı haber vereceğim. Erzurum şiddetli bir sel felaketine uğradı, şehir çok zarar gördü, çok sayıda insan ve hayvan can verdi. Padişah şöyle konuşur: -Cenab-ı Hak Kayserili kullarımı bu gibi felaketlerden korusun. Aradan bir süre geçtikten sonra acı bir haberi daha padişaha verir: -Devletlüm bugün Üsküp şehri yangınla mücadele verdi. Şehrin yarısı yandı, zarar çok fazla. Padişah yine üzgün bir tavırla şöyle konuştur: -Üsküplü kullarımın kederini canı gönülden paylaşıyorum. Allah Kayserili kullarımı bu gibi felaketlerden korusun. Her felaket haberinden sonra padişahın Kayserili kullarını koruması veziri-azamı hayrete düşürür, sonunda dayanamaz ve sorar. Padişah, vezirine şu açıklamayı yapar: -Erzurum sel felaketine uğrayabilir ama bunun etkisi geçince halk yerli yerine döner, eski hayatını yaşamaya başlar. Her vilayet için aynı şeyi düşünebiliriz ama Allah göstermesin Kayseride bir felaket ortaya çıkarsa Kayserililer yurda dağılır ve tüm halkın işlerini ellerinden alırlar. İşte asıl felaket o zaman olur, der.
Ben Yemem!..
Hoca, tek başına oduna gitmiş. Vakit de geçmiş. Hava ha karardı, ha kararacakmış. Kuru bir ağaç bulup kesmeye başlamış. O sırada bulunduğu yere doğru bir ayının geldiğini görmüş. Korkusundan yanındaki ahlat ağacına çıkmış.
Ayı gelmiş, ahlat ağacının dibinde bir müddet beklemiş. sonra kalkmış. Hoca'nın çıktığı ağaca tırmanmaya başlamış.
Hoca korkusundan ne yapacağını şaşırmış. Ayı, onu görmesin diye dalların arasına girip gizlenmeye çalışmış. Ayı yavaş yavaş ağacın tepesine doğru tırmanmış.
O sırada da akşam olmuş. Mehtaplı bir geceymiş... Hoca çıt çıkarmadan ayının her hareketini takip ediyormuş. Ayı kopardığı meyveleri önce ay ışığına tutuyor; sağlam mı, çürük mü diye bakıyor; sağlam olanları ağzına atıyor; iştahlı iştahlı da yiyormuş.
Bir ara elini Hoca'nın ağzı değecek kadar uzatmış. Hoca korkusundan ne yapacağını şaşırmış. Ayının kendisine ahlat ikram ettiğini sanıp:
"-Ben yemem!" diye haykırmış.
Hoca'dan habersiz meyve yemekle meşgul olan ayı, neye uğradığını bilememiş. O an boş bulunmuş olacak ki, paldır küldür ağaçtan aşağı yuvarlanmış.
Ayı gelmiş, ahlat ağacının dibinde bir müddet beklemiş. sonra kalkmış. Hoca'nın çıktığı ağaca tırmanmaya başlamış.
Hoca korkusundan ne yapacağını şaşırmış. Ayı, onu görmesin diye dalların arasına girip gizlenmeye çalışmış. Ayı yavaş yavaş ağacın tepesine doğru tırmanmış.
O sırada da akşam olmuş. Mehtaplı bir geceymiş... Hoca çıt çıkarmadan ayının her hareketini takip ediyormuş. Ayı kopardığı meyveleri önce ay ışığına tutuyor; sağlam mı, çürük mü diye bakıyor; sağlam olanları ağzına atıyor; iştahlı iştahlı da yiyormuş.
Bir ara elini Hoca'nın ağzı değecek kadar uzatmış. Hoca korkusundan ne yapacağını şaşırmış. Ayının kendisine ahlat ikram ettiğini sanıp:
"-Ben yemem!" diye haykırmış.
Hoca'dan habersiz meyve yemekle meşgul olan ayı, neye uğradığını bilememiş. O an boş bulunmuş olacak ki, paldır küldür ağaçtan aşağı yuvarlanmış.
Çevirme
Adam karısıyla arabada giderken polis sirenini duymuş, hemen sağa çekmiş ve polis gelmiş:
"Buyurun memur bey?"
"Beyefendi direksiyon başındayken cep telefonuyla konuşuyordunuz"
"Yok efendim sadece bip yaptı, ben de şarjı mı bitiyor diye baktım" Karısı lafa atlamış:
"Aaa yapma hayatım.. yarım saattir ortağın ile iş görüşmesi yapıyordun telefonda"
Adam karısına tip tip bakarken polis yine sormuş:
"Beyefendi emniyet kemerinizi neden takmıyorsunuz???"
"Memur bey takmıştım ama sizin geldiğinizi görünce durduktan sonra çözdüm"
Karısı yine atlamış: "Aman şekerim sen de o kemeri hayatında bir kere taktın mı acaba...."
Adam kadına bir tane patlatmamak için kendini zor tutarken;polis bu sefer de arabayı incelemeye başlamış vee...
-"Beyefendi bakar mısınız sağ sinyaliniz de kırık"
"Aaaa.. kırık mı?? Sabah yola çıkarken kontrol ettim kırık değildi... Yolda oldu galiba, hiç de fark etmedik" Karısı çenesini tutamamış yine:
"Amma da attın kocacım, sana 3 haftadır söylüyorum artık şu kırık sinyalin icabına baktır diye....."
Adam en sonunda dayanamamış bağırmış:
"BANA BAK SEN SUSACAK MISIN ÇAKICAM ŞİMDİ SURATININ ORTASINA!!"
Polis kadına sormuş: "Hanımefendi eşiniz size hep böyle mi davranır?"
Kadın cevap vermiş:
"Yok canım....sadece alkollü olduğu zaman" :)
"Buyurun memur bey?"
"Beyefendi direksiyon başındayken cep telefonuyla konuşuyordunuz"
"Yok efendim sadece bip yaptı, ben de şarjı mı bitiyor diye baktım" Karısı lafa atlamış:
"Aaa yapma hayatım.. yarım saattir ortağın ile iş görüşmesi yapıyordun telefonda"
Adam karısına tip tip bakarken polis yine sormuş:
"Beyefendi emniyet kemerinizi neden takmıyorsunuz???"
"Memur bey takmıştım ama sizin geldiğinizi görünce durduktan sonra çözdüm"
Karısı yine atlamış: "Aman şekerim sen de o kemeri hayatında bir kere taktın mı acaba...."
Adam kadına bir tane patlatmamak için kendini zor tutarken;polis bu sefer de arabayı incelemeye başlamış vee...
-"Beyefendi bakar mısınız sağ sinyaliniz de kırık"
"Aaaa.. kırık mı?? Sabah yola çıkarken kontrol ettim kırık değildi... Yolda oldu galiba, hiç de fark etmedik" Karısı çenesini tutamamış yine:
"Amma da attın kocacım, sana 3 haftadır söylüyorum artık şu kırık sinyalin icabına baktır diye....."
Adam en sonunda dayanamamış bağırmış:
"BANA BAK SEN SUSACAK MISIN ÇAKICAM ŞİMDİ SURATININ ORTASINA!!"
Polis kadına sormuş: "Hanımefendi eşiniz size hep böyle mi davranır?"
Kadın cevap vermiş:
"Yok canım....sadece alkollü olduğu zaman" :)
Ormanların Faydası
Temel ilkokula gidiyormuş. Bir gün derste doğa sevgisini işlerken hoca Temel'e:
-Ormanların faydalarını say bakalım Temel, der.
Temel bir türlü cevap veremez ve en sonunda şöyle der:
-Ormanlarin faydalari saymakla bitmez öğretmenim.
-Ormanların faydalarını say bakalım Temel, der.
Temel bir türlü cevap veremez ve en sonunda şöyle der:
-Ormanlarin faydalari saymakla bitmez öğretmenim.
Sakalı Vardı
Karadeniz de yaşanan bir olay aynen şöyledir.
Soru: Şüpheliyi tarif edebilir misiniz?
Cevap: Orta boylu, hafif şişman bi de sakalı vardı.
Soru: Erkek, miydi yoksa kadın mı?
Soru: Şüpheliyi tarif edebilir misiniz?
Cevap: Orta boylu, hafif şişman bi de sakalı vardı.
Soru: Erkek, miydi yoksa kadın mı?
Yarasa, Sahibine Yarardı
At nalının insanlara uğur getirdiğine inanan biri, Hocaya sormuş:
- Hocam, at nalı insana uğur getirirmiş, evin kapısına assak günah olur mu?
Böyle hurafelerin dine aykırı olduğunu her zaman anlatan hoca, bu sefer farklı bir yolla cevap vermiş:
- Eğer uğur getiriyorsa, asabilirsin. Ama bence getirmez. Çünkü atlarda bir değil, dört nal
olmasına rağmen şimdiye kadar bir faydası olduğunu görmedim aksine akşama kadar yediği
kamçının, taşıdığı yükün ve koşturulduğu yolun hesabı yoktur.
- Hocam, at nalı insana uğur getirirmiş, evin kapısına assak günah olur mu?
Böyle hurafelerin dine aykırı olduğunu her zaman anlatan hoca, bu sefer farklı bir yolla cevap vermiş:
- Eğer uğur getiriyorsa, asabilirsin. Ama bence getirmez. Çünkü atlarda bir değil, dört nal
olmasına rağmen şimdiye kadar bir faydası olduğunu görmedim aksine akşama kadar yediği
kamçının, taşıdığı yükün ve koşturulduğu yolun hesabı yoktur.
Annem Gel Dedi
İlkokul öğretmeni sınıfta Cennet'e gitmek isteyenlerin ellerini kaldırmalarını ister. Yalnız Temel'cik elini kaldırmayınca merak eder ve sorar,
- Sen gitmek istemiyor musun?
- İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...
- Sen gitmek istemiyor musun?
- İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...
Kırkayak ve Karınca
Günün birinde karıncalar ile kırk ayaklar maç yapacakmış ve sonunda maç günü gelmiş. Karıncalar sahaya çıkmışlar. Beklemişler beklemişler bir türlü kırk ayaklar sahaya çıkmamış. Sonunda ilk yarı bitmiş. İkinci yarıda kırk ayaklar sahaya çıkmış. Karıncalar sormuş:
-Neden bu kadar geciktiniz?
Kırkayaklar hemen cevap vermiş:
-Kramponlarımızı giymek biraz vakit alıyor da.
-Neden bu kadar geciktiniz?
Kırkayaklar hemen cevap vermiş:
-Kramponlarımızı giymek biraz vakit alıyor da.
30 Ekim 2014 Perşembe
He Direm
Erzurum'a bilgisayarın daha yeni yeni gelmeye başladığı zamanlara
ait bir anıyı Erzurum Kültür Kurumu İlköğretim Okulu'ndan Mansır
Bey anlatıyor...
Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı
bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili
bilgi verir ve ayrılır.
Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:
"Kardeşim sizin anlattıgınız kimi yapirem fegat program düzgün çalışmiir."
Teknik servis elemanı sorar:
"Nasıl yapıyorsunuz?"
"Senin anlattıgın kimi."
"Hata ne?"
"Yazdıgım bilgiler kaydetmeme ragmen saklanmiir."
"İşlem basamaklarını tek tek anlatır mısınız?."
"Tamam" diyor ve başlıyor anlatmaya...
"Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıhtan sonra senin anlattıgın kimi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir:
Kaydetmek ister misiniz?
E / H
yazısı çıkir. Ben de diyirem Hee..."
ait bir anıyı Erzurum Kültür Kurumu İlköğretim Okulu'ndan Mansır
Bey anlatıyor...
Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı
bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili
bilgi verir ve ayrılır.
Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:
"Kardeşim sizin anlattıgınız kimi yapirem fegat program düzgün çalışmiir."
Teknik servis elemanı sorar:
"Nasıl yapıyorsunuz?"
"Senin anlattıgın kimi."
"Hata ne?"
"Yazdıgım bilgiler kaydetmeme ragmen saklanmiir."
"İşlem basamaklarını tek tek anlatır mısınız?."
"Tamam" diyor ve başlıyor anlatmaya...
"Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıhtan sonra senin anlattıgın kimi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir:
Kaydetmek ister misiniz?
E / H
yazısı çıkir. Ben de diyirem Hee..."
Heykelin Yaşı
Bir İngiliz turist Mısır'daki Tutankamun heykelini ziyaret ederken, orada bulunan müze tercümanı gence sorar:
- Bu heykelin yaşı kaçtır?
Memur cevap verir:
- Dört bin bir sene, altı ay, on gün...
Turist çok şaşırmıştır, hemen sorar:
- Bu kadar ince bir hesabı, buralarda, hangi teknikle bulabiliyorsunuz?
Tercüman kendinden emin bir eda ile cevap verir:
- Teknik falan değil, ben burada işe başladığımda bunun dört bin senelik olduğunu söylemişlerdi. Ben ise burada bir sene, altı ay, on gündür çalışıyorum. Ne eder?
- Bu heykelin yaşı kaçtır?
Memur cevap verir:
- Dört bin bir sene, altı ay, on gün...
Turist çok şaşırmıştır, hemen sorar:
- Bu kadar ince bir hesabı, buralarda, hangi teknikle bulabiliyorsunuz?
Tercüman kendinden emin bir eda ile cevap verir:
- Teknik falan değil, ben burada işe başladığımda bunun dört bin senelik olduğunu söylemişlerdi. Ben ise burada bir sene, altı ay, on gündür çalışıyorum. Ne eder?
Kalp Krizi
Dursun kumarda kaybetmeye dayanamamış, kalp krizi geçirip hemen ölmüştü. Karısına haber verme işini Temel'e yüklediler. Temel istemeye istemeye zili çaldı. Dursun'un hanımı kapıyı açtı. Temel:
-Ben kahveden geliyorum, Dursun'un yanından.
-Kesin kumar oynuyordur gene!
-Oynuyordu efendim.
-Gene kaybetmiştir muhakkak.
-Kaybetti efendim.
-Gebersin melun!
Temel, bu temenni üzerine müjdeli bir haber gibi konuştu.
-Geberdi efendim...
-Ben kahveden geliyorum, Dursun'un yanından.
-Kesin kumar oynuyordur gene!
-Oynuyordu efendim.
-Gene kaybetmiştir muhakkak.
-Kaybetti efendim.
-Gebersin melun!
Temel, bu temenni üzerine müjdeli bir haber gibi konuştu.
-Geberdi efendim...
Çocuk Mocuk
Adanalı bir adama dostlarından biri sormuş:
- Adanalılar neden hep çatal matal, ceket meket diye konuşurlar?
- Öyle söyleyenler çocuk mocuktur!
- Adanalılar neden hep çatal matal, ceket meket diye konuşurlar?
- Öyle söyleyenler çocuk mocuktur!
Hangi Sınav
Genç adam üniversite sınavına girer. Belli ki kötü geçmiştir. Sınavdan çıkınca babası sorar:
-Nasıl geçti evladım?
-Çok iyiydi sınav yerimi hemen buldum, hiç zorluk çekmedim. Sınıfta güzel havadardı, sessiz sakin bi yerdi. Klima da vardı. İyiydi iyi.
-Oğlum sınavın nasıl geçti onu söylesene?
-Hangi sınav?
-Nasıl geçti evladım?
-Çok iyiydi sınav yerimi hemen buldum, hiç zorluk çekmedim. Sınıfta güzel havadardı, sessiz sakin bi yerdi. Klima da vardı. İyiydi iyi.
-Oğlum sınavın nasıl geçti onu söylesene?
-Hangi sınav?
Avukat
Sehrin hayirsever vakiflarindan birindeki çalisanlar sehrin en
basarili avukatindan henüz herhangi bir bagis almamis olduklarini fark
ettiler.
Bagis toplama görevindeki kisi avukati bagista bulunmasi için ikna etmeye çalisiyordu:
"-Arastirmalarimiza göre yillik geliriniz en az 500 000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayir isine bir kurus bagista bulunmamissiniz. O paranin bir kismini bir sekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"
Avukat bir süre düsündü, sonra:
"-Önce, arastimalariniz annemin uzun bir hastaliktan sonra ölmek üzere oldugunu ve hastane masraflarinin onun yillik gelirinin bir kaç kat üstünde oldugunu da gösterdi mi?"
Görevli utandi:
"-Sey, hayir."
"-Sonra, kardesimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum oldugunu?"
Görevli utancindan kipkirmizi kesilmis bir halde özür dilemeye çalisirken avukat onun sözünü kesti:
"-Ya da kizkardesimin kocasinin bir trafik kazasinda öldügünü ve onu üç çocuguyla bes parasiz biraktigini?"
Görevli yerin dibine geçmisti, sadece,
"-Hayir, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mirildanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
"-Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"
basarili avukatindan henüz herhangi bir bagis almamis olduklarini fark
ettiler.
Bagis toplama görevindeki kisi avukati bagista bulunmasi için ikna etmeye çalisiyordu:
"-Arastirmalarimiza göre yillik geliriniz en az 500 000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayir isine bir kurus bagista bulunmamissiniz. O paranin bir kismini bir sekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"
Avukat bir süre düsündü, sonra:
"-Önce, arastimalariniz annemin uzun bir hastaliktan sonra ölmek üzere oldugunu ve hastane masraflarinin onun yillik gelirinin bir kaç kat üstünde oldugunu da gösterdi mi?"
Görevli utandi:
"-Sey, hayir."
"-Sonra, kardesimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum oldugunu?"
Görevli utancindan kipkirmizi kesilmis bir halde özür dilemeye çalisirken avukat onun sözünü kesti:
"-Ya da kizkardesimin kocasinin bir trafik kazasinda öldügünü ve onu üç çocuguyla bes parasiz biraktigini?"
Görevli yerin dibine geçmisti, sadece,
"-Hayir, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mirildanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
"-Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"
İhsan Et
Bir gün Büyük İskender fetihteyken, hakltan biri şöyle der:
-Az bir ihsan eyle..
Büyük İskender cevaben:
-Az bir ihsan bana yakışmaz, çoğu da sana.
-Az bir ihsan eyle..
Büyük İskender cevaben:
-Az bir ihsan bana yakışmaz, çoğu da sana.
Okul Dönüşü
Nuri okuldan eve bir gözü mosmor dönmüştü. annesi çıkıştı:
"aşk olsun yine mi dövüştün okulda? "şey büyük bir çocuğun küçüğü dövmesine engel olmaya çalıştım da anneciğim."
"aferin bak bu cesaret işi. kimdi o küçük?"
Nuri gayet sakin;
" Ben! "
"aşk olsun yine mi dövüştün okulda? "şey büyük bir çocuğun küçüğü dövmesine engel olmaya çalıştım da anneciğim."
"aferin bak bu cesaret işi. kimdi o küçük?"
Nuri gayet sakin;
" Ben! "
General Electric
Temel askere gitmiş. Mutfakta görevlendirmişler. Mutfağa her girdiğinde buzdolabına selam veriyormuş.
Bir gün mutfak çavuşu sormuş:
- "Niye buzdolabına selam veriyorsun?"
Temel cevap vermiş:
- "Komitanum üstünde (General Electric) yazayi."
Bir gün mutfak çavuşu sormuş:
- "Niye buzdolabına selam veriyorsun?"
Temel cevap vermiş:
- "Komitanum üstünde (General Electric) yazayi."
Kapıya Dikkat
Temel'in karısı vefat etmiş. Cenaze namazı kılınmış, cemaat tabutu sırtlamış tam camiiden cenazeyi çıkartacaklar, tabut camiinin kapısına çarpmış. Tabuttan bir inilti duyulmuş. Hemen açmışlar tabutu. Öldü sanılan kadın yaşıyormuş. Hemen hastaneye götürmüşler ve kadın 10 sene daha yaşamış.
10 sene sonra kadın ölmüş. Yine aynı camiide cenaze namazı kılınmış. Tam tabutu camiinin kapısından çıkartacaklar, birden Temel'in sesi duyulmuş:
- Uşaklar gözünüzü seviyim şu kapiya tikkat edun da!
10 sene sonra kadın ölmüş. Yine aynı camiide cenaze namazı kılınmış. Tam tabutu camiinin kapısından çıkartacaklar, birden Temel'in sesi duyulmuş:
- Uşaklar gözünüzü seviyim şu kapiya tikkat edun da!
El Yazısı
Nasrettin Hoca iyi bir eğitim görmüştü. Bölgenin en iyi okullarına gitmişti. Bunu bilen ve okuma yazma bilmeyen bir komşusu bir gün Hocaya gelmiş:
-Hoca demiş. Oğlum Konyada. Ona bir mektup yazar mısın?
Hoca da:
-Ben Konyaya gidemem demiş.
-Sana, Konyaya git demedim mektup yazmanı istedim.
Hoca:
-Benim el yazımı benden başka kimse okuyamayacağından mektubu okumak için kendim gitmeliyim.
-Hoca demiş. Oğlum Konyada. Ona bir mektup yazar mısın?
Hoca da:
-Ben Konyaya gidemem demiş.
-Sana, Konyaya git demedim mektup yazmanı istedim.
Hoca:
-Benim el yazımı benden başka kimse okuyamayacağından mektubu okumak için kendim gitmeliyim.
Kovdum Gitti
Bir gün bir tren istasyonunda onun sinirli sinirli gezdiğini gören bir hayranı (bazı rivayetlere göre onu sevmeyen biri) sorar:
- Ne oldu Üstad, treni mi kaçırdınız?
Üstad böyle bir ithamı kabul eder mi? Treni kaçırmak bir eksiklik, bir yenilgidir.
- Kovdum gitti!
- Ne oldu Üstad, treni mi kaçırdınız?
Üstad böyle bir ithamı kabul eder mi? Treni kaçırmak bir eksiklik, bir yenilgidir.
- Kovdum gitti!
Babasının İşi
Öğretmen, Nurdane`ye sordu:
- Baban ne iş yapar?
Nurdane evde gördüğünü aynen söyledi:
- Annem ne iş yapmasını isterse, onu yapar öğretmenim.
- Baban ne iş yapar?
Nurdane evde gördüğünü aynen söyledi:
- Annem ne iş yapmasını isterse, onu yapar öğretmenim.
Kapıya Dikkat
Temel'in karısı vefat etmiş. Cenaze namazı kılınmış, cemaat tabutu sırtlamış tam camiiden cenazeyi çıkartacaklar, tabut camiinin kapısına çarpmış. Tabuttan bir inilti duyulmuş. Hemen açmışlar tabutu. Öldü sanılan kadın yaşıyormuş. Hemen hastaneye götürmüşler ve kadın 10 sene daha yaşamış.
10 sene sonra kadın ölmüş. Yine aynı camiide cenaze namazı kılınmış. Tam tabutu camiinin kapısından çıkartacaklar, birden Temel'in sesi duyulmuş:
- Uşaklar gözünüzü seviyim şu kapiya tikkat edun da!
10 sene sonra kadın ölmüş. Yine aynı camiide cenaze namazı kılınmış. Tam tabutu camiinin kapısından çıkartacaklar, birden Temel'in sesi duyulmuş:
- Uşaklar gözünüzü seviyim şu kapiya tikkat edun da!
Bedira
Radyo yeni icat edilmişti. Köyün birinde evdeki radyoya büyük hoperlörlerden
birini bağlayıp dış duvara asmışlardı. Oradan geçen köylü çalan müziği
dinlemiş dinlemiş hayretle:
- İcatta icat gardaş, bedira da gonişir!
birini bağlayıp dış duvara asmışlardı. Oradan geçen köylü çalan müziği
dinlemiş dinlemiş hayretle:
- İcatta icat gardaş, bedira da gonişir!
Deve Olayı
Temel bir deve alır. Deve oh deyince yürürmüş. Amin lafında dururmuş. Temel deveye oh oh deyip koşturmuş. Biraz sonra ileride bir uçurum görür ama deveyi durduracak kelimeyi unutur. Son duasını okuduktan sonra amin deyince deve uçuruma milim kala durur.
Temel büyük bir sevinçle ohh çeker...
Temel büyük bir sevinçle ohh çeker...
Ayakkabı
Temel işe girmek için sözlü sınava giriyor. Çok heyecanlı, bir önceki adaya soruyor :
- Ne sorayiler?
- Ayakkabı.
Temel'in sırası geliyor, bilsin diye kolay soruyorlar :
- Dört ayaklıdır, miyav miyav der.
Temel soruyor :
- Bağcıkli midur?
- Ne sorayiler?
- Ayakkabı.
Temel'in sırası geliyor, bilsin diye kolay soruyorlar :
- Dört ayaklıdır, miyav miyav der.
Temel soruyor :
- Bağcıkli midur?
Seninim
Yargıç, sanığı sorguya çekiyordu:
" Demek yüzüğü çalmadın da yolda buldun?"
" Evet efendim, yolda buldum. İnanmazsanız düşüren sahibine sorun!"
" Peki, sahibinin kim olduğunu biliyordun da, yüzüğü neden götürüp ona vermedin?"
" Verecektim ama... İçindeki yazıyı okuyunca vazgeçtim."
" Ne yazıyordu yüzüğün içinde?"
" Ebediyen seninim, yazısı vardı efendim." :)
" Demek yüzüğü çalmadın da yolda buldun?"
" Evet efendim, yolda buldum. İnanmazsanız düşüren sahibine sorun!"
" Peki, sahibinin kim olduğunu biliyordun da, yüzüğü neden götürüp ona vermedin?"
" Verecektim ama... İçindeki yazıyı okuyunca vazgeçtim."
" Ne yazıyordu yüzüğün içinde?"
" Ebediyen seninim, yazısı vardı efendim." :)
Dil Çıkarma
Adamın biri akşam evine giderken yolun kenarında yaşlı saçı sakalı ağarmış bir adamın ağladığını görmüş. yanına yaklaşıp sormuş,
+ Niçin ağlıyorsun?
- Babam beni dövdü onun için ağlıyorum
+ Dede, sen kaç yaşındasın?
- 95 yaşındayım.
+ Baban kaç yaşında?
- 115
+ Pekala suçun neydi de dövdü?
- Dedeme dil çıkardım.
+ Niçin ağlıyorsun?
- Babam beni dövdü onun için ağlıyorum
+ Dede, sen kaç yaşındasın?
- 95 yaşındayım.
+ Baban kaç yaşında?
- 115
+ Pekala suçun neydi de dövdü?
- Dedeme dil çıkardım.
29 Ekim 2014 Çarşamba
Ben Yabancıyım
İki deli gece yarısı sokak lambasının altında dururken iddialaşırlar. Birisi der bu aydır ötekisi inatlaşır hayır bu güneştir der, derken yoldan gecen üçüncü bir şahsa sorarlar. O da "üzgünüm ben bu mahallenin yabancısıyım bilemeyeceğim" der
Gars Geçi
Erzurum-Kars çekişmesi malum. Bir Erzurumlu ile bir Karslı, şehirlerininin üstünlügünü ıspatlamaya çalışırken Dadaşım dayanamadı:
-Di get ola Kars neçi, Erzürümde Karsin nüfüsi geder gavat var!
-Di get ola Kars neçi, Erzürümde Karsin nüfüsi geder gavat var!
İltifat
Kadın aynaya baktı ve kocasına dönüp:
-Kendimi iğrenç buluyorum, çirkin ve yaşlanmış. Güzel bir iltifatına ihtiyacım var.
Kocası:
-Gözlerin çok iyi görüyor canım.
-Kendimi iğrenç buluyorum, çirkin ve yaşlanmış. Güzel bir iltifatına ihtiyacım var.
Kocası:
-Gözlerin çok iyi görüyor canım.
Oğlunuzla
Öğretmen :
-Söyle bakalım, dün okula geleceğin yerde, hangi eşekle sokaklarda dolaştın?
Çocuk :
-Oğlunuzla efendim.
-Söyle bakalım, dün okula geleceğin yerde, hangi eşekle sokaklarda dolaştın?
Çocuk :
-Oğlunuzla efendim.
Soyguncular ve Temel
Temel birgün bankadayken soyguncular bankayı basmışlar. Bankadakilerin önce paralarını alıp sonra da vuruyorlarmış. Sıra Temel`in yanındaki bayana gelmiş. Soyguncu, "Adın ne" diye sormuş. "Ayşe" demiş. Soyguncuya da "İyi benim annemin adı da Ayşe" deyip kadını serbest bırakmış. Sıra Temel`e gelmiş, soyguncu ona da adını sormuş.
Temel: "Adum Temel, ama arkadaşlar bana Ayşe derler..."
Temel: "Adum Temel, ama arkadaşlar bana Ayşe derler..."
Yemeğin Buğusuna Akçenin Sesi
Nasreddin Hoca Akşehir'de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış :
- Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
- Evet, demiş fakir adam.
- Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Hoca' ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
- Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
- Nasıl olur ? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
- Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan akçenin de sesini alır elbet !
- Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
- Evet, demiş fakir adam.
- Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Hoca' ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
- Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
- Nasıl olur ? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
- Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan akçenin de sesini alır elbet !
Kuyuya Düşen Eşek
Günlerden bir gün, Aliağanın köylerinden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine düşmüş.
Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.
Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış. Üstelik de kuyu derin. Karşılaştığı bu durumdan, kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.
Ne yapsak, ne etsek, nasıl eşeği çıkarsak soruları havada kaldı. Sonunda karar veril di ki; bu eşeği, bu derin kuyudan kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla doldurmak.
Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkelenerek dibe döktü. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde, her an biraz daha yükseldi. Ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.
Köylüler ağzı açık bakakaldılar.
Hayat bazen bizimde üzerimize abanır. Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlıklara doğru adım atmaktır!
Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.
Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış. Üstelik de kuyu derin. Karşılaştığı bu durumdan, kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.
Ne yapsak, ne etsek, nasıl eşeği çıkarsak soruları havada kaldı. Sonunda karar veril di ki; bu eşeği, bu derin kuyudan kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla doldurmak.
Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkelenerek dibe döktü. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde, her an biraz daha yükseldi. Ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.
Köylüler ağzı açık bakakaldılar.
Hayat bazen bizimde üzerimize abanır. Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlıklara doğru adım atmaktır!
Bannak Komutanım
Yeşilhisar ağzı, lakabına Kirimin Mehmet derler. Gençlik çağıdır. Askerliği gelir vatani görevini yapmak üzere askere gider. Birliğine teslim olur. Aylar geçer, yıllar geçer askerlik devam eder. Bölük komutanı İstanbulludur. İstanbul lehçesi kullanır nazik ve nezaketli ince ruhlu bir insandır. Mehmet Emmi bir kaza sonucu parmağını kırar. Revire çıkma gereği hasıl olur. Bölük komutanına varır: -Gomutanım benim bannağım kırıldı beni revire gönder. Komutan, Mehmet Emmiye tuhaf tuhaf bakar: -Oğlum Mehmet, parmak de bakayım. Mehmet Emmi söyleyemez bir türlü: -Bannak gomutanım. Terhis olana dek komutanı parmak de oğlum. Mehmet Emmi: -Bannak gomutanım. Mehmet parmak demeden terhis olur gelir.
Bankacı Temel 2
Yine bir gün müşterinin biri arar:
Müşteri: Ekstrem bana ulaşmıyor ve sürekli faiz ödüyorum!
Temel: Uşağum nereden geliyi bu değirmenin suyu?
Müşteri: Ekstrem bana ulaşmıyor ve sürekli faiz ödüyorum!
Temel: Uşağum nereden geliyi bu değirmenin suyu?
Havuz
İki deli hastanenin önündeki havuzun başında oturuyorlarmış
Birisi kalkıp havuza şeker atmış ve:
Havuzdan bir yudum almış sonra tükürmüş. Arkadaşına:
-Havuza şeker kattım ama tatlı olmadı
Arkadaşı :
-Tabi olmaz karıştırmadın da ondan
Birisi kalkıp havuza şeker atmış ve:
Havuzdan bir yudum almış sonra tükürmüş. Arkadaşına:
-Havuza şeker kattım ama tatlı olmadı
Arkadaşı :
-Tabi olmaz karıştırmadın da ondan
Kim Seslendi
Karadenizli'ler ile Ruslar cephede uzunca bir müddet savaşmışlar. Günlerce siperin arkadasından ateş edip durmuşlar ama hiç ölen olmamış. Sonunda Rusların aklına bir kurnazlık gelmiş.
-Ünlü bir laz ismi bulalım hep birlikte bağıralım, onlar ayağa kalkarlar, seslenirler, bizde öldürürüz.
Bu fikir çok mantıklı gelmiş hepsine. Ne diye bağıralım derken akıllarına Temel gelmiş tabii.
-Temel Temel diye bağıracağız. Bir iki üç! Temeeel!
Karadeniz cephesinden Temeller ayağa kalkmış.
-Ne vaaar? deyince Ruslar ayağa kalkan Temelleri öldürmüş.
Bu seferde Dursunlara aynı taktiği uygulamışlar.
Bundada başarılı olmuşlar, İdrisler Cemaller derken bu böyle olmaz demişler ve bizde Vlademir diye bağıralım demişler.
Bağırmışlar ama ruslardan çıt çıkmıyor.
Biraz sonra karşı cepheden bir ses gelmiş.
-Bize kim seslendiii?
Karadenizliler hep birlikte ayağa kalmışlar:
-Biiiiiz...
-Ünlü bir laz ismi bulalım hep birlikte bağıralım, onlar ayağa kalkarlar, seslenirler, bizde öldürürüz.
Bu fikir çok mantıklı gelmiş hepsine. Ne diye bağıralım derken akıllarına Temel gelmiş tabii.
-Temel Temel diye bağıracağız. Bir iki üç! Temeeel!
Karadeniz cephesinden Temeller ayağa kalkmış.
-Ne vaaar? deyince Ruslar ayağa kalkan Temelleri öldürmüş.
Bu seferde Dursunlara aynı taktiği uygulamışlar.
Bundada başarılı olmuşlar, İdrisler Cemaller derken bu böyle olmaz demişler ve bizde Vlademir diye bağıralım demişler.
Bağırmışlar ama ruslardan çıt çıkmıyor.
Biraz sonra karşı cepheden bir ses gelmiş.
-Bize kim seslendiii?
Karadenizliler hep birlikte ayağa kalmışlar:
-Biiiiiz...
Cumaya Salı Giden Temel
Temel'le Dursun kahvede otururken Dursun sorar:
-Ula dün neredeydun?
-Cumaya gittum.
-Ula dün saliydi.
-Ben hep sali giderum daha sakin olayi.
-Ula dün neredeydun?
-Cumaya gittum.
-Ula dün saliydi.
-Ben hep sali giderum daha sakin olayi.
Dilencinin Şükrü
Dilenci vapurda acıklı öyküsünü anlatıp şapkasını oğluna vererek yolcular arasında dolaştırdı. Şapka kendisine geldiğinde, içinde tek kuruş olmadığını gördü. Hal böyle olunca ellerini yukarı doğru kaldırıp Allah'a şükretmeye başladı hemen:
"Şükürler olsun sana ki, şapkamı sağlam kurtarabildim."
"Şükürler olsun sana ki, şapkamı sağlam kurtarabildim."
Bir Gün Fazla
Adama sormuşlar :
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim.
Aynı soruyu, orada bulunan Temel'e sorunca, Temel hiç istifini bozmadan yanıt vermiş:
-Bu arkadaş benden bir gün fazla oruç tutmuş...
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim.
Aynı soruyu, orada bulunan Temel'e sorunca, Temel hiç istifini bozmadan yanıt vermiş:
-Bu arkadaş benden bir gün fazla oruç tutmuş...
Sinemaya Cideyruz
Temel'i elinde tuttuğu penguenlerle beraber görünce,
- Bunu hayvanat bahçesine götür, diyorlar.
Bir müddet sonra Temel'le yolda dolaştığını görünce:
- Niye hayvanat bahçesine götürmedin?
- Hayvanat bahçesine götürdüm. Şimdi sinemaya cideyruz.
- Bunu hayvanat bahçesine götür, diyorlar.
Bir müddet sonra Temel'le yolda dolaştığını görünce:
- Niye hayvanat bahçesine götürmedin?
- Hayvanat bahçesine götürdüm. Şimdi sinemaya cideyruz.
Çevresi Geniş Teyze
Bir mahkemede şahit olarak o bölgede yaşayan ve herkesin tanıdığı yaşlı bir kadın çağrılır.
Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye çağrılır.
Yaşlı kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır ve:
- Bayan Jones.. Beni tanıyor musunuz?
deyince yaşlı teyze cevap verir:
- Ah evet Bay Williams sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 dolar fazla kazanmak için herkesi satarsınız...
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur..
Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar:
- Peki Bayan Williams, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?"
Kadın yine cevaplar:
- Elbette tanıyorum. Çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor.
Yine herkes şoktadır...
Bütün salonu bir gürültü kaplar.
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır.. Ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar...
- Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız ikinizi de harcarım.
Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye çağrılır.
Yaşlı kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır ve:
- Bayan Jones.. Beni tanıyor musunuz?
deyince yaşlı teyze cevap verir:
- Ah evet Bay Williams sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 dolar fazla kazanmak için herkesi satarsınız...
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur..
Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar:
- Peki Bayan Williams, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?"
Kadın yine cevaplar:
- Elbette tanıyorum. Çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor.
Yine herkes şoktadır...
Bütün salonu bir gürültü kaplar.
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır.. Ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar...
- Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız ikinizi de harcarım.
28 Ekim 2014 Salı
Yanlış Ödeme
Adam bankanın veznesinden ayrılıp paralarını saydıktan sonra:
- Pardon Yanlış para vermişsiniz, diye geri dönmüş.
Veznedar:
- Burada, önümde saysaydınız hatamı kabul ederdim.
Veznenin önünden ayrıldıktan sonra yapılan itirazlar maalesef geçersizdir. Bankamızın politikası bu.
- Tamam o zaman, demiş adam, 800 lira fazla ödeme yapmışsınız ama ne yapalım? Tamam
- Pardon Yanlış para vermişsiniz, diye geri dönmüş.
Veznedar:
- Burada, önümde saysaydınız hatamı kabul ederdim.
Veznenin önünden ayrıldıktan sonra yapılan itirazlar maalesef geçersizdir. Bankamızın politikası bu.
- Tamam o zaman, demiş adam, 800 lira fazla ödeme yapmışsınız ama ne yapalım? Tamam
Pencere Kenarı
Babası öğrenci Temel'e soruyor:
- Aslan oğlum nasıl sınıfta durumun ?
Temel :
-Haçan çok eyidur babacuğum, pencere kenari!
- Aslan oğlum nasıl sınıfta durumun ?
Temel :
-Haçan çok eyidur babacuğum, pencere kenari!
Antrenör Dursun
Boksör Temel iri yapılı rakibi ile maç yapar.1.rauntta rakibi temeli epey haşlar.1.raunt sonunda Temel köşesine gider.antrönörü Dursun moral vermek için Temele sen dövüyorsun devam et der.2.ve3. rauntlarda da aynı şeyler olur.4. rauntta kaşı ve gözü patlamış temel raunt sonunda güç bela köşesine gider.Dursun yine aslanım Temel adamı parçaladın der.Temel güç bir şekilde dursuna bakarak ben mi dövüyorum der.Dursun evet sen dövüyorsun der.Temel:öyle ise etrafa iyibak başka birisi beni fena halde dövüyor!
Dürüst Dilenci
Karadeniz de adamın biri, boynunu bükerek bir zenginin yanına yaklaşır. Sadaka ister.
Zengin adam:
- Utanmıyor musun dilenmeye? Baksana güçlü kuvvetli bir adamsın.
- Sormayın, bir derdim var ki çalışmama mani
oluyor.
- Neymiş o dert?
- Ne olacak tembellik!
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesindeki kuruşu adama uzatır:
- Al şu kuruşu bakalım... der.
Bu parayı sana acıdığımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum.
Zengin adam:
- Utanmıyor musun dilenmeye? Baksana güçlü kuvvetli bir adamsın.
- Sormayın, bir derdim var ki çalışmama mani
oluyor.
- Neymiş o dert?
- Ne olacak tembellik!
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesindeki kuruşu adama uzatır:
- Al şu kuruşu bakalım... der.
Bu parayı sana acıdığımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum.
Öteki Harfler
Küçük çocuk okulda alfabeyi öğrenmektedir.
Eve gelince babası sorar:
- Alfabeyi öğrenebildin mi bakalım?
Çoçuk:
- Evet babacığım öğrendim.
Babası:
- Söyle bakalım "a" dan sonra ne gelir?
Çocuk:
- Öteki harfler babacığım.
Eve gelince babası sorar:
- Alfabeyi öğrenebildin mi bakalım?
Çoçuk:
- Evet babacığım öğrendim.
Babası:
- Söyle bakalım "a" dan sonra ne gelir?
Çocuk:
- Öteki harfler babacığım.
Sağlam Temel
Hoca vaazda cemaate seslenmiş:
- Abdest imanın en sağlam temelidir.
Bunu duyan Temel dayanamamış ve hocaya demiş:
- Pu nasul sağlam temeldur ki pi ossirukda bozuliyi!
- Abdest imanın en sağlam temelidir.
Bunu duyan Temel dayanamamış ve hocaya demiş:
- Pu nasul sağlam temeldur ki pi ossirukda bozuliyi!
Temel Ay'da
Temel çevresini saran gençlere cesaret vermeye çalışıyordu:
-Gençler siz isterseniz her işte başarılı olursunuz. Mesela ben Ay'a çiktuğum zaman...
Tam bu sırada gençler Temel'e gülmeye başlarlar. Temel bunun üzerine:
-İnanmadunuz galiba bana gençler, istersenuz çikup Ay'a bakun eğer Ay'da kırkbeş numarali ayakkabumun izi yoksa gelun yüzume tükürun.
-Gençler siz isterseniz her işte başarılı olursunuz. Mesela ben Ay'a çiktuğum zaman...
Tam bu sırada gençler Temel'e gülmeye başlarlar. Temel bunun üzerine:
-İnanmadunuz galiba bana gençler, istersenuz çikup Ay'a bakun eğer Ay'da kırkbeş numarali ayakkabumun izi yoksa gelun yüzume tükürun.
Matematik Finali
4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
Normal Doğum
Küçük Temel annesine sorar:
-Anne ben nasi doğmişum anladir misun?
-Sen bir güldün uşağum, gül yapraklarinun içunden.
-Ya babam?
-O da lahana yapraklarundan.
-Peki dedem?
-Onu da leylekler getirmuş uşağum.
Bunları duyan Temel defterine şunları yazmış.
-İnce araştırmalaruma göre uç kuşaktur normal yolla dünyaya gelen yokmuş da..
-Anne ben nasi doğmişum anladir misun?
-Sen bir güldün uşağum, gül yapraklarinun içunden.
-Ya babam?
-O da lahana yapraklarundan.
-Peki dedem?
-Onu da leylekler getirmuş uşağum.
Bunları duyan Temel defterine şunları yazmış.
-İnce araştırmalaruma göre uç kuşaktur normal yolla dünyaya gelen yokmuş da..
Matematik Finali
4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
Frenin Yeri
Temel trene binmiş. Yolda aniden makinist ölmüş. Temel treni kullanabileceğini söylemiş. Temel treni istasyona 10 dakika erken getirmiş.istasyonda herkes Temeli tebrik ediyor tabi. Temel de:
-Frenun yerini beş dakka önce keşfettum..
-Frenun yerini beş dakka önce keşfettum..
Hoca Kaynanasını Nasıl Arar?
Hoca’nın kaynanası çamaşır yıkarken ırmağa düşmüş...
Hoca’nın kaynanası çamaşır yıkarken ırmağa düşmüş, sulara kapılıp yitip gitmiş. Kasaba halkı toplanıp aramaya koyulmuşlar kadıncağızı. Hoca da aramakta, ama herkes gibi ırmağın aktığı yöne değil de geldiği yöne doğru giderek...
Görenlerden biri şaşırmış bu işe ve seslenmiş Hoca’ya :
“Hocam sen ters yöne gidiyorsun!”
Başını adamdan yöne çeviren Hoca şu karşılığı vermiş :
“Sen benim kaynanamı tanımazsın birader. Dünyanın en ters kadınıydı o. Mutlaka cesedi de ters yöne gitmiştir.”
Hoca’nın kaynanası çamaşır yıkarken ırmağa düşmüş, sulara kapılıp yitip gitmiş. Kasaba halkı toplanıp aramaya koyulmuşlar kadıncağızı. Hoca da aramakta, ama herkes gibi ırmağın aktığı yöne değil de geldiği yöne doğru giderek...
Görenlerden biri şaşırmış bu işe ve seslenmiş Hoca’ya :
“Hocam sen ters yöne gidiyorsun!”
Başını adamdan yöne çeviren Hoca şu karşılığı vermiş :
“Sen benim kaynanamı tanımazsın birader. Dünyanın en ters kadınıydı o. Mutlaka cesedi de ters yöne gitmiştir.”
Gerçekçi Televizyon
Köye elektrik geldikten sonra köylüler yavaş yavaş elektrikle çalışan araçlar almaya başlarlar. Bunların başında da tabiki televizyon gelir. Genelde siyah-beyaz televizyonlar. Durumu iyi olan bir köylümüz, Iraktan ham petrol tankerinin içinde kaçak yoldan renkli televizyon getirir. Ama içine ham petrol girmiştir. Birkaç gün sonra evinde mevlüt verir. Mevlüt okunur ardından yemek yenir. Oturanlardan biri
-Televizyonunuzu açın da renkli televizyon nasıl bir şeymiş görelim. der.
Televizyon açılır. Televizyonda İkinci Dünya Savaşı belgeseli gösteriliyor. Gösterilen sahnede Ruslar, Almanların petrol depolarını patlatıyorlar. Televizyon ısınınca mazot kokusu vermeye başlar.
Misafirlerden biri kokuyu alır ve;
-"Televizyonunuz hem gösteriyor hemde koku veriyor!" der
-Televizyonunuzu açın da renkli televizyon nasıl bir şeymiş görelim. der.
Televizyon açılır. Televizyonda İkinci Dünya Savaşı belgeseli gösteriliyor. Gösterilen sahnede Ruslar, Almanların petrol depolarını patlatıyorlar. Televizyon ısınınca mazot kokusu vermeye başlar.
Misafirlerden biri kokuyu alır ve;
-"Televizyonunuz hem gösteriyor hemde koku veriyor!" der
Lâ Havle
Meşhur Cimri Paşa, atlar için arpa alınması gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde Lâ Havle çekermiş.
Bir gün atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevâbı yapıştırmış:
-Ne olacak efendim, Lâ Havle yiye yiye Ve Lâ Kuvvete oldular.
Bir gün atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevâbı yapıştırmış:
-Ne olacak efendim, Lâ Havle yiye yiye Ve Lâ Kuvvete oldular.
Taş Gibi
Delinin biri hastanenin avlusunda büyükçe bir kaya parçasına sarılmış gezmektedir. Doktor gelir:
-Sen neden sabahtan beri elinde taşla geziyorsun diye sormuş.
Deli de hafif sert bir sesle doktoru azarlamış:
-Taş gibi sevgilim var kıskanıyorsunuz değil mi? :)
-Sen neden sabahtan beri elinde taşla geziyorsun diye sormuş.
Deli de hafif sert bir sesle doktoru azarlamış:
-Taş gibi sevgilim var kıskanıyorsunuz değil mi? :)
27 Ekim 2014 Pazartesi
Kokar Onlar
Sark hizmetini yapmak üzere Erzurum'a atanmış bir memur, bir ikindi vakti Dere mahallesinde yüksekçe bir yere çıkmış, otlaktan dönen, evlere dağılan inek nahirini seyrediyordu. Yanında da mahalleden yaşlıca bir ihtiyar vardi. O sırada bir kaç kadin mayislari toplayip yogurmaya, yassiltip duvara yapistirmaya basladilar. Bunu merakla izleyen memur yanindaki yasli ihtiyara: Erzurum'da her tarafta tezek gördügünü bunlarin gübre olarak niye kullanilmadigini sorunca, yasli adam:
-Beg, sen o tezegi ele çoh agzan alma, oni biz gisin yahirih.
-Peki su kadnlarla nasıl yatıyorsunuz, hepsi bok kokar onların?
-Asil merifet onnarnan yatmahda, sizin garilarnan herkes yatar!
-Beg, sen o tezegi ele çoh agzan alma, oni biz gisin yahirih.
-Peki su kadnlarla nasıl yatıyorsunuz, hepsi bok kokar onların?
-Asil merifet onnarnan yatmahda, sizin garilarnan herkes yatar!
Nasıl Kaybedersiniz
Karadenizde geçen bir olay şöyle dile getiriliyor.
Adamlar aniden fenalaşan annelerini hastaneye götürdüler. Yarım saat sonra doktor:
-Maalesef annenizi kaybettik, deyince, doktoru bir güzel dövdüler. O arada da bağırıyorlardı:
-Ulan nasıl kaybedersiniz koca kadını daha demin buradaydı!
Adamlar aniden fenalaşan annelerini hastaneye götürdüler. Yarım saat sonra doktor:
-Maalesef annenizi kaybettik, deyince, doktoru bir güzel dövdüler. O arada da bağırıyorlardı:
-Ulan nasıl kaybedersiniz koca kadını daha demin buradaydı!
Kaç Yıl Kaldı
Padişah müneccime sordu:
- Kaç yıl ömrüm kaldı?
- İki yıl.
Padişah bu cevaba çok üzüldü.
Çok akıllı bir veziri vardı padişahın. Müneccimi huzura çağırıp sordu:
- Söyle bakalım. Kaç yıl ömrün kaldı senin?
- Yirmi yıl.
Vezir derhal kılıcını çekip padişahın gözü önünde müneccimi öldürdü. Bu durumdan çok keyiflenen padişah bir daha müneccimlere güvenmedi.
- Kaç yıl ömrüm kaldı?
- İki yıl.
Padişah bu cevaba çok üzüldü.
Çok akıllı bir veziri vardı padişahın. Müneccimi huzura çağırıp sordu:
- Söyle bakalım. Kaç yıl ömrün kaldı senin?
- Yirmi yıl.
Vezir derhal kılıcını çekip padişahın gözü önünde müneccimi öldürdü. Bu durumdan çok keyiflenen padişah bir daha müneccimlere güvenmedi.
Kavuk
Bir gün Nasreddin hocaya bir mektup gelmiş. Mektup arapçaymış. Mektupu ez çevirmiş düz çevirmiş okuyamamış. Yoldan geçen birine sormuş:
- Yahu demiş, şu mektubu okusana.
Adamda okuyamamış. 3 kişiye daha sormuş onlarda okuyamamış. Daha sonra birine sormuş:
- Ne yazıyor burda?
Adamda bilememiş. Hocaya demiş ki:
- Yaşından başından utan çok bilirim diye kavukla gezersin sonrada bir mektup bile okuyamazsın yuh sana. Hocada sinirlenmiş:
- Çok biliyorsan al bu kavuğu tak kafana hoca ol sen oku bakalım.
- Yahu demiş, şu mektubu okusana.
Adamda okuyamamış. 3 kişiye daha sormuş onlarda okuyamamış. Daha sonra birine sormuş:
- Ne yazıyor burda?
Adamda bilememiş. Hocaya demiş ki:
- Yaşından başından utan çok bilirim diye kavukla gezersin sonrada bir mektup bile okuyamazsın yuh sana. Hocada sinirlenmiş:
- Çok biliyorsan al bu kavuğu tak kafana hoca ol sen oku bakalım.
Siz Kazandınız
Öğretmen içeri girdiğinde sınıfı çok gürültülü buluyor ve nedenini soruyor. Çocuklar da sokakta buldukları çok güzel, küçük köpeği en büyük yalanı söyleyecek olana vermek için yarıştıklarını söylüyorlar. Öğretmen kızıp diyor ki:
- Ama bu çok çirkin birşey! Ben sizin yaşınızda iken hiç yalan söylemezdim.
Çocuklar hep bir ağızdan:
- Öğretmenim köpeği siz kazandınız!
- Ama bu çok çirkin birşey! Ben sizin yaşınızda iken hiç yalan söylemezdim.
Çocuklar hep bir ağızdan:
- Öğretmenim köpeği siz kazandınız!
5 para etmiysun
Temel bir gün taksi çağırır. Taksi gelir ve Temel sorar:
- Ula uşağum ben binersem ne kadar.
Taksici:
- 10 TL
Temel:
- Fadime ile binersem ne kadar?
Taksici:
- Yine 10 TL.
Temel Fadime'ye dönerek der ki;
- Ula Fadime hep diyurum beş para etmiysun...
- Ula uşağum ben binersem ne kadar.
Taksici:
- 10 TL
Temel:
- Fadime ile binersem ne kadar?
Taksici:
- Yine 10 TL.
Temel Fadime'ye dönerek der ki;
- Ula Fadime hep diyurum beş para etmiysun...
Babanın Malı
Temel, uçakla Türkiye'den Amerika'ya uçuyormuş. Uçağın motoru bozulmuş ve uçak hızla yere düşüyormuş. Temel'in yanındaki kadın korkuyla bağırmış:
-Eyvaah! Uçak düşüyor.
Temel sakince yanıt vermiş:
-Ne telaşlaniyisun da düşen uçak babanun malimidur ?
-Eyvaah! Uçak düşüyor.
Temel sakince yanıt vermiş:
-Ne telaşlaniyisun da düşen uçak babanun malimidur ?
Mum Ateşiyle Pişen Yemek
Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse o, arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere :
- Tamam demiş. İddiayı kazandım.
- Ne oldu ne yaptın demişler.
- Bekledim sabaha kadar demiş.
- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!...
- Tamam demiş. İddiayı kazandım.
- Ne oldu ne yaptın demişler.
- Bekledim sabaha kadar demiş.
- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!...
Boşuna Tartışma
Trende biri çok şişman, öteki çok zayıf iki kadın aynı kompartımana düşmüştü. Zayıf kadın kalktı, kompartımanı ısıtan kaloriferin kolunu "sıcak" yazan tarafa getirdi. Çok geçmeden bu kez şişman kadın kalktı ve kaloriferin kolunu "soğuk" yazan yana çevirdi.
Az sonra yeniden üşüyen zayıf kadın kalktı, "sıcak" tarafa... Şişman kadın terleyerek kalktı, soğuk tarafa... Derken kondüktör geldi. İkisi birden şikayete başladı. Şişman kadın:
"Sıcaktan bayılacağım.. Sönsün şu!"
"Titriyorum soğuktan ne olur yansın!"
Kondüktör güldü:
"Hanımlar, boş yere tartışıyorsunuz... Kaloriferimiz bozuktur, çalışmıyor ki..." :)
Az sonra yeniden üşüyen zayıf kadın kalktı, "sıcak" tarafa... Şişman kadın terleyerek kalktı, soğuk tarafa... Derken kondüktör geldi. İkisi birden şikayete başladı. Şişman kadın:
"Sıcaktan bayılacağım.. Sönsün şu!"
"Titriyorum soğuktan ne olur yansın!"
Kondüktör güldü:
"Hanımlar, boş yere tartışıyorsunuz... Kaloriferimiz bozuktur, çalışmıyor ki..." :)
Süzgeç
Delinin teki süzgeci pencereden atmış.Diğer deli sormuş :
-Süzgeci niye attın? diye sormuş.
Diğer delide
-Delik deşikti de ondan.. demiş.
-Süzgeci niye attın? diye sormuş.
Diğer delide
-Delik deşikti de ondan.. demiş.
Akrabalık
Eski İngiliz asillerinden biri Kuzey İrlanda'da bir köşk satın alır. Bir gün köpeğini gezdirirken, kasabanın yerlisi sorar:
-Günaydın, ne kadar güzel bir köpeğiniz var. Acaba cinsini söyler misiniz?
İngiliz alaylı bir şekilde:
-Bir maymunla bir İrlandalı karışımı, diye cevap verir.
-Sahi mi söylüyorsunuz! İngilizlerin İrlandalılarla akraba olduğunu bilmiyordum.
-Günaydın, ne kadar güzel bir köpeğiniz var. Acaba cinsini söyler misiniz?
İngiliz alaylı bir şekilde:
-Bir maymunla bir İrlandalı karışımı, diye cevap verir.
-Sahi mi söylüyorsunuz! İngilizlerin İrlandalılarla akraba olduğunu bilmiyordum.
Bush`un Pulu
Başkan Bush'un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."
Ben Öyle Yapıyorum
Anadan doğma kör iki kafadar aynı tabaktan sarma yiyorlar. Birisi sarmaları çift çift yeme diyor. Diğeri soruyor çift çift yediğimi nereden gördün deyince cevap verdi:
"Ben öyle yapıyorum"
"Ben öyle yapıyorum"
Babada Kalacaktır
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."
Antikacı
Birisi eski dostlarından birinin evine gitmişti. Ev sahibinin hanımı beyine sordu:
- Bu bey kim ?
- Nasıl yani?
- Canım, hep anneme bakıyor da!
- Ha o mu ? Antikacıdır!
- Bu bey kim ?
- Nasıl yani?
- Canım, hep anneme bakıyor da!
- Ha o mu ? Antikacıdır!
Ne Öğrendik?
Öğrenci:
Öğretmenim, bugün biz ne öğrendik?
Öğretmen
Çok garip bir soru bu çocuğum.
Öğrenci:
Çok garip olduğunu ben de biliyorum ama ne yapayım. Babam akşam eve gidince soruyor da.
Öğretmenim, bugün biz ne öğrendik?
Öğretmen
Çok garip bir soru bu çocuğum.
Öğrenci:
Çok garip olduğunu ben de biliyorum ama ne yapayım. Babam akşam eve gidince soruyor da.
Uğursuz Kadın
Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"
Kristof Kolomb'un Başarısı
Profesör sınava giren öğrenciye sordu:
-Kristof Kolomb'un en büyük başarısı nedir?
-Amerika'ya vize almadan girebilmiş olmasıdır.
-Kristof Kolomb'un en büyük başarısı nedir?
-Amerika'ya vize almadan girebilmiş olmasıdır.
Yorgan Gidince
Gecenin bir yarısında Hoca'nın evinin önünde iki kişi kavgaya tutuşunca Hoca meraklanmış. Karısının itirazını dinlemeden dışarı çıkmış. Üstüne de serinlikte üşümemek için yorganını almış.
Adamlara:
- Yahu durun, neden kavga ediyorsunuz? demeye fırsat kalmadan biri Hocanın sırtındaki yorganı kaptığı gibi kaçmış, öteki de başka bir yöne sıvışmış. Hoca eve eli boş dönmüş. Karısı sormuş:
- E Hocam kavgayı ayırabildin mi?
Hoca:
- Hayır hanım. Yorgan gitti, kavga bitti, demiş.
Adamlara:
- Yahu durun, neden kavga ediyorsunuz? demeye fırsat kalmadan biri Hocanın sırtındaki yorganı kaptığı gibi kaçmış, öteki de başka bir yöne sıvışmış. Hoca eve eli boş dönmüş. Karısı sormuş:
- E Hocam kavgayı ayırabildin mi?
Hoca:
- Hayır hanım. Yorgan gitti, kavga bitti, demiş.
Ağlama Duvarı
Kudüste görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarının önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevinin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta... Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp açmış teybini, sormuş adama:
- Kendinizi biraz anlatır mısınız?
- Adım David, Polonya Yahudisiyim. Yaşım 68. Smallada bir kumaş dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Avivde bir çiçek serasında çalışıyor...
- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarının önünde, dua ederken görüyorum.
- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradana yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.
- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz ?
- İsraile göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi, sonra da bezgin bir sesle cevap vermiş:
Vallahi artık bilemiyorum demiş, İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var...
- Kendinizi biraz anlatır mısınız?
- Adım David, Polonya Yahudisiyim. Yaşım 68. Smallada bir kumaş dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Avivde bir çiçek serasında çalışıyor...
- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarının önünde, dua ederken görüyorum.
- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradana yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.
- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz ?
- İsraile göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi, sonra da bezgin bir sesle cevap vermiş:
Vallahi artık bilemiyorum demiş, İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var...
26 Ekim 2014 Pazar
Defaced
Dilbilgisi dersinde Karadenizli öğretmen, Erzurumlu öğrencisini sözlüye kaldırıp sormuş:- Bakmak fiilinin çekiminu yap bakalım...Erzurumlu öğrenci hemen atlamış:- Bakirem, bakirsen, bakir..Öğretmen, öğrencisinin bu cevabı karşısında onu azarlamış:- Uy diluni eşekarisu soksun. Öyle mi denur daa! Onun aslı pöyledir: Pakayrum, pakaysun, pakay...
Sinyal
Adamın biri köyün birinin yanından geçerken bir köylü ineğiyle beraber otostop çekiyorlarmış. Adam durmuş almış köylüyü ama ineği ne yapacakları meçhul,
Köylü: "Arka tampona bağlarız o peşimizden gelir", demiş. Düşmüşler yola, derken adam gaza asılmaya başlamış,
50 km... inekte tıs yok.
70 km... inekte tıs yok.
Köylü de: "Benim inek iyi koşar", diye şişiyormuş.
Adam takmış beşinci vitese...
Hız 120 ve inek dilini sallamaya başlamış.
Şoför senin inek kesildi, herhalde bak dili bir karış dışarıda demiş. Köylü de:
"Sen yanlış anlamışsın o seni sollayacak sinyal veriyor", demiş.
Köylü: "Arka tampona bağlarız o peşimizden gelir", demiş. Düşmüşler yola, derken adam gaza asılmaya başlamış,
50 km... inekte tıs yok.
70 km... inekte tıs yok.
Köylü de: "Benim inek iyi koşar", diye şişiyormuş.
Adam takmış beşinci vitese...
Hız 120 ve inek dilini sallamaya başlamış.
Şoför senin inek kesildi, herhalde bak dili bir karış dışarıda demiş. Köylü de:
"Sen yanlış anlamışsın o seni sollayacak sinyal veriyor", demiş.
Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar
Yalancının mumu
Vaktiyle İstanbuldaki Fatih Medresesinin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış.
Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş.
Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş.
İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar:
Biz sana para verdik, ne diye mum almadın?
Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor.
İçlerinden birisi:
Tabii o kadar yanar çünkü sen hilekârın birisin. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
Vaktiyle İstanbuldaki Fatih Medresesinin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış.
Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş.
Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş.
İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar:
Biz sana para verdik, ne diye mum almadın?
Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor.
İçlerinden birisi:
Tabii o kadar yanar çünkü sen hilekârın birisin. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
Hedefi Kaçirdun
Temel yol kenarında otostop yapar bir Mercedes durur ve Temel'i alır. Temelde adama bir şeyler sormaya başlar.
"Abi ben pu arabanun önündeki yildizun ne işe yaraduğini merak edeyrum" der. Şöför de
"Onunla geçen yayalara nişan alıp çarpıyorum böylece kurtulamıyorlar" der. Beş Dakika sonra yayaların yanından geçerken arkadan bir ses gelir ve şöför arkaya dönerek Temel'e sorar ne oldu o ses neydi? Temelde
"Abicium sen hedefi kaçirdun ama merak etme ben kapiyla vurdim oni" der.
"Abi ben pu arabanun önündeki yildizun ne işe yaraduğini merak edeyrum" der. Şöför de
"Onunla geçen yayalara nişan alıp çarpıyorum böylece kurtulamıyorlar" der. Beş Dakika sonra yayaların yanından geçerken arkadan bir ses gelir ve şöför arkaya dönerek Temel'e sorar ne oldu o ses neydi? Temelde
"Abicium sen hedefi kaçirdun ama merak etme ben kapiyla vurdim oni" der.
Kına Gecesi
Din dersinde öğretmen, 9-10 yaşlarındaki bir kız öğrenciyi kaldırıp sordu:
- Söyle bakalım. Müslümanlar için pek kutsal bir gece vardır. Bu gecede mevlütler okunur, çörekler, simitler yenir. Şerbetler içilir. Büyükler gözyaşları içinde sabaha kadar dua okurlar. Herkesin yüreği ferahlıkla dolar. Evet, bu gecenin adı nedir kızım?
Öğrenci bir süre düşündü düşündü baktı ki cevap veremeyecek aklına ilk geleni söyledi:
- Buldum öğretmenim, kına gecesi.
- Söyle bakalım. Müslümanlar için pek kutsal bir gece vardır. Bu gecede mevlütler okunur, çörekler, simitler yenir. Şerbetler içilir. Büyükler gözyaşları içinde sabaha kadar dua okurlar. Herkesin yüreği ferahlıkla dolar. Evet, bu gecenin adı nedir kızım?
Öğrenci bir süre düşündü düşündü baktı ki cevap veremeyecek aklına ilk geleni söyledi:
- Buldum öğretmenim, kına gecesi.
Dolandırıcılık
Hoca sözlüde sorar:
-Bana dolandırıcılığı anlatınız.
-Dolandırıcılık sizin beni sınıfta bırakmanızdır.
-Bu ne utanmazlık! Nasıl böyle bir cevap verebilirsiniz?
-Şöyle ki; hukuk tariflerine göre dolandırıcılık bir kişinin bilgisizliğinden yararlanarak onu zarara sokan bir davranıştır.
-Bana dolandırıcılığı anlatınız.
-Dolandırıcılık sizin beni sınıfta bırakmanızdır.
-Bu ne utanmazlık! Nasıl böyle bir cevap verebilirsiniz?
-Şöyle ki; hukuk tariflerine göre dolandırıcılık bir kişinin bilgisizliğinden yararlanarak onu zarara sokan bir davranıştır.
Delinin Dilinden Deli Anlar
Köyün delisi minareye çıkmış atlayacakmış. Bunu gören millet ikna etmeye çalışmış. Sana ev alırız demişler olmamış araba alırız demişler yine olmamış.
Bakmışlar bu böyle olmayacak, delinin dilinden deli anlar demişler ve komşu köyün delisini getirmişler. Deli elinde bıçakla gelmiş minaredekine seslenmiş:
-Lan deliii elimdeki bıçağı görüyor musun ?
Minaredeki görüyorum demiş.
-Ula indin indin inmedin keserim minareyi, demiş.
Deli:
-Tamam ula indim sakın kesme düşerim, demiş.
Bakmışlar bu böyle olmayacak, delinin dilinden deli anlar demişler ve komşu köyün delisini getirmişler. Deli elinde bıçakla gelmiş minaredekine seslenmiş:
-Lan deliii elimdeki bıçağı görüyor musun ?
Minaredeki görüyorum demiş.
-Ula indin indin inmedin keserim minareyi, demiş.
Deli:
-Tamam ula indim sakın kesme düşerim, demiş.
Temel Ava Çıkmış
Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,
- Ha pu netur, soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun?
- Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm onuuu.....
- Ha pu netur, soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun?
- Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm onuuu.....
Kurt Kardeş
Bir arslan, bir kurt ve bir tilki ava çıkarlar. Bir geyik, bir koyun ve bir de horoz avlarlar.
Arslan, kurda:
- Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver, der.
Kurt: Ey cihân şahı, avcıların sultanı!.. Bundan kolay ne vardır... Geyik sizin, koyun benim, horoz da şu zavallı tilkinindir.
Arslan, gök gürlemesini andıran bir sesle kükrer. Kurdu, kan-revan içinde yere serer. Tilkiye dönüp, tez sen üleştir, der.
Tilki: Ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı!.. Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz ise sultanıma çerezdir.
Arslan: Aferin sana bu adaletli taksimi kimden öğrendin?
Tilki: Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim.
Arslan, kurda:
- Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver, der.
Kurt: Ey cihân şahı, avcıların sultanı!.. Bundan kolay ne vardır... Geyik sizin, koyun benim, horoz da şu zavallı tilkinindir.
Arslan, gök gürlemesini andıran bir sesle kükrer. Kurdu, kan-revan içinde yere serer. Tilkiye dönüp, tez sen üleştir, der.
Tilki: Ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı!.. Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz ise sultanıma çerezdir.
Arslan: Aferin sana bu adaletli taksimi kimden öğrendin?
Tilki: Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim.
En Zengin Kayserili
Harp yılları... Kayseride gayrimüslimler zengin, Müslümanlar fakir... Gayrimüslim komşusu Kayseriliye büyük bir para gönderip bozmasını istiyormuş. Kayserili de bunu onur meselesi yaptığı için hemen oğlunu bir başka gayrimüslime gönderip parayı ondan bozdurup diğerine geri gönderiyormuş. Böylece kendi sıkıntısını belli etmiyormuş. Bir gün iki gayrimüslim aralarında konuşurken biri diğerine: -Vallahi şu memleketin en zengin adamı Kayserili Mehmet Ağa, ona ne zaman para göndersem hemen bozar. Diğeri de onun fikrini destekliyormuş: -Vallahi doğru, adamda para çok, ben de onun gönderdiği paraları bozmaktan usandım.
Adolf'un Çocukluğu
20.yüzyılın başında bir evde küçük bir çocuk babasına sormuş:
-Baba, kedilerin kuyruklarını kesip kemer yapmak günah mıdır?"
Baba ilgisizce:
-Günahtır evladım, demiş
-Peki baba zencilerin derilerinden paspas yapmak günah mıdır?"
-O da günahtır evladım
-Peki baba japonların beyinlerinden çorba yapmak günah mıdır?
-Off! o da günahtır evladım
-Peki baba yahudilerin yağlarından sabun yapmak günah mıdır?
Baba en sonunda dayanamaz:
- Değildir ulan. Off bee Adolf, nerden aklına gelir böyle sorular?
-Baba, kedilerin kuyruklarını kesip kemer yapmak günah mıdır?"
Baba ilgisizce:
-Günahtır evladım, demiş
-Peki baba zencilerin derilerinden paspas yapmak günah mıdır?"
-O da günahtır evladım
-Peki baba japonların beyinlerinden çorba yapmak günah mıdır?
-Off! o da günahtır evladım
-Peki baba yahudilerin yağlarından sabun yapmak günah mıdır?
Baba en sonunda dayanamaz:
- Değildir ulan. Off bee Adolf, nerden aklına gelir böyle sorular?
Düt Düt
Bir gün ufak, bir çocukla ninesi karşıdan karşıya beraber geçeceklermiş, nine 80, çocuk ise 5 yaşlarındaymış. Nine torununa:
-Oğlum karşıdan düt düt geliyor, çabuk geçelim, demiş.
Bunun üzerine çocuk:
-Yok nine, o düt düt değil, sekiz silindirli mercedes demiş
-Oğlum karşıdan düt düt geliyor, çabuk geçelim, demiş.
Bunun üzerine çocuk:
-Yok nine, o düt düt değil, sekiz silindirli mercedes demiş
Bit Cenazesi
Temel otelin birinde oda tutar.Otel görevlisine sorar:
-Otelinuz temiz midur?
-Evet efendim kaymak gibi çarşaflar.
O sırada yastıkta dolaşan biti görür. Görevliye sorar:
-Ha buda nedur?
-Ölü bittir. Zararsızdır efendim.
Temel yatar. Ancak bitlerden uyuyamaz.
Resepsiyona iner. Görevliye:
-Bir türlü uyuyamadum daa. Sizun ölü bitun cenazesi pek bi kalapaluk geçiyi :)
-Otelinuz temiz midur?
-Evet efendim kaymak gibi çarşaflar.
O sırada yastıkta dolaşan biti görür. Görevliye sorar:
-Ha buda nedur?
-Ölü bittir. Zararsızdır efendim.
Temel yatar. Ancak bitlerden uyuyamaz.
Resepsiyona iner. Görevliye:
-Bir türlü uyuyamadum daa. Sizun ölü bitun cenazesi pek bi kalapaluk geçiyi :)
Ofliyim
Temel bir araca arkadan çarpınca aracın sürücüsü öfkeyle bağırmış:
- Ne yaptın be adam? Deli misin?
Temel cevap vermiş:
- Hayır, Ofliyim.
- Ne yaptın be adam? Deli misin?
Temel cevap vermiş:
- Hayır, Ofliyim.
Adamına Göre Adam
İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- "Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?" diye sorunca,
İncili Çavuş:
- "Türkler, adama göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek." cevabını vermiş.
- "Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?" diye sorunca,
İncili Çavuş:
- "Türkler, adama göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek." cevabını vermiş.
Niyetim Yok
İki deli konuşuyorlardı.
- Dünyadaki bütün mücevherleri ve elmasları satın almak istiyorum.
- Boşuna heveslenme; satmaya hiç niyetim yok!
- Dünyadaki bütün mücevherleri ve elmasları satın almak istiyorum.
- Boşuna heveslenme; satmaya hiç niyetim yok!
Beni Bekle
Anne ve babası ile uzun bir tartışmadan sonra bıyıkları yeni terleyen delikanlı, bavulunu toplamış..
"Sakın beni durdurmaya kalkmayın.. Ben heyecan istiyorum, Aşk istiyorum.. Coşku istiyorum.. Bol para, güzel kızlar istiyorum.. Bu evde bunların hiçbiri mümkün değil.."
Sonra kapıya doğru yürümüş..
"Dur" diye bağırmış, babası arkasından..
"Size söylemiştim, beni durdurmaya teşebbüs etmeyin diye geriye bağırmış delikanlı.."
"Dur" diye yeniden bağırmış babası, oğlu bahçe kapısından çıkarken..
"Dur... Beni bekle.."
"Sakın beni durdurmaya kalkmayın.. Ben heyecan istiyorum, Aşk istiyorum.. Coşku istiyorum.. Bol para, güzel kızlar istiyorum.. Bu evde bunların hiçbiri mümkün değil.."
Sonra kapıya doğru yürümüş..
"Dur" diye bağırmış, babası arkasından..
"Size söylemiştim, beni durdurmaya teşebbüs etmeyin diye geriye bağırmış delikanlı.."
"Dur" diye yeniden bağırmış babası, oğlu bahçe kapısından çıkarken..
"Dur... Beni bekle.."
Poz Veriyor
Temel'in atı dünyanın en hızlı koşan atı olmasına karşı her yarışta ikinci geliyormuş.
Temel'e sormuşlar neden, diye.
- Fotofinişte poz veriy, purun farkiyle hep ikinci olayi, diye dert yanmış.
Temel'e sormuşlar neden, diye.
- Fotofinişte poz veriy, purun farkiyle hep ikinci olayi, diye dert yanmış.
Materyalist Avukat
Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla gecen bir kamyon sağ tarafındaki kapıyı kopartır atar.
Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar..
Daha gecen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince isçilik gösterse de gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir. Avukat kızgın ve öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar;
'Siz avukatların bu kadar materyalist olduğunu bir türlü anlayamıyorum..' der. '..sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka bir şeyi gözünüz görmüyor'
'Nasıl söylersin böyle bir şeyi?' diye hayretle sorar avukat.
Polis adama acıyarak ve küçümseyerek bakar; 'Sol kolun dirseğinin altından kopmuş görmüyor musun? Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun....'
'Aman Tanrım!' diye bağırır avukat:
'Rolex'im de gitmiş!!!'
Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar..
Daha gecen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince isçilik gösterse de gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir. Avukat kızgın ve öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar;
'Siz avukatların bu kadar materyalist olduğunu bir türlü anlayamıyorum..' der. '..sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka bir şeyi gözünüz görmüyor'
'Nasıl söylersin böyle bir şeyi?' diye hayretle sorar avukat.
Polis adama acıyarak ve küçümseyerek bakar; 'Sol kolun dirseğinin altından kopmuş görmüyor musun? Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun....'
'Aman Tanrım!' diye bağırır avukat:
'Rolex'im de gitmiş!!!'
25 Ekim 2014 Cumartesi
Uğursuz Kadın
Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"
Tedbir
Temel boynunda bir yılanla dolaşıyormuş, nedenini sormuşlar.
- Tenize tüşersem tiye tetpirli tavranıyorum.
- Tenize tüşersem tiye tetpirli tavranıyorum.
Normal Doğum
Küçük Temel annesine sorar:
-Anne ben nasi doğmişum anladir misun?
-Sen bir güldün uşağum, gül yapraklarinun içunden.
-Ya babam?
-O da lahana yapraklarundan.
-Peki dedem?
-Onu da leylekler getirmuş uşağum.
Bunları duyan Temel defterine şunları yazmış.
-İnce araştırmalaruma göre uç kuşaktur normal yolla dünyaya gelen yokmuş da..
-Anne ben nasi doğmişum anladir misun?
-Sen bir güldün uşağum, gül yapraklarinun içunden.
-Ya babam?
-O da lahana yapraklarundan.
-Peki dedem?
-Onu da leylekler getirmuş uşağum.
Bunları duyan Temel defterine şunları yazmış.
-İnce araştırmalaruma göre uç kuşaktur normal yolla dünyaya gelen yokmuş da..
Medeniyet
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"
Ben Öyle Yapıyorum
Anadan doğma kör iki kafadar aynı tabaktan sarma yiyorlar. Birisi sarmaları çift çift yeme diyor. Diğeri soruyor çift çift yediğimi nereden gördün deyince cevap verdi:
"Ben öyle yapıyorum"
"Ben öyle yapıyorum"
Güle Güle Anne
Süper markette alışveriş yapmakta olan genç adam,kendisini takip etmekte olan bir hanımı farkeder.Kadını görmezlikten gelsede,kadın dik dik bakmaya devam eder. Nihayet kasa önünde kuyruğa gelirler.Kadın adamın birkaç sıra önüne düşmüştür.Kadın derki:''Özür dilerim.Böyle dikkatli bakmam sizi rahatsız etmiş olmalı. Üzgünüm ama geçenlerde ölen oğluma o kadar benziyorsunuz ki adam şöyle cevap verir bunu duyduğuma çok üzüldüm.Sizin için yapa bileceğim birşey varmı?Evet yavrum az sonra eşyalarımı alıp çıkarken ne olur bana güle güle anne diye seslene bilirmisin?tabiki der genç adam.Yaşlı kadın çıkarken genç adam ona elsallar ve güle güle anne diye seslenir.adam birisini mutlu etmenin mutluluğu içinde gülümser ve ödeme sırası kendine gelince kasanın 150 dolar yazdığını görür kasiyere sorar bu nasıl olur alt tarafı üç parça eşya aldım der. Kasiyer gayet sakin cevap verir "Anneniz hesabını sizin ödeğeceğinizi söyledi"
Fidye
Ekonomik kriz yüzünden büyük para problemi olan Temel, çocuk kaçırıp fidye istemeye karar vermiş. Şehrin büyük bir parkında çocuğun birini gözüne kestirmiş. Önce bir not yazmış :
"Çocuğunu kaçırdım.Bunu yaptığım için üzgünüm ama kusura bakma çünkü gerçekten paraya ihtiyacım var. Yarın sabah Saat 7'de falanca parktaki filanca ağacın altına bir siyah çantada 5 milyar getir.
İmza: Temel."
Çocuğun yanına gitmiş, notu çocuğun ceketinin iç cebine koyup, doğruca evine gitmesini ve notu babasına göstermesini söylemiş. Ertesi sabah parka geldiğinde söylediği ağacın altında, söylediği renkteki çantada içinde 5 milyar olan emaneti bulmuş. Paraların yanında bir de not varmış :
"Paran purada ama bir Laz hemşehrisine nasıl peyle bir şey yapar inanamayrum."
"Çocuğunu kaçırdım.Bunu yaptığım için üzgünüm ama kusura bakma çünkü gerçekten paraya ihtiyacım var. Yarın sabah Saat 7'de falanca parktaki filanca ağacın altına bir siyah çantada 5 milyar getir.
İmza: Temel."
Çocuğun yanına gitmiş, notu çocuğun ceketinin iç cebine koyup, doğruca evine gitmesini ve notu babasına göstermesini söylemiş. Ertesi sabah parka geldiğinde söylediği ağacın altında, söylediği renkteki çantada içinde 5 milyar olan emaneti bulmuş. Paraların yanında bir de not varmış :
"Paran purada ama bir Laz hemşehrisine nasıl peyle bir şey yapar inanamayrum."
Jamaikalı
Temel uçağa biner,
bir Alman ,bir Fransız, bir İngiliz ve bir Jamaikalı görür.
Jamaikalı'nın yanına gelir ve der ki;
Jamaikalı kardeş sen yenisin galiba.
bir Alman ,bir Fransız, bir İngiliz ve bir Jamaikalı görür.
Jamaikalı'nın yanına gelir ve der ki;
Jamaikalı kardeş sen yenisin galiba.
Ölü Kuş
Temel bir gün Dursun'la dağa tırmanıyormuş. Tırmanırken temelin karşısına ölü bir kuş çıkmış. Temel:
Aa bak kuş ölmüş.
Dursun da havaya bakıp:
-Hani ula ben göremeyrum..
Aa bak kuş ölmüş.
Dursun da havaya bakıp:
-Hani ula ben göremeyrum..
Tahlil
Temel hastaneye girişinde ağlayan bir adam görür, yaklaşır ve sorar:
- Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?
- Kan tahlili yaptırmaya geldim, parmağımı kestiler.
- Hayırdır hemşerim. Sen niye ağlamaya başladın.
Temel iç çekerek yanıtlar:
- Ben idrar tahlili yaptırmaya geldim.
- Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?
- Kan tahlili yaptırmaya geldim, parmağımı kestiler.
- Hayırdır hemşerim. Sen niye ağlamaya başladın.
Temel iç çekerek yanıtlar:
- Ben idrar tahlili yaptırmaya geldim.
Nedacahsan Cülü
Erzurumlu genç kız arkadaşıyla gezerken çiçekcinin önünden geçerler kız:
- Aşkım ne kadar güzel güller kırmızı, kırmızı lütfen bana bir gül alırmısın? der.
Genç Dadaş ise:
- Nedacahsan cülü bi kilo elma alimda yiyah der.
- Aşkım ne kadar güzel güller kırmızı, kırmızı lütfen bana bir gül alırmısın? der.
Genç Dadaş ise:
- Nedacahsan cülü bi kilo elma alimda yiyah der.
Kıyafetsizliğin Cezası
Tarihe Yunanlıların sonuncusu diye geçen general Flopinin kılık kıyafetine hiç bakmadığı gibi, her türlü işte de çalışırdı. Ava gider, çift sürer ve ot yataklarda yatardı. Bir gün Atinalı bir vatandaş onu yemeğe davet etti. General pejmürde kılık kıyafetle vaktinden önce ziyafete gidince evin hanımı geleni oduncu zannetti ve :
- Hadi eğlenme, şuradaki odunları kes, akşama yemeğe misafirimiz var, dedi.
General hiç istifini bozmadan odunları kesmeye başladı.
Evin erkeği onu görünce:
- Ne yapıyorsunuz general, dediğinde Flopi'nin şöyle cevap verdi:
- Kıyafetsizliğimin cezasını çekiyorum.
- Hadi eğlenme, şuradaki odunları kes, akşama yemeğe misafirimiz var, dedi.
General hiç istifini bozmadan odunları kesmeye başladı.
Evin erkeği onu görünce:
- Ne yapıyorsunuz general, dediğinde Flopi'nin şöyle cevap verdi:
- Kıyafetsizliğimin cezasını çekiyorum.
Üçkenarlının Alanı
İlkokulda, matematik dersinde öğretmen üçgenin alanını, çocuklara şu şekilde öğretmiş:
"Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür."
Çocuk bunu güzelce ezberlemiş. Akşam babası evde sormuş:
- "Bu gün okulda ne öğrendiniz?"
- "Matematik dersinde, bir üç kenarlının alanını öğrendik babacığım."
- "Ya öyle mi, peki nasılmış?"
- "Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür."
- "Yavrum, yanlıs öğretmişler size.
Doğrusu: Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir."
O sırada, bir yandan gazetesini okuyan, bir yandan da torunuyla oğlunun konuşmasını dinleyen dede, dayanamayıp söze girmiş:
- "İkinizin de tanımı yanlış! Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesiyle irtifaının hasıl-ı darpının nısfına müsavidir."
"Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür."
Çocuk bunu güzelce ezberlemiş. Akşam babası evde sormuş:
- "Bu gün okulda ne öğrendiniz?"
- "Matematik dersinde, bir üç kenarlının alanını öğrendik babacığım."
- "Ya öyle mi, peki nasılmış?"
- "Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür."
- "Yavrum, yanlıs öğretmişler size.
Doğrusu: Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir."
O sırada, bir yandan gazetesini okuyan, bir yandan da torunuyla oğlunun konuşmasını dinleyen dede, dayanamayıp söze girmiş:
- "İkinizin de tanımı yanlış! Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesiyle irtifaının hasıl-ı darpının nısfına müsavidir."
Pirofosor Dediğin Ne Çi?
Erzurumun son halk hikayecisi Behçet Mahir hastadır, Edebiyat Fakültesi Halk Edebiyatı hocaları hasta yoklamaya giderler. Kalabalık hoca grubuyla aniden karşılaşan ev halkı telaşlanır. Ancak Behçet Mahirin karısının oralı olmaya hiç niyeti yoktur.
- "Ana! Neydececeyığ, bak bir sürü pirofosor gelmişler"
Diyen kızına telaşlanmaya gerek olmadığını şu sözlerle açıklar:
-"Di get! Pirofosor dedeğin ne çi? Behçetin yalanlarını yazir, yazir pirofosor olirlar"
- "Ana! Neydececeyığ, bak bir sürü pirofosor gelmişler"
Diyen kızına telaşlanmaya gerek olmadığını şu sözlerle açıklar:
-"Di get! Pirofosor dedeğin ne çi? Behçetin yalanlarını yazir, yazir pirofosor olirlar"
Belli Belli
Necip Fazıl bir konferansında isim vermeden gazetelerin tenkidini yapıyormuş. Fakat o şekilde açık konuşuyormuş ki, bu işlerle çok az ilgili olan dahi hangi gazeteden söz edildiğini anlarmış. Dinleyenlerden biri hatibin sözünü keserek:
Hangi gazeteden bahsediyorsunuz?
Necip Fazıl sorar:
Siz ne iş yapıyorsunuz?
Keresteciyim.
Belli belli,otur!
Hangi gazeteden bahsediyorsunuz?
Necip Fazıl sorar:
Siz ne iş yapıyorsunuz?
Keresteciyim.
Belli belli,otur!
Babası Dava Açmaz
Müfettiş, öğretmeni bir öğrenciyi fena halde döverken yakalamıştı. Derhal uyardı.
- Ne yapıyorsunuz hocam, biliyorsunuz ki dövmek yasak! Babası size dava açsa
başınıza bela alır, uğraşıp durusunuz?
- Babasının dava açmayacağına garanti veririm!...
Müfettiş şaşırdı. Öğretmen açıklamaya devam etti:
- Babası benim!...
- Ne yapıyorsunuz hocam, biliyorsunuz ki dövmek yasak! Babası size dava açsa
başınıza bela alır, uğraşıp durusunuz?
- Babasının dava açmayacağına garanti veririm!...
Müfettiş şaşırdı. Öğretmen açıklamaya devam etti:
- Babası benim!...
Zor Soru
Ögrencinin biri sinavda sorulari yanitlamak için zar atiyormus.
1 gelirse A,
2 gelirse B,
3 gelirse C,
4 gelirse D,
5 gelirse E,
6 geldigi zaman ise tekrar zar atiyormus. Bir atmis 6 gelmis, bir daha atmis
yine 6 gelmis,bir kaç defa daha atmis yine 6 gelince :
- Bu soru çok zor, ben en iyisi bir sonraki soruya geçeyim, demis...
1 gelirse A,
2 gelirse B,
3 gelirse C,
4 gelirse D,
5 gelirse E,
6 geldigi zaman ise tekrar zar atiyormus. Bir atmis 6 gelmis, bir daha atmis
yine 6 gelmis,bir kaç defa daha atmis yine 6 gelince :
- Bu soru çok zor, ben en iyisi bir sonraki soruya geçeyim, demis...
Hatasız Fabrika
Ünlü bir motor fabrikasının yöneticileri, otomobillerinin kalitesi söz konusu olunca, adeta hastalık derecesinde bir duyarlılık gösterirlermiş. Ünlü bir şirketin genel müdürü, bir gün söz konusu fabrikanın genel müdürüne telefon açarak otomobilinin motorundan düzensiz horlamaya benzeyen bir ses duyduğunu söylemiş. Ve fabrika yetkilisinden hemen cevap gelmiş:
- Bu konuda motorumuzun kesinlikle kusuru olamaz. Acaba şoförünüzün burnunda et olup olmadığına emin misiniz?
- Bu konuda motorumuzun kesinlikle kusuru olamaz. Acaba şoförünüzün burnunda et olup olmadığına emin misiniz?
24 Ekim 2014 Cuma
Büyük İkramiye Bir Tane
Cemal iki tane piyango bileti almış. Temel karşı çıkmış,
- Manyak Cemal, Niye içi tane aldun? Püyük ikramiye pi tane.
- Manyak Cemal, Niye içi tane aldun? Püyük ikramiye pi tane.
Tek Tek
Çok kilolu bir adam tartıya çıkmış. Yazılı, dijital olan tartıya. Adam tartıya çıkmış ve beklemiş de beklemiş Sonunda yazı gelmiş.Yazıda şöyle yazıyormuş;
-Lütfen teker teker çıkınız!
-Lütfen teker teker çıkınız!
Medeniyet
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"
Uçak Düşüyor
Bir uçakta, 99u Laz, biri Kayserili, 100 kişi yolculuk yapmaktadır. Yolculuk sırasında uçağın motoru arıza yapar. Kaptan pilot: İrtifa kaybediyoruz, lütfen valizleri aşağı bırakın. Bütün valizler aşağı bırakılır. Uçağın arızası hala devam eder, koltuklar da aşağı atılır ve nihayet uçağın yer döşemesi de bırakılır, yolcular tavandaki korkuluklara tutunarak uçmaya devam ederler. Bu sırada kaptan pilotun sesi duyulur: Sayın yolcular bütün fazla ağırlıkları attık ama bir yolcunun ağırlığı maalesef fazla geliyor. İçinizden biri fedakarlıkta bulunsun. Buz gibi bir hava eser, herkes susar. Uzun bir aradan sonra Kayserili seslenir: -Arkadaşlar hepiniz akrabasınız, birbirinizden ayrılamazsınız,ben aşağı atlıyorum. Bütün yolcular büyük bir sevinçle Kayseriliyi alkışlamaya başlar.
Müslümanlar görsünler de...
Hoca, eşeğini pazara götürmüş. Satılmak üzere tellâla vermiş. Müşteriler, hayvanın yaşını anlamak için dişlerine bakmak istemişler. Ancak eşek, müşterilere yapmadığını bırakmamış. Kiminin elini ısırmış, kimine de çifte atmış.
Müşteriler öfkeden kudurmuşlar.Sayıp dökerek yanından uzaklaşmışlar. Tellâlın da bu işe çok canı sıkılmış. Eşeği tutup Hoca'ya geri götürmüş. Yuları verirken de :
"-Aman Hocam!" demiş. "Bu eşeği kimsenin alacağı yok! Bu ne biçim hayvan! Kimseyi yanına yaklaştırmıyor. Önüne geleni ısırıyor, arkasına geleni tepiyor."
Hoca:
"-Tellâl efendi," demiş," aslında ben onu satmak için pazara getirmedim...Müslümanlar görsünler de benim neler çektiğimi anlasınlar diye getirdim!"
Müşteriler öfkeden kudurmuşlar.Sayıp dökerek yanından uzaklaşmışlar. Tellâlın da bu işe çok canı sıkılmış. Eşeği tutup Hoca'ya geri götürmüş. Yuları verirken de :
"-Aman Hocam!" demiş. "Bu eşeği kimsenin alacağı yok! Bu ne biçim hayvan! Kimseyi yanına yaklaştırmıyor. Önüne geleni ısırıyor, arkasına geleni tepiyor."
Hoca:
"-Tellâl efendi," demiş," aslında ben onu satmak için pazara getirmedim...Müslümanlar görsünler de benim neler çektiğimi anlasınlar diye getirdim!"
Kesik Parmak
Kadının telefonu çalar açar ve şöyle bir ses duyar:
- Ben kesik parmak iki gün sonra oradayım, der.
Aradan iki gün geçer tekrar telefon gelir bu sefer:
- Yine ben kesik parmak 2 saat sonra oradayım, der
Ardan iki saat geçer tekrar telefon çalar bu seferde:
- Ben kesik parmak bir dakika sonra oradayım, der.
Kadın korkmaya başlar aradan bir dakika geçer ve zil çalar kadın korkuyla kapıyı aralar ve şöyle bir ses duyar:
-Yara bandınız var mı?
- Ben kesik parmak iki gün sonra oradayım, der.
Aradan iki gün geçer tekrar telefon gelir bu sefer:
- Yine ben kesik parmak 2 saat sonra oradayım, der
Ardan iki saat geçer tekrar telefon çalar bu seferde:
- Ben kesik parmak bir dakika sonra oradayım, der.
Kadın korkmaya başlar aradan bir dakika geçer ve zil çalar kadın korkuyla kapıyı aralar ve şöyle bir ses duyar:
-Yara bandınız var mı?
Sinemaya Cideyruz
Temel'i elinde tuttuğu penguenlerle beraber görünce,
- Bunu hayvanat bahçesine götür, diyorlar.
Bir müddet sonra Temel'le yolda dolaştığını görünce:
- Niye hayvanat bahçesine götürmedin?
- Hayvanat bahçesine götürdüm. Şimdi sinemaya cideyruz.
- Bunu hayvanat bahçesine götür, diyorlar.
Bir müddet sonra Temel'le yolda dolaştığını görünce:
- Niye hayvanat bahçesine götürmedin?
- Hayvanat bahçesine götürdüm. Şimdi sinemaya cideyruz.
Mühendis
Kariyeri için iş arayan bir mühendis gazetede ilan görür. Metod ve zaman etüdünde tecrübeli mühendis aranmaktadır. Kendisi için iyi bir fırsat olduğunu anlayan mühendis başvuru yapar ve iş görüşmesine çağrılır. Görüşmeye gitmeden firmanın internet sitesine girerek bilgi toplar ve 1000 personelin çalıştığını öğrenir. İş görüşmesini patron yapmaktadır. Mühendis bu işlerin %10 daha az personelle yapılabileceğini, artan personelin ise işten atılmadan yeni proje yatırımlarında istihdam edileceğini anlatarak puan toplama niyetindedir ve bunu müstakbel patronuna anlatmaya çalışır. Patronun cevabı kısa ve nettir:
- Ben zaten sen gelmeden 400 kişinin işine son verdim. Senin görevin kalan personelle aynı ürünü çıkarmak...
- Ben zaten sen gelmeden 400 kişinin işine son verdim. Senin görevin kalan personelle aynı ürünü çıkarmak...
Ağlama Duvarı
Kudüste görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarının önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevinin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta... Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp açmış teybini, sormuş adama:
- Kendinizi biraz anlatır mısınız?
- Adım David, Polonya Yahudisiyim. Yaşım 68. Smallada bir kumaş dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Avivde bir çiçek serasında çalışıyor...
- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarının önünde, dua ederken görüyorum.
- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradana yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.
- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz ?
- İsraile göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi, sonra da bezgin bir sesle cevap vermiş:
Vallahi artık bilemiyorum demiş, İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var...
- Kendinizi biraz anlatır mısınız?
- Adım David, Polonya Yahudisiyim. Yaşım 68. Smallada bir kumaş dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Avivde bir çiçek serasında çalışıyor...
- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarının önünde, dua ederken görüyorum.
- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradana yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.
- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz ?
- İsraile göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi, sonra da bezgin bir sesle cevap vermiş:
Vallahi artık bilemiyorum demiş, İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var...
Süs Eşyası
Bir yabancı elçiyi padişah kabul edecekti. Bu elçi, ülkesinin çok varlıklı olduğunu göstermek İçin, .ne kadar altın, inci, elmas gibi süs eşyası varsa, bunları üstüne başına takıp takıştırıp huzura çıkmak istedi. Saray görevlileri bu adamın yaptığı garipliğin önüne geçmek istiyorlardı ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen akıllarına İncili çavuş geldi : -Aman çavuş, şu adamı sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap şu haline engel ol . İncili, ''Çaresini buluruz'' dedi. Bir süre düşündü. Sonra atın- inci karışımı sedef kakmalı bir çift takunyayı onun gireceği tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunları görünce şaşırdı. Çıkınca İncili Çavuş 'a sormadan edemedi: -Altın, inci, sedef kakmalı nalın tuvalete konulur mu? Yazık değil mi?'' İncili, taşı gediğine koyacağı zamanı bulmuştu. Hemen cevabını yapıştırdı : - Bizim padişahımız böyle süs eşyasına değer vermez.Elçi, verilen cevabı duyunca, üzerine bakındı, sonra sessizce bunları çıkarıp, huzura girdi...
Muavinleri Unutan Kaptan
Şehirlerarası otobüsün kaptanı mola yerinden hareket ettikten sonra yolcuların da duyabileceği bir sesle, Bişe unuttuk ama, bişe unuttuk ama... diye söylenip durmaktayken Beşikdüzü civarında telefonu çalar, arayan otobüsün muavinleridir:
-Bizi bırakıp gittun kaptan, nerdesuun?
-Bizi bırakıp gittun kaptan, nerdesuun?
Hamsinin Sülalesi
Bir laz atasözü der ki;
- Hamsinun ufak olduğuna bakup da aldanmayasun, sülalesi kalabaluktur. :)
- Hamsinun ufak olduğuna bakup da aldanmayasun, sülalesi kalabaluktur. :)
Beş Parmak
Nasrettin Hoca, birgün yemek yerken biri sorar:
"Neden 5 parmağınla yiyorsun".
Hoca da:
"6 parmağım olmadığı için.".
"Neden 5 parmağınla yiyorsun".
Hoca da:
"6 parmağım olmadığı için.".
Kim Lan Bu
Bir gün otururken pamuk prenses demiş ki: - Benim çadırımda sihirli ayna var girip sorayım hala en güzel ben mıyım?
Çadıra girip çıkan pamuk prenses demiş ki:
- Aynaya sordum hala en güzel benmişim.
Bunun üzerine herkul :
- Bir de ben sorayım hala en kuvvetli ben miyim ?
Ve çadıra girer. Çadırdan çıkınca derki
- Hala en kuvvetli benmişim.
Sıra notre dame'ın kamburuna gelmiştir. Oda
En çirkin hala ben mıyım sorayım diye çadıra girer.
Çadırdan on karış suratla çıkan nortedome'ın kamburu sınırlı bir
şekilde derki;
- Kim lan bu Reha Muhtar?
Çadıra girip çıkan pamuk prenses demiş ki:
- Aynaya sordum hala en güzel benmişim.
Bunun üzerine herkul :
- Bir de ben sorayım hala en kuvvetli ben miyim ?
Ve çadıra girer. Çadırdan çıkınca derki
- Hala en kuvvetli benmişim.
Sıra notre dame'ın kamburuna gelmiştir. Oda
En çirkin hala ben mıyım sorayım diye çadıra girer.
Çadırdan on karış suratla çıkan nortedome'ın kamburu sınırlı bir
şekilde derki;
- Kim lan bu Reha Muhtar?
En Çok Kimi Seversin?
Bir bilgeye sormuşlar:
"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
"Terzimi severim," diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
"Aman üstat, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?"
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama
ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle
görürler.
"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
"Terzimi severim," diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
"Aman üstat, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?"
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama
ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle
görürler.
Babada Kalacaktır
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."
Pilot Temel
Pilot Temel telsize var gücüyle bağırıyordu:
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."
Kırk Yıllık Sirke
Bir Arkadaşı Nasrettin Hocaya sormuş :
Hocam sizde kırk yıllık sirke varmış..
Nasrettin Hoca da :
Var demiş..Arkadaşı :
Biraz versene ilaç yapacağım demiş..
Nasrettin Hoca :
- Her isteyene verseydim o sirke kırk yıl durur muydu sence? demiş..
Hocam sizde kırk yıllık sirke varmış..
Nasrettin Hoca da :
Var demiş..Arkadaşı :
Biraz versene ilaç yapacağım demiş..
Nasrettin Hoca :
- Her isteyene verseydim o sirke kırk yıl durur muydu sence? demiş..
Bir Ahır Dolusu Öküz Buldum
Nasreddin Hoca'yı bir köyde imamlık yapmak üzere, iki öküz bedel karşılığında razı etmişler.
"Bize vakit namazlarını, teravihleri kıldır. Vaaz et" demişler. Hoca kabul etmiş.
Ramazan ayı boyunca teravihlerden önce dersler vermiş. Vaazlar vermiş. Sohbetler etmiş. Cemaate bir şeyler verebilmek için çırpınmış durmuş. Kurban bayramı namazını kıldırmış. Kendi köyüne dönmek üzere cemaatle vedalaşırken, onların hallerine dikkatle bakmış. Görmüş ki "eski tas, eski hamam". İlerleme nerdeyse hiç yok. Hatta pazarlıklarındaki iki öküz yerine Hoca'ya sadece bir öküz vermişler.
Hoca evine dönmüş. Ahırda yeni öküzünü bağlıyacak yeri hazırlıyorken, bir komşusu Hoca'ya hoş geldine gelmiş.
- "Hoş geldin Hocam. Oralarda neler yaptın,nasıl geçti, öküzü nerden buldun" deyince;
- "Orası bir hazine. Orada eski zamanlardan, tarihi çağlardan kalma koca bir ahır dolusu öküz buldum" demiş Hoca.
"Bize vakit namazlarını, teravihleri kıldır. Vaaz et" demişler. Hoca kabul etmiş.
Ramazan ayı boyunca teravihlerden önce dersler vermiş. Vaazlar vermiş. Sohbetler etmiş. Cemaate bir şeyler verebilmek için çırpınmış durmuş. Kurban bayramı namazını kıldırmış. Kendi köyüne dönmek üzere cemaatle vedalaşırken, onların hallerine dikkatle bakmış. Görmüş ki "eski tas, eski hamam". İlerleme nerdeyse hiç yok. Hatta pazarlıklarındaki iki öküz yerine Hoca'ya sadece bir öküz vermişler.
Hoca evine dönmüş. Ahırda yeni öküzünü bağlıyacak yeri hazırlıyorken, bir komşusu Hoca'ya hoş geldine gelmiş.
- "Hoş geldin Hocam. Oralarda neler yaptın,nasıl geçti, öküzü nerden buldun" deyince;
- "Orası bir hazine. Orada eski zamanlardan, tarihi çağlardan kalma koca bir ahır dolusu öküz buldum" demiş Hoca.
Sinemaya Cideyruz
Temel'i elinde tuttuğu penguenlerle beraber görünce,
- Bunu hayvanat bahçesine götür, diyorlar.
Bir müddet sonra Temel'le yolda dolaştığını görünce:
- Niye hayvanat bahçesine götürmedin?
- Hayvanat bahçesine götürdüm. Şimdi sinemaya cideyruz.
- Bunu hayvanat bahçesine götür, diyorlar.
Bir müddet sonra Temel'le yolda dolaştığını görünce:
- Niye hayvanat bahçesine götürmedin?
- Hayvanat bahçesine götürdüm. Şimdi sinemaya cideyruz.
Matematik Finali
4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
Tekrar Binsek
Bir makine, bir elektrik, bir de bilgisayar mühendisi arabayla yola koyulmuşlar. Bir süre sonra araba arıza yapmış, kenara çekmişler. Makina mühendisi:
- Dur ben bi' bakayım...
Deyip kaputu açmış.motor blokuna, şafta, diğer aksamlara bakıp bir şeyler yapmış, arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
Elektrik mühendisi:
- Dur bi' de ben bakayım...
Deyip kaputu açmış. Aküye bakmış, kabloları kontrol edip arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
İkisininde kafası bilgisayar mühendisine doğru dönmüş.
Bilgisayar mühendisi:
- eee...inip tekrar binsek.
- Dur ben bi' bakayım...
Deyip kaputu açmış.motor blokuna, şafta, diğer aksamlara bakıp bir şeyler yapmış, arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
Elektrik mühendisi:
- Dur bi' de ben bakayım...
Deyip kaputu açmış. Aküye bakmış, kabloları kontrol edip arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
İkisininde kafası bilgisayar mühendisine doğru dönmüş.
Bilgisayar mühendisi:
- eee...inip tekrar binsek.
Eşek Olmaz mı?
Tiyatroda, ünlü oyuncu rolü gereği
uşaklarına bağırır.
-Çabuk atımı getirin!
O sırada münasebetsiz bir seyirci
"Eşek olsa olmaz mı? diye seslenir.
Oyuncu hiç istifini bozmaz:
-Hay hay! Buyurun beyefendi!..
uşaklarına bağırır.
-Çabuk atımı getirin!
O sırada münasebetsiz bir seyirci
"Eşek olsa olmaz mı? diye seslenir.
Oyuncu hiç istifini bozmaz:
-Hay hay! Buyurun beyefendi!..
Yazı Tura
Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş, Temel hala yazı tura atıyor. Öğretmen gelip başına dikilmiş:
- "Temel hepsini yazı tura atıyorsun, hala bitiremedin mi?" Temel:
- "Hocam bir saat önce bitirdim ama cevaplarımı kontrol ediyorum!"
- "Temel hepsini yazı tura atıyorsun, hala bitiremedin mi?" Temel:
- "Hocam bir saat önce bitirdim ama cevaplarımı kontrol ediyorum!"
Ben Öyle Yapıyorum
Anadan doğma kör iki kafadar aynı tabaktan sarma yiyorlar. Birisi sarmaları çift çift yeme diyor. Diğeri soruyor çift çift yediğimi nereden gördün deyince cevap verdi:
"Ben öyle yapıyorum"
"Ben öyle yapıyorum"
23 Ekim 2014 Perşembe
Pilot Temel
Pilot Temel telsize var gücüyle bağırıyordu:
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."
Silgide Kalmış
Öğretmen tahtaya 12,50 yazmış. Sonra da sınıfın en başarılı öğrencilerinden Bahadır'a sormuş:
-Bu sayıyı oku bakalım?
-Oniki lira elli kuruş.
Öğretmen elindeki silgi ile ortadaki virgülü silmiş ve tekrar Bahadır'a sormuş:
-Virgül silinince ne oldu bakalım?
-Ne olacak, silgide kaldı öğretmenim.
-Bu sayıyı oku bakalım?
-Oniki lira elli kuruş.
Öğretmen elindeki silgi ile ortadaki virgülü silmiş ve tekrar Bahadır'a sormuş:
-Virgül silinince ne oldu bakalım?
-Ne olacak, silgide kaldı öğretmenim.
6 Sıfır Atılınca
Sanık derki :
"Hakimim ben anlamam öyle 6 sıfır falan... Bunun bana 3 milyar borcu vardı, elime 3.000 lira tutuşturdu, ben de vurdum onu.
Pişman değilim..."
"Ne? 30 yıl ağır hapis mi? Bari 1 sıfır atsanız..."
"Hakimim ben anlamam öyle 6 sıfır falan... Bunun bana 3 milyar borcu vardı, elime 3.000 lira tutuşturdu, ben de vurdum onu.
Pişman değilim..."
"Ne? 30 yıl ağır hapis mi? Bari 1 sıfır atsanız..."
İki Er
İki general bir cafede oturup konuşuyorlarmış. generalin biri "benim bir erim var çok salak demiş. diğeriyse "hayır, benim bir erim var o daha da salaktır." demiş. tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha salak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir şey yapmaya karar vermişler. ilk general askerini yanına çağırıp "oğlum, git bana şu 5000 lirayla bir mercedes al gel" demiş. ikinci general de askerini çağırıp "git bak ben ordu evinde miyim?" demiş. iki asker yolda karşılaşmışlar. ilki "ya benim general çok salak. bu günün pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi." demiş. ikincisiyse "benim general daha salak. yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi." demiş
Çadırımızı Çalmışlar
Karadenizli Temel ile Adanalı Birol birlikte tatile çikarlar.Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Geçen yıl kavga ettikleri hippiler de orada olduklari için biraz keyifleri kaçar ama pek umursamazlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip bir şişe de şarabı devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip uyandırır. Temel uyku sersemidir;
-"Ne oldu? Ne istisun?"
-"Temelcigim. Yukarıya bak ve bana ne gördügünü
söyle."
Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir:
-"Ha punun içun mu uyandırdun benu?. Paktum işte. Milyonlarca yilduz görirum...Işil işil parliyan milyonlarca yilduz..." Birol tekrar sorar:
-"Peki, bu sana neyi gösteriyor?"
Artik iyice uykusu kacan Temel biraz düşünür ve feylezofca cevap verir:
-"Teolojik olarak Allahun kudretinu ve kendu acizligimuzu corirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzlugunu ve onun karşisindaki onemsizliğimuzu corirum. Astironomik olarak galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun varligini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun cok guzel olacaginu corirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun köru ve saatin 3 oldugunu, penu lüzumsuz yere uyandirduğunu coruyorum...niye sordun punu pana? Ha sana neyi costerur?"
Birol cevaplar:
-"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar..."
-"Ne oldu? Ne istisun?"
-"Temelcigim. Yukarıya bak ve bana ne gördügünü
söyle."
Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir:
-"Ha punun içun mu uyandırdun benu?. Paktum işte. Milyonlarca yilduz görirum...Işil işil parliyan milyonlarca yilduz..." Birol tekrar sorar:
-"Peki, bu sana neyi gösteriyor?"
Artik iyice uykusu kacan Temel biraz düşünür ve feylezofca cevap verir:
-"Teolojik olarak Allahun kudretinu ve kendu acizligimuzu corirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzlugunu ve onun karşisindaki onemsizliğimuzu corirum. Astironomik olarak galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun varligini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun cok guzel olacaginu corirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun köru ve saatin 3 oldugunu, penu lüzumsuz yere uyandirduğunu coruyorum...niye sordun punu pana? Ha sana neyi costerur?"
Birol cevaplar:
-"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar..."
Keşiş
Keşişin biri dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra Nasreddin Hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş:
- Sizin köyün en akıllı adamı kim?
demiş. Köylülerde:
- Nasreddin Hoca demiş.
Bunun üzerine keşiş köy meydanında
hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş. Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş. Keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş. Hoca da dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş. Keşiş
elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış. Hoca da yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş.
Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşiş de:
- Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı. Yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi. Ben dünyayı dörde böldüm o da dörtde üçü sudur dedi. Ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi.
Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da:
- Bu adam oburun biri. Yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim. Daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim. O da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi, ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim.
- Sizin köyün en akıllı adamı kim?
demiş. Köylülerde:
- Nasreddin Hoca demiş.
Bunun üzerine keşiş köy meydanında
hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş. Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş. Keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş. Hoca da dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş. Keşiş
elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış. Hoca da yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş.
Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşiş de:
- Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı. Yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi. Ben dünyayı dörde böldüm o da dörtde üçü sudur dedi. Ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi.
Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da:
- Bu adam oburun biri. Yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim. Daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim. O da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi, ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim.
Hacim Nedir?
Bu yaşanmış bir olaydır.
Öğretmen bir arkadaş anlatıyor;
-5.Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2.sorusu: Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız. Öğrencimizden gelen cevap:
-Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim? :)
Öğretmen bir arkadaş anlatıyor;
-5.Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2.sorusu: Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız. Öğrencimizden gelen cevap:
-Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim? :)
Diplomalı Temizlikçi
Üniversiteyi yeni bitiren bir genç iş arayıp buluyor. İlk çalışacağı gün patronu geliyor:
- Hey sen al şu bezi yerleri silmeye başla!
Genç:
- Ama efendim ben üniversitede okudum.
Patron:
- Ha o zaman başka ver bezi, ben sana nasıl yapacağını göstereyim.
- Hey sen al şu bezi yerleri silmeye başla!
Genç:
- Ama efendim ben üniversitede okudum.
Patron:
- Ha o zaman başka ver bezi, ben sana nasıl yapacağını göstereyim.
Hatırla Hatırla
Temel savaşta yanında 10 arkadaşıyla birlikte düşmana esir düşmüş. İlk gün
işkence sonunda ekipten 5 tanesi bülbül gibi konuşmuş. İkinci gün 3 kişi daha
dayanamamış itiraf etmiş. Üçüncü gün sonunda bir tek Temel kalmış. Dördüncü
gün işkencenin dozu artmış Temel den çıt yok. Beşinci gün işkence iyice
ağarlaşmış ama Temel yine aynı. İki hafta sonra Temel i kaldığı hücrede
izlemeye karar vermişler. Bizim Temel hem kafayı duvara vurmakta hem de
söylenmekteymiş :
-Hatirla...Hatirla... Hatirlaaaa...
işkence sonunda ekipten 5 tanesi bülbül gibi konuşmuş. İkinci gün 3 kişi daha
dayanamamış itiraf etmiş. Üçüncü gün sonunda bir tek Temel kalmış. Dördüncü
gün işkencenin dozu artmış Temel den çıt yok. Beşinci gün işkence iyice
ağarlaşmış ama Temel yine aynı. İki hafta sonra Temel i kaldığı hücrede
izlemeye karar vermişler. Bizim Temel hem kafayı duvara vurmakta hem de
söylenmekteymiş :
-Hatirla...Hatirla... Hatirlaaaa...
Bana Fadime Derler
Temel eşi ile köyüne giderken teröristler minibüsü durdurmuş. Yolcuları aşağı indirmişler.Hepsini sıralamışlar ve isimlerini sormuşlar.
- Adın ne?
- Ahmet.
- Öldürün. Adın ne?
- Ayşe.
- Öldürün.
Sıra Temel'in hanımına gelmiş, teröristler sormuş :
- Adın ne?
- Fadime.
- Aaaa öldürmeyelim annemin adı da Fadime.
Neyse onu ayırmışlar. Sıra
Temel'e gelmiş, teröristler sormuş :
- Adın ne?
- Adım Temel'dir fakat bana köyde Fadime derler.
- Adın ne?
- Ahmet.
- Öldürün. Adın ne?
- Ayşe.
- Öldürün.
Sıra Temel'in hanımına gelmiş, teröristler sormuş :
- Adın ne?
- Fadime.
- Aaaa öldürmeyelim annemin adı da Fadime.
Neyse onu ayırmışlar. Sıra
Temel'e gelmiş, teröristler sormuş :
- Adın ne?
- Adım Temel'dir fakat bana köyde Fadime derler.
Alırkende Satarkende Hesapla
Kayserili, iş yerine eleman alacakmış. İşe başvuran gençleri kendisi imtihan ediyormuş. Soru hep aynı: -12, 12 daha kaç eder? Herkes sorunun cevabını kafadan hemen söylüyormuş ama Kayserili kimseyi işe almıyormuş. Akıllı bir genç, Kayserili tüccarın arkadaşını bulmuş ve bu durumu anlatmış. Arkadaşı: -Tamam, sana aynı soruyu sorunca hemen kağıt kalem iste, toplamayı yap göster, o zaman seni işe alır, bu işteki kerameti de kendisi sana söyler, demiş. Delikanlı, tüccarın yanına varmış. Soru yine aynı soru. Delikanlı hemen kağıdı kalemi almış, toplamayı kağıda yazmış, sonucu göstermiş. Kayserili: -İşe alındın, aradığım adam sensin demiş. Delikanlıya sebebini de hemen açıklamış: -Unutma, bir şeyi alırken de satarken de, hesaplarken de her zaman yaz! Akıl unutur, defter unutmaz.
Denetim
Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:
- "Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!"der.
Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder. Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar. Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir..Dayanamaz:
- "Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!"diyerek anlaşmayı bozar.
Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. Ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar. Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. Denetim işi aylar sürer. Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini Baş üstüne diyerek yerine getirir. Olanlara bir anlam veremeyen albay:
- "Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?"
Manifaturacı hazırola geçip:
- "Albayım, ben de emekli başçavuşum." der
- "Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!"der.
Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder. Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar. Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir..Dayanamaz:
- "Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!"diyerek anlaşmayı bozar.
Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. Ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar. Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. Denetim işi aylar sürer. Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini Baş üstüne diyerek yerine getirir. Olanlara bir anlam veremeyen albay:
- "Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?"
Manifaturacı hazırola geçip:
- "Albayım, ben de emekli başçavuşum." der
Azrail Gönderdin
Bektaşi yoksulluktan bıkmış, ellerini açıp dua etmiş:
Allahım, şu canımı al da kurtar beni bu sefil dünyadan.
O sırada yanından geçtiği binanın duvarları yıkılmış. Bektaşi canını zor kurtarmış, ellerini havaya kaldırmış:
Allahım kırk yıldan beri bana biraz dünyalık ver diye sana dua ettim, beni dinlemedin. Şimdi hemen Azrail gönderdin...
Allahım, şu canımı al da kurtar beni bu sefil dünyadan.
O sırada yanından geçtiği binanın duvarları yıkılmış. Bektaşi canını zor kurtarmış, ellerini havaya kaldırmış:
Allahım kırk yıldan beri bana biraz dünyalık ver diye sana dua ettim, beni dinlemedin. Şimdi hemen Azrail gönderdin...
Doğum
İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.
Tu ti tu tu tu
Temel ingiltere'de lüks bir otele yerleşmiş.. Oda servisini arayıp:
- "tu ti tu tu tu" demiş
Oteldekiler telaşa kapılmış. Bu mesajı çözmek için oraya buraya haber salmışlar. Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuşlar ve Temel'in ne dediği anlaşılmış:
-"2 çay, 222'ye!"
- "tu ti tu tu tu" demiş
Oteldekiler telaşa kapılmış. Bu mesajı çözmek için oraya buraya haber salmışlar. Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuşlar ve Temel'in ne dediği anlaşılmış:
-"2 çay, 222'ye!"
Sinyal
Adamın biri köyün birinin yanından geçerken bir köylü ineğiyle beraber otostop çekiyorlarmış. Adam durmuş almış köylüyü ama ineği ne yapacakları meçhul,
Köylü: "Arka tampona bağlarız o peşimizden gelir", demiş. Düşmüşler yola, derken adam gaza asılmaya başlamış,
50 km... inekte tıs yok.
70 km... inekte tıs yok.
Köylü de: "Benim inek iyi koşar", diye şişiyormuş.
Adam takmış beşinci vitese...
Hız 120 ve inek dilini sallamaya başlamış.
Şoför senin inek kesildi, herhalde bak dili bir karış dışarıda demiş. Köylü de:
"Sen yanlış anlamışsın o seni sollayacak sinyal veriyor", demiş.
Köylü: "Arka tampona bağlarız o peşimizden gelir", demiş. Düşmüşler yola, derken adam gaza asılmaya başlamış,
50 km... inekte tıs yok.
70 km... inekte tıs yok.
Köylü de: "Benim inek iyi koşar", diye şişiyormuş.
Adam takmış beşinci vitese...
Hız 120 ve inek dilini sallamaya başlamış.
Şoför senin inek kesildi, herhalde bak dili bir karış dışarıda demiş. Köylü de:
"Sen yanlış anlamışsın o seni sollayacak sinyal veriyor", demiş.
Üçü de Yapılsın
Avukat, müvekkillerinden birine telgraf çekti:
"Kayınvaldeniz dün gece öldü. Gömülmesini mi, mumyalanmasını mı, yoksa yakılmasını mı sağlayalım?"
Ertesi gün cevap geldi:
"Emin olmak isterim. Her üçü de yapılsın."
"Kayınvaldeniz dün gece öldü. Gömülmesini mi, mumyalanmasını mı, yoksa yakılmasını mı sağlayalım?"
Ertesi gün cevap geldi:
"Emin olmak isterim. Her üçü de yapılsın."
22 Ekim 2014 Çarşamba
Kuaför Atasözü
Bir kuaför atasözü der ki;
Bu saçı daha önce kim kesti :)
Bu saçı daha önce kim kesti :)
Dikenli Tel
İki deli tımarhaneden kaçmaya karar vermişler. Biri ötekine: "Git bak bakalım dikenli teller yüksek mi alçak mı, eğer yüksekse altından kaçarız, alçaksa üstünden atlarız." Diğeri gitmiş, bir süre sonra geri gelmiş ve şöyle demiş: "Ne yazık ki kaçamayacağız arkadaşım çünkü hiç dikenli tel yok!"
Kurbanlık
Kurban bayramında Temel ile, Fadime kurbanlık almaya gitmişler. Gezmişler gezmişler Temel artık yorgunluktan:
Yeter Fadime kurbanın olayım yeter demiş.
Fadime dayanamayıp:
Üzgünüm ama bu yıl öküz kesmeyeceğim demiş.
Yeter Fadime kurbanın olayım yeter demiş.
Fadime dayanamayıp:
Üzgünüm ama bu yıl öküz kesmeyeceğim demiş.
Büyüyünce Ne Olacaksın?
Bir öğretmen sınıfında hiç ama hiç sevmediği Temel'e laf sokmak istiyormuş.
Öğretmen:
-Temel büyüyünce ne olmak istiyorsun bakalım?
Temel:
-Manken olmak istiyorum öğretmenim.
Öğretmen hemen başlamış laf sokmaya:
-Nasıl manken olacaksın bu suratla, senin gibi çirkin çocuk yok bu sınıfta, sende manken olacağım diyorsun.
Temel altta kalır mı:
-Bende o zaman öğretmen olurum sizin gibi :)
Öğretmen:
-Temel büyüyünce ne olmak istiyorsun bakalım?
Temel:
-Manken olmak istiyorum öğretmenim.
Öğretmen hemen başlamış laf sokmaya:
-Nasıl manken olacaksın bu suratla, senin gibi çirkin çocuk yok bu sınıfta, sende manken olacağım diyorsun.
Temel altta kalır mı:
-Bende o zaman öğretmen olurum sizin gibi :)
Lastikleri İndir
Temel Rize'den havaleli bir şekilde kamyonuna çay yüklemiş ve İstanbula yola çıkmış. İstanbul yakınlarında Temel'in kamyonu köprüden 2 cm yüksek gelmiş ve sıkışmış. Muavini çıkmış kamyonun üzerine çayları ezmeye başlamış, ezince geçer düşüncesiyle. O sırada vatandaşın biri bunları görmüş:
- Böyle olmaz bu iş. Çok az bir fark var zaten lastiklerin havasını indirirseniz rahat rahat geçersiniz köprüden, demiş.
Temel'de adama:
-Ula hıyar kamyon aşagudan sıkışmadu ki yukaridan sıkışti
- Böyle olmaz bu iş. Çok az bir fark var zaten lastiklerin havasını indirirseniz rahat rahat geçersiniz köprüden, demiş.
Temel'de adama:
-Ula hıyar kamyon aşagudan sıkışmadu ki yukaridan sıkışti
Adın Nedur?
Bir gün Karadenizin övgülerini duyan bir İngiliz Trabzon'a gelir. Temel ile karşılaşır. Temel turiste sorar:
-Adın nedur?
-Bill.
-Nerden bileceğum oni siğur :)
-Adın nedur?
-Bill.
-Nerden bileceğum oni siğur :)
Sevinç Çığlığı
Ahmet'in karnesinde Matematik ders notu başarısızdı. Annesine sordu:
- Anneciğim, Matematik notum pekiyi olsaydı ne yapardın?
- Sevinçten çıldırırdım!
- Öyleyse korkma anneciğim, çıldırmayacaksın. Çünkü matematikten zayıf aldım.
- Anneciğim, Matematik notum pekiyi olsaydı ne yapardın?
- Sevinçten çıldırırdım!
- Öyleyse korkma anneciğim, çıldırmayacaksın. Çünkü matematikten zayıf aldım.
Hizmetçi
Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."
Hesap
Sistem analisti ile broker at yarışı oynamaya hipodroma gitmişler. Broker:
"9 numaraya 12.000 $" demiş. Sistem analisti:
"Sen o atın kilosunu, daha önceki derecelerini, atasını vs.vs özelliklerini biliyormusun ki direk o ata oynuyorsun" diye brokera itiraz etmiş.
Broker:
"Offf hep hesap hep hesap" demiş ve 9 numaralı ata parayı yatırmış. Şans bu ya kazanmış. Sistem analisti hayretle yarış sonunda sormuş:
"Tamam kazandın. Ama neden 9 numara?" Broker:
"2 çocuğum var biri 2 yaşında biri 6 topladım ve oynadım"
Sistem analisti itiraz etmiş;:
"Ama 2 ile 6'yı toplarsan 8 eder..." Broker:
"Offf gene hesap gene hesap"
"9 numaraya 12.000 $" demiş. Sistem analisti:
"Sen o atın kilosunu, daha önceki derecelerini, atasını vs.vs özelliklerini biliyormusun ki direk o ata oynuyorsun" diye brokera itiraz etmiş.
Broker:
"Offf hep hesap hep hesap" demiş ve 9 numaralı ata parayı yatırmış. Şans bu ya kazanmış. Sistem analisti hayretle yarış sonunda sormuş:
"Tamam kazandın. Ama neden 9 numara?" Broker:
"2 çocuğum var biri 2 yaşında biri 6 topladım ve oynadım"
Sistem analisti itiraz etmiş;:
"Ama 2 ile 6'yı toplarsan 8 eder..." Broker:
"Offf gene hesap gene hesap"
Şoförün Aklı
Temelle Dursun bir gün sinemaya giderler ancak film sarmaz. Dursun; her iddasına girerim ki bu araba ağaca çarpacak der. Temel'de çarpmayacağını söyler iddaya girerler araba gidip ağaca çarpar. Dursun iddayı kazanır, der ki: Temel uşağum haçan pen bu filmu daa once izlemuştum da. Temelde; haçan Tursun bu filmu pende izlemuştum, laçin şoforun aklu yeruna gelmuştur diye tüşunmuştum..
Deli misin?
Delinin biri bir gün balkondan aşağı olta sarkıtmış, yoldan geçen biriyse adama sormuş:
- Kaç balık tuttun?
Deli ise adama:
- Deli misin be adam! Burada balık ne arar.
- Kaç balık tuttun?
Deli ise adama:
- Deli misin be adam! Burada balık ne arar.
Z Yok
Temel bir kavga sonrası karakola götürülür ve komiser Temel'e sorar.
- Senin adın ne bakayım ?
- Adim Temel, fakat "Z" sizdur.
Komiser bir an düşünür ve Temel'e dönerek
- Oğlum Temel'de zaten Z yok ki.
- Eee, biz ne deduk komiser bey?
- Senin adın ne bakayım ?
- Adim Temel, fakat "Z" sizdur.
Komiser bir an düşünür ve Temel'e dönerek
- Oğlum Temel'de zaten Z yok ki.
- Eee, biz ne deduk komiser bey?
Ne Zaman?
Çocuk karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu vardı. Anne, kızını ve eşini kenara çekip uyarıları sıralıyordu;
-Sakın çocuğun moralini bozmayın,
sakın kötü bir şey söylemeyin.
Uyarılar özellikle babaya yönelikti;
-Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.
Adam daha fazla dayanamadı ve sordu;
-Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?
-Sakın çocuğun moralini bozmayın,
sakın kötü bir şey söylemeyin.
Uyarılar özellikle babaya yönelikti;
-Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.
Adam daha fazla dayanamadı ve sordu;
-Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?
Katır Nereye Giderse
Nasrettin Hoca bir gün katıra binmiş. Hayvan oldukça hızlı gidiyormuş. Hoca da onu tutamıyor, durduramıyormuş. Bu gören bir tanışı:
-Hocam, demiş, böyle ivedi ivedi ne yana?
-Katır nereye giderse o yana...
-Hocam, demiş, böyle ivedi ivedi ne yana?
-Katır nereye giderse o yana...
Şaşırmış
Bir ülkeye misafir olarak dost bir ülkenin devlet başkanı gelir ve protokol talimatına uygun olarak 21 pare top atışı ile karşılanır.
Protokol uygulamaları konusunda bilgisi olmayan saf biri arkadaşına ;
-Yahu ne oluyor böyle, diye sorar.
Arkadaşı :
- Bir şey olduğu yok. Bir konuk devlet başkanı geldi de onun için top atışı yapıyorlar, der.
Top atışı 21 atım olduğu için devam edince, bu atışların ne olduğunu soran meraklı; bu kez kızgın bir ifade ile;
- Of be! Ben de bizim topçuları nişancı sanırdım. der
Protokol uygulamaları konusunda bilgisi olmayan saf biri arkadaşına ;
-Yahu ne oluyor böyle, diye sorar.
Arkadaşı :
- Bir şey olduğu yok. Bir konuk devlet başkanı geldi de onun için top atışı yapıyorlar, der.
Top atışı 21 atım olduğu için devam edince, bu atışların ne olduğunu soran meraklı; bu kez kızgın bir ifade ile;
- Of be! Ben de bizim topçuları nişancı sanırdım. der
Oruç Bozma Sebebi
Aylardan Temmuz. Günler oldukça sıcak ve uzun, Ramazan ayındayız. Sabah erkenden başlayıp, gün boyu tırpanla ot biçmiş Karadenizli. Hararetten, dili bir karış dışarıda varmış evine. Kafaya takmış, orucu bozacak ama arkadaşı bırakmıyor;
-Orucunu bozma, aha şunun şurasında akşama ne kaldı ki?
Bir oyuna getirip bozmuş orucunu. Arkadaşı;
- Ne yaptın? Nasıl bozdun orucu? Deyince cevap verir Karadenizli;
- Baktum ki, orucu bozmazsam susuzluktan öleceğum. Ölürsem bir daha Allah için oruç tutamayacağum. Dedum, ey Rabbum, yaşayup senin için oruç tutayım diye orucumu kestum.
-Orucunu bozma, aha şunun şurasında akşama ne kaldı ki?
Bir oyuna getirip bozmuş orucunu. Arkadaşı;
- Ne yaptın? Nasıl bozdun orucu? Deyince cevap verir Karadenizli;
- Baktum ki, orucu bozmazsam susuzluktan öleceğum. Ölürsem bir daha Allah için oruç tutamayacağum. Dedum, ey Rabbum, yaşayup senin için oruç tutayım diye orucumu kestum.
Kıyamet Ne Zaman kopacak
Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
- "Kıyamet ne zaman kopacak ?"
- "Karım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet kopacak," demiş.
- "Kıyamet ne zaman kopacak ?"
- "Karım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet kopacak," demiş.
Niye Durdun
Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Soför acı bir frenle duruyor. Kadın:
-"Gardas bu otubus iliçeye gidir mi?"
Soförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
-"Hayır bacı, getmez!"
Kadın: -"Haydaaaa eleyse niye durdun!"
-"Gardas bu otubus iliçeye gidir mi?"
Soförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
-"Hayır bacı, getmez!"
Kadın: -"Haydaaaa eleyse niye durdun!"
21 Ekim 2014 Salı
Taramışlar
Temel'in tek eğlencesi Dursun'la dalga geçmektir. Bir gün yine Dursun'u görünce şöyle der:
- Ula Dursun duydun mu 50 kişiyi taramişlar.
-Uyy deme ula nerede?
-Marketin karşisundaki berberde. :)
- Ula Dursun duydun mu 50 kişiyi taramişlar.
-Uyy deme ula nerede?
-Marketin karşisundaki berberde. :)
Yatsı Tavuk
Trabzonda köyün birinden bir taksi şöförü geçerken tavuğun birini ezmiştir. Dürüst adammış vesselam... Hemen arabasını çeker kenara, köye doğru yürürken bir köylüye rastlar ve olayı anlatır. Tavuğun sahibine parasını ödemek istediğini söyler. Şöyle bir bakar köylü:
- Ha bunu pilse pilse bizum köyin muhtari Temel pilur.
Adam muhtarlığın yolunu tutar. Temel'e tavuğu gösterir:
- Bunun sahibi kimse parasını ödeyeceğim, tanıyor musunuz?
Temel şöyle bir bakar ve cevabı verir:
- Ha pu pizum köyin değuldur, pizum köyde yassi tavuk yoktir
- Ha bunu pilse pilse bizum köyin muhtari Temel pilur.
Adam muhtarlığın yolunu tutar. Temel'e tavuğu gösterir:
- Bunun sahibi kimse parasını ödeyeceğim, tanıyor musunuz?
Temel şöyle bir bakar ve cevabı verir:
- Ha pu pizum köyin değuldur, pizum köyde yassi tavuk yoktir
Fidan
Nasrettin Hoca bir gün evinin bahçesine birkaç fidan diker. Fakat diktiği fidanları akşam söker. Ertesi sabah aynı fidanları yeniden
bahçeye diker. Fidanları akşam tekrar söker. Hocanın yaptıklarını gören komşuları dayanamayıp yanına gelirler.
-Hocam, bakıyoruz; fidanları sabahları dikiyor, akşamları da söküyorsun. Bu nasıl iş, bir türlü akıl erdiremedik.
-Ah, hiç sormayın komşular... Baksanıza ortalık hırsızlardan geçilmiyor. Ne olur ne olmaz, insanın malı hep gözünün önünde
olmalı!
bahçeye diker. Fidanları akşam tekrar söker. Hocanın yaptıklarını gören komşuları dayanamayıp yanına gelirler.
-Hocam, bakıyoruz; fidanları sabahları dikiyor, akşamları da söküyorsun. Bu nasıl iş, bir türlü akıl erdiremedik.
-Ah, hiç sormayın komşular... Baksanıza ortalık hırsızlardan geçilmiyor. Ne olur ne olmaz, insanın malı hep gözünün önünde
olmalı!
Kaşık
Lokanta sahibi,Temeli cebine bir kaşık atarken yakalıyor. Temel kendini savunurken lokanta sahibini şok ediyor.
-Doktor reçete yazdı, her yemekten sonra bi kaşık al diye..
-Doktor reçete yazdı, her yemekten sonra bi kaşık al diye..
Neden Ayaklara Kan Gitmez?
Bir öğretmen kan dolaşımı üzerine ders anlatıyordu. Konuyu daha iyi açıklamaya çalışarak şöyle dedi:
-"Şimdi, sınıf, eğer başımın üzerinde durursam, bildiğiniz gibi, kan başıma iner ve yüzüm kıpkırmızı olur"
"Evet" dedi sınıf.
-"O zaman, neden ben olağan pozisyonda ayakta dururken kan ayaklarıma gitmiyor?"
Küçük bir oğlan bağırdı:
-"Çünkü ayaklarınız boş değil"
-"Şimdi, sınıf, eğer başımın üzerinde durursam, bildiğiniz gibi, kan başıma iner ve yüzüm kıpkırmızı olur"
"Evet" dedi sınıf.
-"O zaman, neden ben olağan pozisyonda ayakta dururken kan ayaklarıma gitmiyor?"
Küçük bir oğlan bağırdı:
-"Çünkü ayaklarınız boş değil"
Pilot Temel
Pilot Temel telsize var gücüyle bağırıyordu:
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."
- "Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey düşeyrum. Kule düşeyrum."
Kule hemen cevapladı :
- "Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin."
Temel gayet ciddi :
-"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk."
İri Adam
Kalabalık bir belediye otobüsünde, gayet iri kıyım bir adam zayıfça bir adamın ayağına basar.
Canı acıyan adamcağız sorar : -"Afedersiniz beyefendi, siz nerelisiniz?"
Adam memleketini söyler ve o da bir soru sorar :
- "Neden sordun hemşerim?"
- "Buralarda sizin gibisi pek bulunmuyor da, bu cins ayılar nerede yetiştiriliyor diye merak ettim!"
Canı acıyan adamcağız sorar : -"Afedersiniz beyefendi, siz nerelisiniz?"
Adam memleketini söyler ve o da bir soru sorar :
- "Neden sordun hemşerim?"
- "Buralarda sizin gibisi pek bulunmuyor da, bu cins ayılar nerede yetiştiriliyor diye merak ettim!"
Açım
Dursun bir kıza aşık olmuş.
Aşkındandan şiir yazmış. Şiiri:
Sabahları yemek yiyemiyorum. Çünkü seni düşünüyorum
Öğlenleri yemek yiyemiyorum. Çünkü seni düşünüyorum
Akşamları yemek yiyemiyorum Çünkü seni
düşünüyorum
Geceleri uyuyamıyorum.
Çünkü açım.
Aşkındandan şiir yazmış. Şiiri:
Sabahları yemek yiyemiyorum. Çünkü seni düşünüyorum
Öğlenleri yemek yiyemiyorum. Çünkü seni düşünüyorum
Akşamları yemek yiyemiyorum Çünkü seni
düşünüyorum
Geceleri uyuyamıyorum.
Çünkü açım.
İki Market
Bir yerde iki market varmış. İki marketin ikisi de bal sattığı halde tüm müşteriler hep 2. markete giderlermiş. 1. marketin sahibi bu işe iyice sinirlenmeye başlamış ve bir müşteriyi çevirerek sormuş:
-Bende de aynı bal var hatta ben daha ucuza satıyorum niçin diğer markete gidiyorsunuz?
Müşteri:
-Evet sende aynı balı satıyorsun ama yüzün sirke satıyor, demiş.
-Bende de aynı bal var hatta ben daha ucuza satıyorum niçin diğer markete gidiyorsunuz?
Müşteri:
-Evet sende aynı balı satıyorsun ama yüzün sirke satıyor, demiş.
Kırkayak
Taksi şoförü adamın birisine çarpmış ve adamın ayağı kırılmış. Mahkeme taksi
şoförünü suçlu bulmuş ve yüklüce tazminat ödemeye mahkum etmiş.
Taksi şoförü adama dönerek:
- Sen beni Sabancı mı? zannettin be adam ben fakir bir şoförüm...
Ayağı kırılan şoföre:
- Sen beni ne yani KIRKAYAK mı zannetttin? Bende iki ayaklı bir insanım...
şoförünü suçlu bulmuş ve yüklüce tazminat ödemeye mahkum etmiş.
Taksi şoförü adama dönerek:
- Sen beni Sabancı mı? zannettin be adam ben fakir bir şoförüm...
Ayağı kırılan şoföre:
- Sen beni ne yani KIRKAYAK mı zannetttin? Bende iki ayaklı bir insanım...
Azrail Gönderdin
Bektaşi yoksulluktan bıkmış, ellerini açıp dua etmiş:
Allahım, şu canımı al da kurtar beni bu sefil dünyadan.
O sırada yanından geçtiği binanın duvarları yıkılmış. Bektaşi canını zor kurtarmış, ellerini havaya kaldırmış:
Allahım kırk yıldan beri bana biraz dünyalık ver diye sana dua ettim, beni dinlemedin. Şimdi hemen Azrail gönderdin...
Allahım, şu canımı al da kurtar beni bu sefil dünyadan.
O sırada yanından geçtiği binanın duvarları yıkılmış. Bektaşi canını zor kurtarmış, ellerini havaya kaldırmış:
Allahım kırk yıldan beri bana biraz dünyalık ver diye sana dua ettim, beni dinlemedin. Şimdi hemen Azrail gönderdin...
Temel'den Yol Tarifi
Bir TIR şoförü direksiyon hakimiyetini kaybederek ana yolun dibinde, Temel'in evinden iceri girer:
-"Yolumu şaşirdimda. Rize'ye cideyiduum," demiş.
Temel de:
-"Koridoru geceysun, salondan saga sapaysun, tümdüz cideysun, "diye cevap vermiş. :)
-"Yolumu şaşirdimda. Rize'ye cideyiduum," demiş.
Temel de:
-"Koridoru geceysun, salondan saga sapaysun, tümdüz cideysun, "diye cevap vermiş. :)
Mektup
Temel mektup yazıyor. Cemal sorar,
- Çime yazayisun?
- Fadime'ye
- Niye yavaş yazayisun?
- Fadime'nin okuması kıttır daa.
- Çime yazayisun?
- Fadime'ye
- Niye yavaş yazayisun?
- Fadime'nin okuması kıttır daa.
Tamamen Yargısal
-Necmettin Dede bak savcılara...
"-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu siyaset yolunu açmaya bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Aiihmmm...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
-!...
"-Necmettin Erbakan 1997... Hıııhh... 28 Şubat'tan yeni çıkmışım... Herkes karşımda... Hapse atmak istiyorlar... Altınoluk'u tercih ettim... Neden Altınoluk dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen yargısal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız gardiyan gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen yargısal...
"-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu siyaset yolunu açmaya bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Aiihmmm...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
-!...
"-Necmettin Erbakan 1997... Hıııhh... 28 Şubat'tan yeni çıkmışım... Herkes karşımda... Hapse atmak istiyorlar... Altınoluk'u tercih ettim... Neden Altınoluk dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen yargısal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız gardiyan gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen yargısal...
Kim Daha Akıllı
Cemal ile Temel kahvede sohbet ediyorlarmış.
...
Cemal sormuş;
-Söyle bakayım Temel.Sence insanlar mı daha akıllı yoksa hayvanlar mı?
Temel;
-Elbette ki hayvanlar daha akıllı, cevabını vermiş.
-Peki neden, demiş Cemal.
Temel gerekçeyi şöyle açıklamış;
-Bizim Karabaş, benim ne söylediğimi anlıyor. Ama ben onun söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum.
...
Cemal sormuş;
-Söyle bakayım Temel.Sence insanlar mı daha akıllı yoksa hayvanlar mı?
Temel;
-Elbette ki hayvanlar daha akıllı, cevabını vermiş.
-Peki neden, demiş Cemal.
Temel gerekçeyi şöyle açıklamış;
-Bizim Karabaş, benim ne söylediğimi anlıyor. Ama ben onun söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum.
Gemi Çağır
Adam zilzurna sarhoş halde otelin kapısına gelir, kapıda gördüğü apoletli, sırmalı üniformalı adama seslenir:
- Heeey!, bana bir taksi çağır!
Adam hiddetle:
- Ben kapıcı değil, amiralim!
- Öyleyse bana bir gemi çağır!
- Heeey!, bana bir taksi çağır!
Adam hiddetle:
- Ben kapıcı değil, amiralim!
- Öyleyse bana bir gemi çağır!
Roman Yazmış
Bir akıl hastanesinde bir deli, öteki deliye:
- Ben bir roman yazdım, al oku; bakalım beğenecek misin, demiş.
Ve kendisine kalınca bir kitap vermiş.
Öteki deli, bir hafta boyunca okumuş romanı. Sonunda arkadaşı deliye:
- Romanın çok ilginç, demiş; yalnız biraz kalabalık, çok isim var içinde.
Kitabı veren deli:
- Al, demiş, ikinci cildini de oku.
Ve kalınca bir kitap daha vermiş.
Yine aradan bir zaman geçmiş. Romanın ikinci cildini de alan deli:
- Bunu da okudum, demiş; gerçekten çok ilginç ama, bu da çok kalabalık; çok isim var içinde...
O sırada akıl hastanesinin doktoru gelmiş üstlerine:
- Verin bakayım, demiş, o telefon rehberlerini. Ne zaman aldınız bunları; ben de kaç gündür onları arıyordum.
- Ben bir roman yazdım, al oku; bakalım beğenecek misin, demiş.
Ve kendisine kalınca bir kitap vermiş.
Öteki deli, bir hafta boyunca okumuş romanı. Sonunda arkadaşı deliye:
- Romanın çok ilginç, demiş; yalnız biraz kalabalık, çok isim var içinde.
Kitabı veren deli:
- Al, demiş, ikinci cildini de oku.
Ve kalınca bir kitap daha vermiş.
Yine aradan bir zaman geçmiş. Romanın ikinci cildini de alan deli:
- Bunu da okudum, demiş; gerçekten çok ilginç ama, bu da çok kalabalık; çok isim var içinde...
O sırada akıl hastanesinin doktoru gelmiş üstlerine:
- Verin bakayım, demiş, o telefon rehberlerini. Ne zaman aldınız bunları; ben de kaç gündür onları arıyordum.
Sükut
Öğretmen, ne sorduysa karşılık alamadığı Temel'e:
-Oğlum,sorduklarıma niçin karşılık vermiyorsun?
Temel:
-Söz gümüşse sükut altındır, demiştiniz de ondan.
-Oğlum,sorduklarıma niçin karşılık vermiyorsun?
Temel:
-Söz gümüşse sükut altındır, demiştiniz de ondan.
Sinirli Tabirci
Adamın biri bir rüya görmüş sonra rüya tabircisine gitmiş başlamış anlatmaya;
-Ya hocam ben bi rüya gördüm sorma gitsin.
Önce bi ağaç gördüm ağaç mı desem, çınar mı desem, meşe mi desem...
Bi yeşillik gördüm yeşillik mi desem, çayır mı desem , çimen mi desem...
Sonra bi su gördüm ırmak mı desem, nehir mi desem, okyanus mu desem...
Adamın herşeyi 3 defa tekrarlayarak anlatmasına sinirlenen tabirci bi hışımla;
-Allah senin belanı verecek bugün mü desem, yarın mı desem, öbür gün mü desem demiş
-Ya hocam ben bi rüya gördüm sorma gitsin.
Önce bi ağaç gördüm ağaç mı desem, çınar mı desem, meşe mi desem...
Bi yeşillik gördüm yeşillik mi desem, çayır mı desem , çimen mi desem...
Sonra bi su gördüm ırmak mı desem, nehir mi desem, okyanus mu desem...
Adamın herşeyi 3 defa tekrarlayarak anlatmasına sinirlenen tabirci bi hışımla;
-Allah senin belanı verecek bugün mü desem, yarın mı desem, öbür gün mü desem demiş
Cördün mü?
Birgün Temelle Dursun güzel bir günde dolaşmaya çıkmışlar.
Biraz ilerlemişler
Dursun:
- Uyy Temel cördün mü cördün mü?
demiş. Temelde büyük bir telaşla :
- Neyi?
Dursun:
- Hava da uçuşan kuşları.
Temel de:
- Cördüm cördüm, demiş. Az daha gitmişler.
Dursun yine:
- Temel cördün mü cördün mü?
demiş.
Temel yine :
- Neyi?
Dursun :
- Ormanda açan çiçekleri
Temel yine:
- Cördüm cördüm...
Az daha gitmişler Dursun yine:
- Uyy Temel cördün mü cördün mü?
demiş.
Artik bu sözden bıkan Temel:
- Ula cördüm cördüm!
Bu kez Dursun :
- Ula madem cöreysun da niye basayisun ayağinun altinda ki pisluğe...
Biraz ilerlemişler
Dursun:
- Uyy Temel cördün mü cördün mü?
demiş. Temelde büyük bir telaşla :
- Neyi?
Dursun:
- Hava da uçuşan kuşları.
Temel de:
- Cördüm cördüm, demiş. Az daha gitmişler.
Dursun yine:
- Temel cördün mü cördün mü?
demiş.
Temel yine :
- Neyi?
Dursun :
- Ormanda açan çiçekleri
Temel yine:
- Cördüm cördüm...
Az daha gitmişler Dursun yine:
- Uyy Temel cördün mü cördün mü?
demiş.
Artik bu sözden bıkan Temel:
- Ula cördüm cördüm!
Bu kez Dursun :
- Ula madem cöreysun da niye basayisun ayağinun altinda ki pisluğe...
20 Ekim 2014 Pazartesi
Sağanak Yağış
Temel ile Fadime sürekli kavga ediyormuş.
Bir gün Fadime Temel'e ağzına geleni gelmeyeni söylemiş.
Fakat bizim Temel ağzını hiç açmamış. Buna çok sinirlenen Fadime yanında bulunan bir kova suyu Temel'in başından aşağı döker. Bunun sonucunda Temel:
- Bu kadar gök gürültüsünden sonra sağanak yağışi zaten bekliydum.
Bir gün Fadime Temel'e ağzına geleni gelmeyeni söylemiş.
Fakat bizim Temel ağzını hiç açmamış. Buna çok sinirlenen Fadime yanında bulunan bir kova suyu Temel'in başından aşağı döker. Bunun sonucunda Temel:
- Bu kadar gök gürültüsünden sonra sağanak yağışi zaten bekliydum.
Yılan
İki laz yılan olan Temel'le İdris yolda gidiyorlarmış. Birden Temel İdris'e dönüp: "Ula İdris biz zehirli miydik yoksa zehirsiz mu?" diye sormus. İdris şaşırmış "Ula ne oldu gene" demiş. Temel de:
"Ula biraz once dilimi isirdim da," demiş...
"Ula biraz once dilimi isirdim da," demiş...
Haksız Yere
Ünlü bilge Sokrates'i yasalara karşı geldi diye hapishaneye götürürlerken karısı ağlayarak söyleniyormuş:
-Seni haksız yere götürüyorlar! Seni haksız yere götürüyorlar!..
Sokrates:
-Sus hanım ağlama, haklı yere götürselerdi daha iyi mi olacaktı?
-Seni haksız yere götürüyorlar! Seni haksız yere götürüyorlar!..
Sokrates:
-Sus hanım ağlama, haklı yere götürselerdi daha iyi mi olacaktı?
Çanak
Antalya'nın kulağa kesik antikacılarındandı. Bir köyden geçerken köy
evinin önünde çok değerli bir çanak gördü. Biraz oyalanınca, bunun
köpeğe su vermek için kullanıldığını anladı.
Çanağı satın almak istediğini söylese olmazdı. Bu yüzden, köpeğe
kanının kaynadığını söyledi ve sordu:
- Bu cici çomarı bana kaça satarsınız?
Köylü epey nazlandıktan sonra yüksek fiyatla köpeği sattı. Antikacı,
onu arabasına götürürken:
- Şu çanağı da alalım, dedi. Çomarı susuz bırakmayalım.
Köylü hemen karşı çıktı:
- Onu veremem.
- Neden?
- O çanak sayesinde bu köpeği beş kere sattım. Daha önce de bunun
iki kardeşini yine bu çanak sayesinde sattım.
evinin önünde çok değerli bir çanak gördü. Biraz oyalanınca, bunun
köpeğe su vermek için kullanıldığını anladı.
Çanağı satın almak istediğini söylese olmazdı. Bu yüzden, köpeğe
kanının kaynadığını söyledi ve sordu:
- Bu cici çomarı bana kaça satarsınız?
Köylü epey nazlandıktan sonra yüksek fiyatla köpeği sattı. Antikacı,
onu arabasına götürürken:
- Şu çanağı da alalım, dedi. Çomarı susuz bırakmayalım.
Köylü hemen karşı çıktı:
- Onu veremem.
- Neden?
- O çanak sayesinde bu köpeği beş kere sattım. Daha önce de bunun
iki kardeşini yine bu çanak sayesinde sattım.
İşler Geri Kalmasın
Temel arkadaşlarıyla çukur açıyormuş, bir grup da çukurları kapatıyormuş.
Ne yaptıklarını soranlara Temel şöyle cevap veriyormuş,
- Bir grup daha vardı, onlar da fidan dikiyordu,
bugün celmedular, biz de bizim işler ceri kalmasun diye çalişayruz.
Ne yaptıklarını soranlara Temel şöyle cevap veriyormuş,
- Bir grup daha vardı, onlar da fidan dikiyordu,
bugün celmedular, biz de bizim işler ceri kalmasun diye çalişayruz.
Dışarda Okuma
Temel'in çocuğunu sokakta ders çalışırken görenler, Temel'e nedenini sormuşlar. Temel'in cevabı hazır:
- Herkes çocuğuni dışarda okutayii
- Herkes çocuğuni dışarda okutayii
Anca Anladı
Adamın biri hayvanat bahçesine gitmiş.bakmış ki bütün hayvanlar kahkahalarla gülüyor eşek yan gelmiş yatıyor. Adam bir anlam verememiş. Merakından ertesi gün tekrar gitmiş, bu seferde bütün hayvanlar yatıyor eşek kahkahalarla gülüyormuş.
Hayvanat bahçesi müdürüne sormuş :
- Dün bütün hayvanlar gülerken eşek yatıyordu, bugün ise bütün hayvanlar yatarken eşek gülüyor bu ne biçim iştir ne oluyor?
Müdür :
- Sormayın beyefendi dün zürafa bir espri yaptı eşek ancak bugün anladı.
Hayvanat bahçesi müdürüne sormuş :
- Dün bütün hayvanlar gülerken eşek yatıyordu, bugün ise bütün hayvanlar yatarken eşek gülüyor bu ne biçim iştir ne oluyor?
Müdür :
- Sormayın beyefendi dün zürafa bir espri yaptı eşek ancak bugün anladı.
Sesimin Arkasından Koşuyorum
Hoca ikindi ezanını okumaya başlamış. O sırada bazı komşuları evlerinin önlerinde birbirleriyle konuşuyorlar, sanki ezan sesini duymuyor gibi davranıyorlarmış. Aslında O komşular camiye de pek sık gelmiyorlarmış. Hoca sesini biraz daha yükseltmiş, amma bakmış ki fark eden bir şey yok. O tarafa doğru koşmaya ve koşarken de ezanı okumaya devam etmiş.
O komşulardan birkaç kişi Hoca'ya bir şey olduğunu düşünerek yanına koşuşup sormuşlar :
- Ne oldu Hoca Efendi, niçin koşarak ezan okuyorsun.?
- Sesimin nerelere kadar gittiğini merak ettim de; arkasından koşuyorum demiş.
O komşulardan birkaç kişi Hoca'ya bir şey olduğunu düşünerek yanına koşuşup sormuşlar :
- Ne oldu Hoca Efendi, niçin koşarak ezan okuyorsun.?
- Sesimin nerelere kadar gittiğini merak ettim de; arkasından koşuyorum demiş.
Elektrik Aldın mı?
Küçük Temel dedesine sormuş:
-Dede, sen evlenurken nenemden elektrik aldun mi?
-Bizum zamanımuzda elektrik yokti.
-Nasii?
-Gaz lambasi var idi. Gaza geldum evlendum :)
-Dede, sen evlenurken nenemden elektrik aldun mi?
-Bizum zamanımuzda elektrik yokti.
-Nasii?
-Gaz lambasi var idi. Gaza geldum evlendum :)
Kesin Yakmıştır
Doğumhanenin bekleme odasında 3 baba adayı heyecanla bekliyorlarmış. Birden doğumhanenin kapısından bir hemşire kucağında simsiyah bir bebekle çıkmış. Hemen bir baba adayı öne atılmış;
-Bu benim bebeğim ! Bu benim bebeğim demiş.
Hemşire beyaz tenli baba adayına dikkatle bakmış ve sormuş;
-Nereden anladınız sizin bebeğiniz olduğunu?
Adam cevap vermiş;
-Bizim hanım pişirdiği her yemeği yakarda! Mutlaka bebeğimizi de yakmıştır da ondan!
-Bu benim bebeğim ! Bu benim bebeğim demiş.
Hemşire beyaz tenli baba adayına dikkatle bakmış ve sormuş;
-Nereden anladınız sizin bebeğiniz olduğunu?
Adam cevap vermiş;
-Bizim hanım pişirdiği her yemeği yakarda! Mutlaka bebeğimizi de yakmıştır da ondan!
Bugün Yarın
Birini döven bir adam hakimin karşısına çıkarılmış,
Hakim sormuş :
- Nerede yaşıyorsun?
- Orda burda...
- Ne iş yaparsın?
- Onu bunu...
- Barda dövdüğün adamı önceden tanıyor musun?
- Söyle böyle...
- Ne demek yani nerden tanıyorsun?
- Ordan burdan...
Hakim artik dayanamamış :
- Anlaşıldı, götürün bu adamı tikin içeri!..
İki jandarma adamın koluna girmiş götürürlerken adam hakime seslenmiş:
- Heeeey bi dakika!.. Ne zaman çıkıcam ben burdan!..
Hakim de ona seslenmiş:
- BUGÜN YARIN!...
Hakim sormuş :
- Nerede yaşıyorsun?
- Orda burda...
- Ne iş yaparsın?
- Onu bunu...
- Barda dövdüğün adamı önceden tanıyor musun?
- Söyle böyle...
- Ne demek yani nerden tanıyorsun?
- Ordan burdan...
Hakim artik dayanamamış :
- Anlaşıldı, götürün bu adamı tikin içeri!..
İki jandarma adamın koluna girmiş götürürlerken adam hakime seslenmiş:
- Heeeey bi dakika!.. Ne zaman çıkıcam ben burdan!..
Hakim de ona seslenmiş:
- BUGÜN YARIN!...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)