30 Kasım 2014 Pazar

At Nasıl Çalınır?

At çalmak için bir ahıra giren hırsız yakalanır. Ev sahibi merak ederek,sorar:

- Nasıl at çalındığını bana öğretirsen bir daha atlarımın çalınmasına çare arayacağım ve seni de serbest bırakacağım.

Hırsız kabul eder. Adamın gözü önünde atın yularını çözer, gemini vurur, üstüne atlayıp dört nala uzaklaşırken bağırır:
- Öğrendin mi? İşte at böyle çalınır. :)


Hiç Boşuna Sevinme!

Hoca, bir gün ciğer almış. Kasaba:

"-Bunu nasıl pişireyim!" diye sormuş.
Kasap ciğerin nasıl pişirileceğini bir kağıda yazıp Hoca'nın eline vermiş. Ardından da :

"-Bu tarife uyularak pişirilirse ciğer pek lezzetli olur..." demiş. Hoca, eve doğru giderken nasıl olmuşsa ciğeri bir çaylağa kaptırmış. Çaylak "Gak! Guk!" edip uzaklaşmaya başlamış. Hoca hiç telâş etmemiş. Elinde tuttuğu tarifnâmeyi kaldırarak:

"-Hiç boşuna sevinme!" demiş.

"Tarifnâmesi bende! Ağız tadı ile yiyemeyeceksin!.."


Biyoloji Dersi

Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkez acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar.
Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskaplarda lam`da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak"
Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış.
Hoca arkasından seslenmiş "Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?"
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış" Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu"


Zeybek

Lazın biri, Izmir'e gitmiş. Oradaki tanışla dolaşırken, bir de bakmışlar ki,birkaç efe, zeybek oynuyor. Kendilerine özgü agır hareketlerle kol vurup diz büken efeleri seyrederlerken, Izmirli, Laz arkadaşına dönüp sormuş: Ne güzel oynuyorlar di mi? Laz dudak bükmüş: O kadar düşündükten sonra, ben de oynarım.




Usulüne Uygun

Padişah tedbili kıyafet gezerken çok güzel bir çingene kızına vurulmuş. Sarayda anlatmış. Vezirlerden biri kızı istemeye talip olmuş. Almış adamlarını kız istemeye gitmiş vezir.

Kızın babası;

- “Benim padişaha verilecek kızım yok” deyip tersyüz etmiş heyeti.

Bu kez başvezir talip olmuş kız isteme işine. Aynı olay tekrarlanmış, süklüm püklüm dönmüş heyet saraya. Bu kez padişahın lalası kız istemeye talip olmuş. Padişah itiraz etse de almış adamlarını, gitmiş kızın evine. Adamlar girişmişler kızın babasına, Allah ne verdiyse bir temiz dayak çekmişler.

Adam;

- “Aman lala paşam, ne olur vurma!”

Lala;

- “Sen kim oluyorsun da padişaha kız vermiyorsun?”

Adam;

“Aman lala paşam! Böyle usulüne uygun istenir de verilmez mi?”



Karslı ile Erzurumlu

Erzurumlu bir yerden bir yere giderken yolu, Karslı bir çobanın koyun otlattığı yayladan geçer. Karslı çobana selam verir, çoban selamı alır. Erzurumlu çobanın yanına gelir ve sohbete başlarlar.

Karslı çoban:

- “Dadaş, bir tas ayranım, bir tane de kaşığım var. Nasıl edelim? “

Erzurumlu :

- “Kolayı var. Sen memleketinin civarındaki köyleri say, o arada ben ayranı içeyim. Sonra da ben sayayım, sen iç.”

Bu çözüm Karslı çobanın aklına yatar ve başlar köyleri saymaya. O arada bizim Erzurumlu tastaki ayranın yarısını içer.

Karslı :

- “Tamam! Şimdi de sen say ben içeyim.” der.

Kaşığı alır. Erzurumlu ise saymaya başlar :

- “Horum, Horum, Horasan; (Aşağı Horum, Yukarı Horum). Saclığ ile Pirhasan.
Ağaver, Vağaver; Ağa gaşığı bana ver.”

Karslı çoban daha ikinci kaşık ayranı içmeden elinden kaşığı alır.


Ağlama Duvarı

Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı’nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevi’nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta... Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp açmış teybini, sormuş adama:

- Kendinizi biraz anlatır mısınız?

- Adım David, Polonya Yahudisiyim. Yaşım 68. Smalla’da bir kumaş dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv’de bir çiçek serasında çalışıyor...

- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı’nın önünde, dua ederken görüyorum.

- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan’a yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.

- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz ?

- İsrail’e göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.

Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:

- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?

Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi, sonra da bezgin bir sesle cevap vermiş:

“Vallahi artık bilemiyorum” demiş, “İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var...”


Asker Temel

Temel askere gider karısı Fadime hamiledir, bir oğulları olacaktır, doğum yaklaşınca Temel komutanın yanına gider.

-"Komitanum pen gideyrum."

Komutan:
-"Nereye oğlum!! Ne demek ben gidiyorum!"

Temel:
-"Karım hamiledur."

Komutan:
-"Oğlum sen doğuracak değilsin ya! Doğumdan sonra gidersin." diye cevaplar.

Temel:
-" Komitanum; haçan siz pizum oralari pilmezsinuz. Kari doğiriyi kocası nereyedur? Derlerde Fadimemu uzerler!"

Komutan;
-"Peki Temel tamam kaç gün izin yeter?" diye sorar.

Temel:
_"Komitanum artuk pen celmem daaa! Çocuğumi cöndereceğum!"

Komutan iyice şaşırır.
-"Nasıl yani?" diye hayretle sorar.

Temel:
-"Ya komitanum siz pizum oralari pilmezsunuz daa. Ula çocuğu dururken kendi gittu askere temezler mu!"


Borç

Nasrettin Hoca pazarda zeytin satıyormuş...
İki üç sokak ileride oturan yarıbuçuk tanıdığı bir kadın gelmiş.
Kadın: - Zeytinin iyi mi?
Hoca: - Tadına bak.
Kadın: - Ben orucum.
Hoca: - Madem oruçlusun zeytini al git parasını sonra ver.
Hocanın birdenbire aklına düşmüş; Ramazanlık değilmiş çünkü...
Hoca: - Tuttuğun oruç ne orucu ki?
Kadın: - Üç sene önceden borcum vardı da onları tutuyorum.
Hoca tam zeytinleri veriyormuş vazgeçmiş...
Kadın: - Biraz önce al git dedin ne oldu da vazgeçtin Hoca?
Hoca: - Get anam get... Allah'a olan borcunu üç senede veriyorsan bizim borcu ne zaman getirirsin kim bilir.


Laz Kazası

Trafik polislerine bir ihbar gelir. Temel ile Cemal kaza yapmıştır.
Polis olay yerine geldiğinde bakar ki, arabalar sapa sağlamdır.
Temel ile Cemal’in ağzı burnu dağılmış. Trafik Polisleri merakla sorar:
-Temel anlat olay nasıl oldu?
-Memur bey, hava sisli oldiğundan kafami pencereden çikarmiş öyle cideydum. Meğersem Cemal de karşı şeritten öyle çeliyormuş.


Karmakarışık

Öğretmen Ali'ye sordu,
- Oğlum dünyanın şekli nasıldır? Daire mi? Elips mi?
- Valla o kadarını bilmiyorum ama babam dünyanın karmakarışık olduğunu söylemişti hocam...


İngilizce Bilen

Erzurum’da bir iş yerine "İngilizce bilen ağır vasıta şoförü aranmaktadır." Hazır cevap ve muzip bir Dadaş müracaat eder kendisine sorarlar:

- Ehliyetin var mı?
- Buyurun, der ve ehliyetini uzatır.
- Peki İngilizce biliyor musun?

Dadaş hiç düşünmeden cevabı yapıştırır:
- Ağabey,ondan kolay ne var, onlar diyor ki andırsitend? Biz diyoruz ki annir misan ?


Vampir Temel

Bir gün Temel, İngiliz ve Fransız vampirler uçaktan atlamış. İlk ingiliz atlamış ağzı burnu kan içinde geri gelmiş. Fransızla Temel sormuşlar; "Sen kimin kanını içtin"?
O da;
-"Şuradaki kadının kanını içtim" demiş.
Sonra fransız atlamış ağzı burnu kan içinde geri gelmiş. Yine "sen kimin kanını içtin demişler". Oda;
-"Şuradaki çocuğun kanını içtim" demiş.
sonra temel atlamış ağzı burnu kan içinde gelmiş. onada aynı soruyu sormuşlar
O da:
-"Şuradaki direği görüyo musunuz"
-"E görüyoruz" demişler.
Temel de;
-"İşte ben o direği görmedim" demiş.


Medeniyet

Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"


Yılan

İki laz yılan olan Temel'le İdris yolda gidiyorlarmış. Birden Temel İdris'e dönüp: "Ula İdris biz zehirli miydik yoksa zehirsiz mu?" diye sormus. İdris şaşırmış "Ula ne oldu gene" demiş. Temel de:
"Ula biraz once dilimi isirdim da," demiş...


Yemin

Sait çok yemin eden ve yalan söyleyen suat'ı öğretmene şikayet eder.
Öğretmen suat''a sorar: suat sen çok mu yemin ediyorsun?
Suat: vallahi öğretmenim hiçbir zaman etmem.


Hizmetçi

Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."


Kahvaltı

Küçük temel annesine sorar:
-Anne hepimiz laz miyuz?
-Öyle
-Dedem de laz miydu?
-Lazi di.
-Onun babasi?
-Hepisi laz idi.
-Öyle de olsa artik sabah kahvaltilarinda hamsi yemek istemeyrum.


Adsız Çocuk

Küçük Burak'ın teyzesinin bir oğlu olmuştu. Ali'yi çok seven teyzesi onu yanına çağırarak dedi ki:

-Burakcığım, oğluma senin adını koyacağım onun ismi de Burak olacak, nasıl memnun olur musun?

Burak gururla başını salladı:
-Çok memnun olurum teyze.. Ben nasıl olsa isimsiz de dolaşabilirim.


Mucize

Öğretmen çocukların "mucize" kelimesini bulmalarını istiyormuş.
- İnsan yirminci kattan düşüp ölmezse buna ne denur?
- Tesadüf, demiş öğrenci Temel
Öğretmen soruyu yinelemiş.
- Peki, insan yirminci kattan ikinci kez düşer yine ölmezse ne denir?
- Şans.
- Peki üçüncü kez olsa?
- Alışkanlık...


I am sorry

Temel bara gitmiş. Geçmiş bir kenara oturmuş, biraz sonra bara bir adam girmis
ve sıska uzun boylu bir adamın kafasının üzerine sise koymuş, çekmiş silahı
ateş etmiş sise paramparça... Ateş eden adam elini kaldırmış;
- I am Pekosbill...
demiş ve çıkıp gitmiş. Daha sonra bara bir başka adam girmiş ve yine o sıska
adamın kafasının üzerine konserve kutusu koymuş, çekmiş silahı ateş etmiş
kutu paramparça... Ateş eden adam elini kaldırmış;
- I am Redkit...
demiş ve bardan çıkıp gitmiş...
Temel bunları seyrettikten sonra dayanamamış, eline bir elma almış ve o sıska
adamın kafasının üzerine elmayı yerleştirmiş, çekmiş silahı ateş etmiş ve adamı
tam anlının ortasından vurmuş... Elini kaldırıp;
- I am sorry...
demiş ve çıkıp gitmiş...


Tünel

Mısır hükümeti kızıl denizin altına tüp geçit yapmak için ihale açar. İhaleye İngiltereden, Amerikadan, Japonyadan ve Türkiyeden de Temelin firması olmak üzere birer firma katilir. Firmaları teker teker mülakata çağırırlar ve teknik bilgi isterler. İngiliz firması:
- Biz iki taraftan da eş zamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum 1 metre fark olur. 30 metrelik enindeki tünelde de 1 metreyi rahatlıkla düzeltiriz derler.
Amerikan firması:
- Bizde iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz maksimum 50cm fark olur derler.
Japon firması:
- Biz iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. Maksimum 20cm fark olur derler. Sira bizim Temele gelir.
Firması adına Temel:
- Valla bizde iki taraftan kazmaya başlarız. Ortada buluştuk buluştuk, buluşamadık iki tüneliniz olur, der.


Oruç Tilki

Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında asılı bir geyik budu... görür.
Açtır ama şüphelenir kontrol etmeye başlar ve görür ki bu bir tuzak.
Geyik budu bir iple bombaya bağlıdır.
Epeyce uzağa gider ve basını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabi…
Tilkiye sorar ‘ne yapıyorsun dostum’
Tilki cevap verir ‘hiç, Yatıyorum’
-Burada bir but var
-Evet var
-Neden yemedin
Tilki sakince cevap verir;
‘BU GÜN ORUCUM’
Kurt kendinden emin;
‘Ben yiyeyim o zaman’
Tilki ‘Buyur afiyet olsun’ der.
Kürt buta uzanır uzanmaz bir patlama, ortalık toz duman, kurt yaralı, hareketsiz, 10 metre uzakta, perişan halde yatarken tilki sakince budu yemeye başlar.
Bunu gören kurt;
‘LAN ŞEREFSİZ HANİ ORUÇTUN’
Tilki pişkin pişkin;
‘Biraz önce top patladı duymadın mı ?



İyi Kibrit

Temel yolda yürürken bir kutu kibrit bulmuş. Bakmış içinde tam dört tane kibrit var. İlk üç kibrit yanmamış. Dördüncüsü yanmış. Hah bu iyi deyip, kibriti saklamış.


Kuzu Çevirme

Erzuruma vali gelmiş. Vatandaşlar valinin şanına yakışır bir karşılama yapmışlar. Menüde de kuzu çevirme de var. Tabi vali koca kuzuyu önünde görünce girişmiş. İki üç el aldıktan sonra doydum diyerek geri çekilmiş. Bunu gören ileri gelenlerden Cemil dayı valiye iltifat için;
-Ye ye vali bey zaten itlere atacayuğ.


Elektrikçi

Birgün kapı çalınmış. İçerdeki papagan; "Kim o?" demiş. Kapıdaki; "Elektrikçi" demiş. İçerden ses çıkmayınca elektrikçi tekrar zile basmış. Papağan yine sormuş; "Kim o?" Adam tekrarlamış; "Elektrikçi". İçerden yine ses çıkmamış ve bu böyle devam etmiş. Sonunda zavallı elektrikçinin kalbi buna dayanamamış ve oracıkta yığılıp kalmış. Bir süre sonra ev sahibi gelmiş. Tam kapıyı açacağı sırada ışıklar sönmüş ve kadının ayağı birşeye takılmış. Kadın; "Kim o?" demiş. İçerden bir ses; "Elektrikçi!!!"


29 Kasım 2014 Cumartesi

Minik Köpek

Adamın birisi Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış.
Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. "Şimdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek.
Etrafına bakmiş yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye baslamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş;
"Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?"
Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanmış.
"Tam zamanında kurtardım, yoksa bu köpeğe yem olacaktım"diye düşünmüş.
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düsünmüş. Leoparın yanına giderek neler oldugunu anlatmiş. Leopar çok sinirlenmiş ve maymuna:
"Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım"demiş.
Ancak minik köpek neler oldugunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. "Simdi ne yapacağım" diye düşünürken, kaçmaya tesebbüş etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken, yine kendi kendine konuşmuş;
"Bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok!"


Kraliçe

Bir gün Temel İstanbul'a gelmiş bir bakmış etraftan top sesleri geliyor.
Temel birisine sormuş neden top sesleri geliyor.
Adam: Kraliçe Elizabet geldi o yüzden demiş. Aradan 1-2 saat geçmiş ama hala top sesleri kesilmemiş. Temel yoldan geçen birine sormuş. Niye top sesleri geliyor demiş:
Adam Kraliçe Elizabet geldi demiş.
Temel: Ulaa başım şişti 2 saattir bir kadını vuramadılar.


Yağmur Yüzünden

Akşamüstü bardaktan boşanırcasına çok şiddetli bir yağmur başladı. Evine gitmeye hazırlanan doktorun muayenehanesine telaşla giren adam:

- “Levent’te hastam var doktor, aracınız var mı? Hazırlansanız da bir an önce gitsek!” der.

Doktor çantasını alır. Aşağı inip doktorun otomobiline binerler. Yağmurda iyice arapsaçına dönen İstanbul trafiğine dalıp güç bela Levent’e gelirler.

Adam: 

- “Bir dakika!” diyerek iner,

Eve girip geri döner:

-“ Hastam iyi olmuş, doktor. Buyurun muayene ücretinizi.” der.

Doktor, aracından inerek, araba bulamadığı için kendisine bu oyunu oynayan şımarık zengine bir Osmanlı tokadı patlatır. 


Palavracı

Avcılar kulübünde atışların en hararetli yerinde eski bir avcı eline sazı almış yüksek perdeden çalıyordu:

- Şimdi bizim buralarda balıkçı mı var? Biz gençken okyanuslarda şehir büyüklüğünde gemilerle balık avlardık. Onlara "yüzen şehir" derlerdi; içinde en az bine yakın balıkçıydık. Hepsi dalyan gibi çocuklar, peeeh! Ne günlerdi onlar...
Genç bir balıkçı sordu:
- O zaman siz oralarda o balina dedikleri balıkları avlıyordunuz değil mi?

Sorunun cevabı en azından "evet" olmalıydı, ama yaşlı adam o kadar kendisi kaptırmıştı ki, gence küçümseyerek şöyle bir baktı ve son noktayı koyuverdi:
- Sen galiba beni anlamıyorsun evladım! Biz o dediğin balıkları yem olarak kullanıyorduk, yem!


Anahtar Bende

Birgün Temel ile Cemal bir vapura binerler. Cemal'in bavulu birden denize düşer. Cemal bağırmaya başlar:
-Ulaa Temel bavul denuze düşti daaa.
-Bağurma daa anahtaru bendedur.


Lastik Patladı

Bir gün delinin biri ağaca çıkmış bağrırmaya başlamış Topkapı Bağcılar diye. Görevliler hemen bahçeye koşmuşlar. Delilerin hepsi ağaca çıkmış. Derken bir deli demiş ki "Ben bunları indiririm." Görevli gülmüş tabii. Deli demiş ki "Bir şartım var! Beni hastaneden çıkarırsanız onları indiririm." Görevli de "Tamam" demiş.
Deli seslenmiş ağaca doğru:
"Beyler lastik patladı!"


Sen Ye Torunun Ödesin

Adamın biri bir lokantanın önünden geçerken bir yazı görür.

- Siz yiyin torununuz ödesin!

Hoşuna gider ve içeri girip sorar;

- Bu gercekten doğru mu?

- Evet beyim kesinlikle doğru, derler.

Sipariş verir patlayana kadar yer ve tam kalkmak üzere iken garson elinde hesapla gelir.

- Pardon beyefendi borcunuz, 50lira! der.

Gözleri yerinden fırlayan adam;

- Eeee siz bana ne dediniz, şimdi ne yapıyorsunuz hani torunum ödiyecekti, diye çıkışır.

Garson;

- Ama beyefendi doğru sizinkini torununuz ödeyecek! Bu dedenizin hesabı! der.


Delimisin Nesin

Deli adamın biri bir gün balkondan aşağı olta sarkıtmış yoldan geçen biriyse adama sormuş:

-"Kaç balık tuttun" demiş. Deli ise adama:

-"Delimisin be adam burada balık ne arar"


Düşüş

Temel, New York'taki gökdelenlerden birinin 53. katında çalışırken aniden ayağı kaymış ve aşağı doğru uçmaya başlamış... 52, 51, 50, 49, 48... Katları yıldırım hızıyla geçen Temel 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2... Ve 1'inci kata geldiğinde kafasından şimşek gibi şu düşünceler geçmiş:
- Sağa çok şükür Allahum, haburaya kadar sağ sağlim celduk... Birinci kattan düşsen de nasil olsa pişeycukler olmaz.


Mühendiz

Kayseri'nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapılıyor. Bunun için de eşekten yararlanılıyor: Eşek hangi yolu izlerse, orası genişletilip araba yoluna dönüştürülüyor....

Köye gelmiş olan Amerikalı barış gönüllüsü ne olup bittiğini kavrayamadığı için sorar:

- Ne yapıyorsunuz böyle?

- Yol yapıyoruz.

- Bu eşek ne için?

- O, yolun mühendizi. Yola uygun geçeneği o gosterir.

Barış gönüllüsü katıla katıla güler:

- Ya eşek bulamasaydınız?

- İşte o zaman Amerika'dan mühendiz getirirdik!


Oyunun Sesi

Temel kendini bilgisayar oyunlarına kaptırır. Gözü başka hiç birşey görmez. Sabah kalkar oturur başına gece uyumaya gider.

Bir gün Fadime isyan eder tabii:

- Anlamayrum Temel ha bu oyunlarun benden ne fazlasi var da!

Temel'in cevabı şöyledir:

- Oyunun sesuni kısabiliyrum...


Tek Gözünü Kapat

Bir gün Temel çift görüyormuş, Dursun'da tek gözünü kapatsana da, demiş.


Ayağa Kalksın

Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde ögrencilere ilginç
bir çağrıda bulunmuş:
- Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın...
Sınıfta çıt yok. Nihayet biri kalkmış:
- Sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun?
- Hayır, demiş çocuk, ama sizin tek başına ayakta kalmanıza gönlüm razı
olmadı da...


Okulun İlk Günü

Ali okula başlamıştır. Akşam okuldan dönünce, babası sorar:

-Okul nasıl geçti bakalım?

-Sorma baba, daha ilk günden sahtekarlığı öğrettiler. Bizim sınıfın kapısında 1. sınıf yazıyor, ama sıraların hepsi tahtadan...


Bir Karavana Süt

Askerin biri mide rahatsızlığı için revire gelmiş.Doktor hazımsızlık teşhisi koymuş ve reçete yazmış;
-Bikarbonat dö sut,her yemekten sonra içersin, demiş.
-Asker iki gün sonra berbat bir halde tekrar gelmiş;
-Komutanım,verdiğiniz ilacı kullandım ama ölüyorum galiba.
-Sen ne içtin oğlum?
-Dediğiniz gibi her yemekten sonra "bir karavana süt" içtim.


Şambal Emmi

Rahmetlidir, Cadalın Şambal Emmi derlerdi. Şakacı bir insandı. Bir gün misafirliğe gitmek üzere yola çıkarlar. Şambal Emmi, abasının(annesinin) kolundan tutar, yavaş yavaş yürürler. Yaşlılarımız büyük motorlu vasıtaları hiç görmemişlerdir. Yeşilhisar’a o tarihlerde yeni yeni kamyon girmektedir. Yol kenarına bir Man kamyon durmuş. Ön kaputu kaldırılmış, şoför arabanın önünde arabanın arızasını gidermektedir. Gazına basılmış, yüksek sesle çalışmaktadır. Şambal Emminin abası ürperir, sorar: -Gadasını aldığım, kölesi olduğum Şambalım, hayvanın ağzını aşmışlar neydiyorlar? Şambal Emmi bu ya hemen başlar: -Aba aba dişi ağrıyormuş, dişini çekiyorlar. -Hele Şambalım, kölesi olduğum, hele nasıl bağırıyordu hayvan.


Altı Kâğıt

Nasrettin hoca caminin yanında çarık satarken altı kağıt altı kağıt diye bağırıyormuş. Adamın biri almış abdest alırken çarığın altında su aldığını fark etmiş sonra hocaya gelmiş sattığın çarığın altı kâğıtmış yırtıldı. Nasrettin hocanın kılıfı hazır;

- Ben altı kağıt altı kağıt diye bağırmıyor muyum neden aldın o zaman?


Deniz

Temel ile Dursun denize yüzmeye giderler. Temel boğulur. Savcı gelir araştırma yapmaya ve Dursun'a sorar:
- Olay nasıl oldu.
- Savci bey olay molay yok. Temel bi dalup geleceğim dedi ama siz da göreysiniz gelmedi.


İçime Çekmiyorum

Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır.Yazıda :

-İçki öldürür, diye yazıyordur.

Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün?Biri yazının altına şunları ilave etmemiş mi :

-Askerler ölmez!


Bir Ayağı Abdestsiz Namaz

Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş. Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış. Bunu gören cami cemaati:
-"Hocam bu nasıl namaz?" diye sormuş. Nasreddin Hoca:
-"Bir ayağı abdestsiz namaz", diye cevap vermiş.


Annem Gel Dedi

İlkokul öğretmeni sınıfta Cennet'e gitmek isteyenlerin ellerini kaldırmalarını ister. Yalnız Temel'cik elini kaldırmayınca merak eder ve sorar,
- Sen gitmek istemiyor musun?
- İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...


Hoca Çıktı Mandalar Yesin

Nasreddin Hoca, vali ve üst düzey bürokratlarla bir yemeğe katılır. Hocaların çok yemek yemesiyle ilgili bir fıkra anlatılır:
"Hoca ile manda bostana düşmüş. Görenler, hangisini çıkaralım demişler. Kimileri mandayı çıkarın o çok yer demiş, kimileri de yok hoca daha fazla yer onu çıkarın demiş."

Fıkrayı dinleyen Nasreddin Hoca masadan kalkmış, bir kenara oturmuş. Masadakilerden biri Nasreddin Hoca'ya:
"Hocam niçin kalktınız" diye sormuş.
Nasreddin Hoca şu cevabı vermiş:
"Hoca çıktı mandalar yesin."


Erzurum'a Tiyatro Gelirse

Erzurum’a bir tiyatro grubu gelmiş. İslami oyun oynuyorlar. Neyse oyunun bir yerinde rol icabı İsrail askeri kılığına girmiş oyuncular, Filistin genci rolündeki gencin kolunu kırıyorlar. Oyunun başından beri gaza gelen hacı amcalardan biri tam o sahnede daha fazla dayanamayıp :

-"Tekbiiiir Allahu ekbeeer " diye;

Bağırarak fırlıyor ve ayakkabısını çıkarıp İsrail askerlerinden birine fırlatıyor. Asker rolündeki oyuncunun suratı kan içinde kalıyor. Oyun iptal ediliyor ama işin komiği ayakkabıyı fırlatan hacı amcaya anlatamıyorlar bunun bir oyun olduğunu. O hala:

- "Munafıklar! Bırakmadınız diğerlerini de devireyim" diyor.


Temel ve Ayakkabısı

Temel bir gün kendine ayakkabı almak için ayakkabıcıya gitmiş. Kendine bir çift ayakkabı almış. Ayakkabıcı ilk bir hafta ayaklarınızı sıkar demiş. Temel de eve gelmiş bir hafta ayakkabıları giymemiş.


28 Kasım 2014 Cuma

Yağmurluk

Temel, Fransız ve İngiliz'in kaldığı otelde yangın çıkmış… Fransız bir şemsiye bulmuş, atlamış kurtulmuş… İngiliz bir şemsiye bulmuş, atlamış kurtulmuş… Temel atlamış çakılmış… "Herkes atladı kurtuldu. Sen niye çakıldın?" diye sorunca "Herkes şemsiyeyle atladı, ben bulamadım yağmurlukla atladım" demiş


Kör Pilotlar

Yolcular uçağın yanında otobüsten
inmişler..Bavullarını gösteriyorlar. Bir
bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş.
İçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler...
Yolcular fena halde şaşırmışlar.. Nasıl şaşırmasınlar..
Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalı bant.. Yardımcı pilotun elinde bir köpek
tasması.. Tasmanin ucunda bir köpek..
Sağa sola çarparak öyle ilerliyorlar uçağa..
Günlerden 1 Nisan değil ama, "Şaka herhalde" demiş yolcular,
doluşmuşlar uçağa.. Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış.
Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış..
Yolcular endişelenmeye başlamışlar.. Ucak daha hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış..
Uçak iyice hızlanmış.. Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye
başlamışlar. Uçak son hıza ulaşmış.
Bu arada pistin sonuna da ulaşmış. 10 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde
çığlığı basmışlar..
Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar
çekmiş.. Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış.
Kaptan pilot arkasına yaslanmış; derin bir nefes
almış ve yardımcı pilota dönmüş:
- Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta
gecikecekler ve hep birlikte öleceğiz!..."


İtikafa Girdim

Bir tavuk 3 yumurta yapıp dua etti civcivlerin dindar olması için.
1. civciv yumurtadan çıktı, namaz kıldı.
2. civciv zikir ederek çıktı.
3. civciv gelmedi.
Anne endişelendi.
Ve yumurtadan şu ses geldi;
"Anne merak etme ben itikafa
girdim." :))


Doğum

İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.


Dilin Paslanmış

Doktor diline baktığı yaşlı kadına:
-Hanımefendi sizin diliniz paslanmış.
Yaşlı kadın :
-Doktor bey iki gündür gelinimle kavga etmiyorum ondan mı acaba?


Temelin Zeki Köpeği

Temel'in bir köpeği varmış bu köpeği öyle bir eğitmiş ki yapacağı her birşeyi yapıyor.
Temel Dursun'la sohbet ederken Temel köpeğine 2 milyon verir derki git bana sigara al der. Köpeği kısa süre sonra elinde 1 tane sigarayla gelir. Bu olay Dursun'un ilgisini çeker.
Bir gün Dursun kahve de otururken Temel'in köpeğini görmüş ona 2 sigara alsın diye 4 milyon verip bakkala yollamış. Beklemiş beklemiş köpekten haber yok sonunda Temel'i bulup demiş ki.
- Ula Temel senin o köpeğin hırsızdır 4 milyon verdim 2 sigara alsın diye köpek bana hiç bişey getirmedi.
Temel'de kahkaha atarak:
- Ula Dursun ona 4 milyon verince haçan sinemaya gidiyor.


Ateşiniz Var mı?

3 astranot uzaya gidecek. Bunlardan biri Alman biri İngiliz biri de bizim Temel.

Bunlar yıllarca gelmiyecekleri için en önemli ihtiyaclarını sorarlar. Alman bana sarışın, esmer, kumral hatun der. İngiliz bana bol bol içki der. Bizim Temel baaa bol bol cigara der. İstekler temin edilip uzaya fırlatılırlar.

Aradan yıllar geçer 3 astronot geri dönüyorlar. Tabi aileler merakla bekliyor. Önce Alman iniyor dalyan gibi Alman olmuş iğne iplik. Sonra İngiliz iniyor adam zil zorna sarhoş. Tabi ki sıra Temele geliyor. Temel kapıda görünür görünmez bi fırlıyor ağzında cigarayla:
- "Allahını seven baaa ateş versuuun."


Sihirli Dolap

Evin birinde sihirli bi dolap varmış bu dolap yalan söylendiğinde sallanırmış.

Evin küçük oğlu sınavdan sonra eve gelmiş.
...
Baba sormuş;
nasıldı sınav oğlum kaç alırsın?"

5 alırım babacım"dolap hızla sallanmaya başlamış.

çocuk;
tamam 4 alırım heralde"dolap tekrar sallanmış.

3 alırım"tekrar sallanmış dolap.

baba sinirlenip bağarmaya başlamış

ben senin zamanındayken hep 5 alırdım.

DOLAP DEVRİLMİŞ''


Ders Bitti

Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı. ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı. baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.
Adam :
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi. onlarda benim öğrencilerim. şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
Pilot, çaresiz yerine döndü. bir süre geçti. bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.
Pilot:
-Aman çok güzel! diye sevindi. herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu. pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti. gidip bakmak istedi.
Bir de ne görsün! uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!
Dehşetle sordu :
-Öğrencilerin nerede?, diye...
-Dersler bitti. hepsini evlerine gönderdim!


Virgül Meselesi

Bir dostu tanınmış yazara gazetede yayınlanması için bir yazı göndermişti. Eklediği mektupta da şu not vardı:

"Sevgili dostum, gazeteye basman için önemli bir yazı gönderiyorum. Ancak acele yazdığımdan, virgülleri koyamadım. Bir zahmet virgüllerini yerleştirirsin artık..."

Gazeteci, yazıyı şu notla gönderene iade etti:

"Sevgili arkadaşım, bir dahaki sefere virgülleri sen gönder. Yazıyı ben yazarım."


Ağzım Yırtılacaktı

Bir toplulukta gevezenin biri gecenin geç vaktine kadar, sözü hiç kimseye bırakmadan konuşmuş durmuş. Hoca onu dinlerken esneyip durmuş. Toplantı bitip ayrılırken geveze adam:
- Hocam hiç ağzını açmadın? demiş.
-Açmaz olur muyum? Az daha ağzım yırtılacaktı!


Bir Tane Daha

Temel sahilde yürürken bir şişe bulur. Merak edip mantarını çıkarınca birden içinden bir cin çıkar ve :
- Beni kurtardın. Üç dilek hakkın var.
- Cebimde param hiç bitmesin.
Cin parmağını şıklatır. Temel elini cebine atar, para doludur. Bütün parayı çıkarıp tekrar sokar, yine para doludur. Temel ikinci isteğini düşünür :
- Bir şişe rakım olsun ama hiç bitmesin
Cin parmağını şıklatır ve Temel'in önünde bir şişe rakı belirir. Temel şişeyi açar ve yere döker ama şişeyi doğrultur doğrultmaz yine dolmuştur. Bir daha döker ve şişe yine dolar. Bunun üzerine:
- Bu şişeyi çok sevdim. Bir tane daha istiyorum.


Etkili Yöntem

Köyün birinde adam yeni evlendiği eşiyle birlikte
eşeğe buğdayı yükleyip değirmenin yolunu
tutmuşlar. Yolda ilerlerken eşek huysuzluk edip
sırtındaki yükü yere düşürmüş ve adam çok
sinirlenmiş eşeğe dönüp "Eşek bak biiiir" demiş.
Tekrar buğdayı yükleyip yola devam ederlerken
eşek inadı ya yine sırtındaki yükü yere düşürmüş.
Bu kez adam eline sopayı alıp tam eşeğe
vuracakken hanımı:
"Aman bey eşektir bırak hayvana uyma" demiş. Adamda hanımını kırmamış eşeğe dönüp "Bak eşek bu ikiiii" demiş. Tekrar buğdayı eşeğe yüklemiş ama eşek bu durur mu bi
sağ bi sol derken hop sırtındaki yükü düşürmüş
ve adam hiç düşünmeden "Aha eşek buda üüüç"
deyip belindeki beylik silahı ile eşeğin kafasına
sıkmış. Bunu gören hanımı başlamış bağırmaya
"Sen ne gaddar bi insansın senin gibi bi insan
olmaz şimdi biz ne yaparız eşeksiz" diye
söylenirken adam araya girmiş ve
"Bak hanım bu biiirrrr demiş" ve hanımı bi daha kocasının karşısından konuşmamış..


Başarının Formülü

Kayseriliye sormuşlar:
- Sizin çocuklar hem ticarette, hem eğitimde başarılı oluyorlar, bunun formülü var mı? Kayserili “ var hemşehrim” demiş ve aşağıdaki tekerlemeyi söylemiş:
"Ananın ketesi Hocanın nefesi Babanın kesesi Öğrencinin hevesi."


Aşık Mustafa

Zamanın Bünyan Kaymakamı “gece kimse fenersiz gezmeyecek” diye emir verir. Emrine uyulup uyulmadığını kontrol etmek için geceleri gezmeye çıkar. Bir gün Aşık Mustafa’ya rastlar. Aşığın elinde fener yerine keven otu yandığını gören kaymakam, kızgın kızgın sorar: -Hani senin fenerin? Aşık Mustafa hiddetlenerek cevap verir: Ottan olur aşıkların feneri, Yeni çıktı Kaymakamın hüneri Çeker isem belimdeki döneri Haddini bildiririm kaymakam. Neye uğradığını şaşıran kaymakam, çevredekilere sorar. -Bu kim yahu? Çevresindeki görevliler: -Efendim buna Bünyan’ın meşhur Aşık Dayısı derler. Bu halk aşığıdır. Kaymakam bir şey söylemeden çeker, gider.




Kara Lahana

Temel hışımla girmiş içeri.
"Haçan bana Kara Lahana ver !"
Adam şaşırmış:
"Sen laz mısın ?"
Temel kızmış:
"Sen şimdi kurbağa bacağı istesem sen Fransız mısın diye mi soracaksın ?"
"Ya da pizza istesem İtalyan mıyım diye soracak mısın?"
Adam sakin:
"Yooooo..."
Temel demin dediklerini zekice bulmuş, devam etmiş:
"Sosisli istesem Alman mısın diyeceksin?"
"Taco istesem Meksikalı mısın diye soracak mısın ?" Adam gülmüş:
"Hayır!"
Temel devam etmiş:
"Danimarka salamı istesem Danimarkalı mı diyeceksin?"
"Suşi var mı diye sorsam Japon musun diye soracak mısın?"
Adam artık sıkılmış:
"Yok yahu niye sorayım ki?"
Temel bağırmış:
"Peki aptal herif, niye kara lahana istediğim için Laz mısın diye soruyorsun o zaman?"
Adam sakince yanıtlamış:
"Beyefendi, burası Teknoloji mağazası!"



Cahilin Muzla İmtihanı

Köyden gelen 3 cahil köylü şehirle ilgili hiçbir bilgiye sahip değildir. Yaptıkları herşeyi korkarak yaparlar. Ve bunlar karınlarını doyurmak için markete girerler. Muz görürler tabi ne olduğunu bilmiyorlar. Alalım bari demiş içlerinden biri. Neyse trene binmişler. Hepsi muzun tadını merak ediyor ama yemeyede korkuyorlar. Biri gönüllü oluyor muzu yemeye.
-Arkadaşlar bana bişi olursa siz yemezsiniz. Muzu yemeye başlıyor ve tren o sırada tünele giriyor. Tabi her yer karanlık. Muzu yiyen bağırıyor.
-Arkadaşlar sakın yemeyin, ben kör oldum!


Guşluği Beş Geçir

Memleketim insanı memleketini para kazanmak maksatlı süreli veya süresiz bir miktar terk eder. Memlekette hatun onu bekler. Bey efendimiz geldiği andan itibaren hane halkı tarafından o gün bayram ilan edilir. Yine böyle bir gün, yine böyle bir hanenin önünde cereyan eden olay şöyledir: Hanenin dişi kuşu, kocasının gurbetten getirdiği kol saatini kolunu gere gere taşımaktadır. Bir yandan da bahçeye yıkadığı çamaşırları asar. Yeni saati gören komşusu dişi kuşa saatin kaç olduğunu sorar. Saatin rakamlarından çok görüntüsü ile ilgilenen, okuma yazmadan zannımca yoksun dişi kuş ise "Guşluği beş geçir" diye cevap verir.


Kibar At

Bir jokey, yarışta birinci olacağına çok iddialıymış. Yarışın sonunda, sonuncu olarak çıkmış. Arkadaşları sormuş.
- Ne oldu, birinci gelecektin hani?
Bunun üzerine jokey:
- Ne yapayım efendim, bu at o kadar kibar ki tüm engellerde durup önce benim geçmemi istiyor.


Japon misun?

Temel bir gün bir davete gider. Orada oturan bir adama yaklaşıp sorar:
- Uşağum sen japon misun? Adam:
Yok kardeş değilim. Aradan 10 dakika geçer Temel yine adama sorar
- Uşağum sen japon misun? Adam bu sefer:
- Kardeşim git manyak mısın ya sen? Aradan bir 10 dakika daha geçer ve Temel adama bir daha sorar:
- Uşağum sen japon misun? Adam da artık iyice sinirlenmiş.
- Evet lan japonum ne olacak!
Bizim temelde der ki:
- Vallahi hiç benzemiyisun.


Raporun Böylesi

Kanada'daki bir şantiyede yüz erkek ağaç kesmekle vazifeliydi. İki kadın da bu kadar erkeğin yemeğini pişiriyordu.

Şantiye sahibi bir ara ustabaşıya 'Raporlarınızın öz ve kesin olmasına dikkat edin.' dedi. 'Az kelime, çok sayı' istiyorum. Unutmayın ki vakit nakit demektir.'

Bir ay sonra ustabaşının raporunda şöyle bir nota rastlanıyordu: 'İşçilerin %3'ü aşçıların %100'ü evlendi.'


27 Kasım 2014 Perşembe

Yassı Tavuk

Yolda tavuk ezen bir şoför, yam yassı tavuğu alıp muhtar Temel'e götürüyor. Temel biraz baktıktan sonra,
- Pu tavuk bizim köyden değil, diyor, bizim köyde yassı tavuk yoktur.


Hızlı Örme

Temel bir gün Fadime'yi harıl harıl örgü örerken görür:
-Ula Fadime amma da hızli öriyisun.
Fadime:
- Hızli davranmak zorundayum. Yün bitmeden kazaği örmem gerekiyi da!


Neden Haram Oluyor?

Sarhoşun biri Kadı İyâs'ın huzuruna çıkarak sorar:
- Hurma yesem zarar verir mi ?
- Hayır.
- Ekmek ile çörek ötu yesem ne gerekir ?
- Bir şey gerekmez.
- Biraz su içsem ?
- İçebilirsin.
- Hurma şarabı bunların bir araya gelmesiyle oluşuyor. Peki nasıl haram oluyor ?
Kadı İyâs gülümsedi, yerden bir avuç toprak alarak adama sordu:
- Sana bu toprağı atsam bir yerini acıtır mı ?
- Hayır.
- Üzerine biraz su serpsem bir yerin kırılır mı ?
- Hayır.
- Su ve topraktan bir kerpiç yapsam da güneşte kuruttuktan sonra başına vursam nasıl olur?
- Öldürür.
- İşte o da böyledir.


Şahane Haftasonu

Yaşlıca bir adam güzel bir hanımla mücevher dükkânına girer.
Adam satıcıya:

- "Çok güzel bir yüzük satın almak istiyoruz."

Satıcı vitrinden güzel bir yüzük çıkarır gösterir:

- "Bu yüzüğün bedeli 4000 $’dır efendim," diye gösterir.

İkili yüzüğe bakar ve yaşlı adam satıcıya;

- "Lütfen bana en iyi yüzüğünüzü gösterin!"

Satıcı içerdeki kasadan bol pırlantalı şahane bir yüzük getirir;

- "Bu dükkanımdaki en iyi yüzüğüm.. ve fiyatı 50 000 $ dır!"

Genç kadın heyecanla parmağına takar. Yaşlı adam cebinden çek defterini çıkarır 50 000 $ yazar ve açıklar:

-" Bugün; Cumartesi ve akşamüzeri, bankaların kapalı olduğunu biliyorum. Sizin karşılığı olup olmadığından emin olmak istediğinizi biliyorum. Çeki size bırakıyorum, Pazartesi sabahı bankama telefon edip çekin karşılığını aldıktan sonra, üzerinde yazılı olan telefonumdan beni arayın lütfen! Biz de gelip yüzüğü alırız.

Pazartesi sabahı mücevherci yaşlı adamı arar:

- "Sen benimle alay mı ediyorsun be adam? Hesabında hiç paran yokmuş!"

Yaşlı adam:

- Sen yüzüğü dükkânında sakla ve çeki yırt. Sana posta ile 100 $ gönderiyorum. Sayende şahane bir hafta sonu geçirdim...


Uçak Düşüyor

Bir uçakta, 99’u Laz, biri Kayserili, 100 kişi yolculuk yapmaktadır. Yolculuk sırasında uçağın motoru arıza yapar. Kaptan pilot: İrtifa kaybediyoruz, lütfen valizleri aşağı bırakın. Bütün valizler aşağı bırakılır. Uçağın arızası hala devam eder, koltuklar da aşağı atılır ve nihayet uçağın yer döşemesi de bırakılır, yolcular tavandaki korkuluklara tutunarak uçmaya devam ederler. Bu sırada kaptan pilotun sesi duyulur: Sayın yolcular bütün fazla ağırlıkları attık ama bir yolcunun ağırlığı maalesef fazla geliyor. İçinizden biri fedakarlıkta bulunsun. Buz gibi bir hava eser, herkes susar. Uzun bir aradan sonra Kayserili seslenir: -Arkadaşlar hepiniz akrabasınız, birbirinizden ayrılamazsınız,ben aşağı atlıyorum. Bütün yolcular büyük bir sevinçle Kayseriliyi alkışlamaya başlar.


Şenol Güneş

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..


Yemesi Kolay Olsun

Timur'un defterdarları hesapta bir yanlışlık yapar.
Bunun üzerine Timur çok kızar ve o defterdara kağıtları yedirir, işten de kovar.

Yerine Nasreddin Hoca'yı alır. Nasreddin Hoca, hesapları yufka üzerine yapmaya başlar. Timur, durumu görünce haliyle sebebini sorar.

Cevap da tam Hoca'dan beklenildiği gibidir:
-Yemesi kolay olsun diye Hünkarım!


Lüzum Yokmuş

Öğretmen sınıfta ders anlatırken çocuklara sormuş:

-Anneniz sizi çarşıya yolladı, bir kilo patates iki kilo domates, bir paket tuz, yardım kilo da beyaz peynir al, dedi. Patatesin, domatesin, tuzun peynirin fiyatlarını biliyorsunuz, daha önceki derste bu üniteyi işlemiştik. Şimdi hesaplayın bakalım, bakkala ne kadar vermemiz gerekiyor?

Bütün talebeler oturmuş hesabını yapmış, toplamış, defterlerine bir güzel yazmışlar.

Ama çocuğun biri hiç birşey yazmadan öyle oturuyormuş, öğretmen merak etmiş:

-Oğlum sen niye yazmıyorsun?
-Lüzum yok öğretmenim..
-O ne biçim laf! Ne demek lüzum yok!

Çocuk gülümsemiş:
-Öğretmenim benim babam bakkaldır, biz böyle şeylere para vermeyiz. :)


O Bizden Daha Kirli

Hoca bir gün göl kenarında karısıyla birlikte çamaşır yıkamaya gider.
Tam işe başlayacakları sırada bir karga gelir ve sabunu kaptığı gibi havalanır.
Karısı, “Yetiş efendi sabunu kuş kaptı” dediyse de Hoca kılını bile kıpırdatmaz. “Telaşlanma karıcığım,” der “Baksana simsiyah olmuş zavallı, o bizden daha kirli, varsın temizlensin.”


Bana Sor

Karadeniz de adamın birinin son derece huysuz bir karısı varmış. Gül gelmiş karısı ölmüş.
Cenazesini kaldıracakları zaman adet olduğu üzere imam efendi
"Merhumeyi nasıl bilirdiniz?" diye sorar.

Adam bunun üzerine imama döner ve der ki:
-Be adam cemaat ne pilsun, bağa sorsana ula sen!


Kapıya Sahip Olmuş

Hoca, çocukken bir sabah annesi, onu yanına çağırmış...
Hoca, çocukken bir sabah annesi, onu yanına çağırmış :
“Oğlum, biz komşularla göl kıyısında çamaşır yıkayacağız. Bugünlerde hırsızlar çoğaldı. Sen burada kal da eve kapıya sahip ol, aman evladım, göreyim seni!” demiş.
Annesi gittikten bir süre sonra komşulardan biri gelerek :
“Annene söyle, akşama size geleceğiz.” demiş.
Küçük Nasreddin, ne etsin de bu haberi annesine ulaştırsın?.. Düşünmüş, taşınmış, sonra kapıyı yerinden söktüğü gibi sırtlanmış ve göl kenarına varmış. Annesi bu hali görünce şaşırakalmış...
“Ne oluyoruz, yaptığın nedir senin?” diye bağırmış.
O da şu cevabı vermiş.
“Sen bana ‘Kapıya sahip ol!’ demedin mi? Ben de oldum işte! Hem senin isteğini yerine getirdim, hem de komşunun!..”


Delil

Adam avukatına giderek dert yanmış:
- Avukat bey, arkadaşıma 100 milyon borç vermiştim. Borcunu inkar ediyor, ödemiyor.
- Elinizde herhangi bir delil, şahit var mı?
- Maalesef yok.
- O zaman size borcu olan 500 milyonu ödemesini istediğiniz bir mektup yazıp hemen gönderin.
- Ama bana sadece 100 milyon borcu var.
- İyi ya. O da size “sana sadece 100 milyon borcum vardı. 500 milyon nereden çıktı ?” diye yazacaktır. Aradığımız delil işte bu!


Maske

Temel bir gün ameliyat olacakmış. Doktorlar maskeyi takınca Temel:

- Boşuna maske takmayın, hepinizi tanıyorum demiş. :))


Gözünü Kaşıyordu

Avcının biri, kahvede arkadaşlarına anlatıyordu:
- Dün bir yaban güvercini vurdum. Saçmanın biri, hayvanın tırnağından girip gözünden çıkmış.
Dinleyenler:
- Olacak şey mi bu?
Avcı:
- Neden olmasın? Ateş ettiğimde güvercin, gözünü kaşıyordu.


Ne Balı Şekeri

Dursun 97 sinde. Temel ise 92 sinde yaşını başını almış insanlardır.
Yıllardır dostlukları devam etmekte. Bir gün Dursun, Temel'in evinde yemeğe davet edilmiş.
Dikkatini çekmiş, Temel karısına hitap ederken "Gülüm", "hayatım", "balım", "tatlım', "şekerim", "sevgilim", "ruhum", gibi laflar kullanıyor. Bir ara karısı mutfaktayken yine, "Birtanem, nerelerdesin, yemeğin
soğuyacak" demiş. Dursun dayanamamış. "Yahu dikkat ediyorum, karına ne iltifatlı laflar ediyorsun. ballar,şekerler... Bunca seneden sonra olacak şey değil, bravo sana" demiş. Temel şöyle bir arkasını dönüp karısının hala mutfakta olduğunu tespit ettikten sonra, "Sorma birader demiş.
Ne balı şekeri... 10 yıl oluyor bizim hatunun adını unuttum. Bir türlü çıkaramıyorum."


Eltim Gile Gidiyem

Bayburt'a köyden yeni gelen bir hanımefendi kırmızı ışıkta Cumhuriyet caddesini karşıya geçmek ister, yarı yolda trafik polisi seslenir:
"-Hop teyze nere gidiyorsun."
O güne kadar kırmızı ışık nedir bilmeyen teyze şöyle cevap verir.
"-Gadam tepehen olsun, sehenmi soracam eltim gile gidiyem.


Şenol Güneş

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..


Karşıya Geçememek

Otomobiller, otobüsler yolu öylesine kaplamış ki, karşıdan karşıya geçme imkanı yok.. Zavallı adam saatlerce beklemiş, bir türlü geçememiş karşıya.

Nihayet gücünü toplamış, tüm sesiyle bağırmış karşı kaldırımdaki bir adama:

"Heey dostum! Nasıl geçtin o tarafa?"
"Ben mi? Bu tarafta doğdum ben..." :)


Dümendeymiş

Beden eğitimi dersinde öğretmen, öğrencilerine kürek çekme alıştırmalarını yaptırıyordu.
Bir ara öğretmen, Ayhan`ın olduğu yerde kıpırdamandan durduğunu gördü.
-Sen neden kürek çekmiyorsun? deiye sordu.
Ayhan şu cevabı verdi:
- Ben dümendeyim öğretmenim!...


Temel'in Bilmece Anlayışı

Temel Amerika da bir restoranta giriyor. Şefle muhabbet falan, derken şef buna bir bilmece soruyor:
- Babamın oğlu olan ama benim kardeşim olmayan kimdir?
Temel bilemiyor, Şef:
-Benim diyor.
Temel Trabzon’a dönüyor, hemen kahveye gidip Dursun'u buluyor:
-Ula Dursun, söyle pakayim babamın oğlu olan ama penum kardeşim olmayan kişi kimidur ?”
Dursun:
-Pilmem
Temel cevabı söylüyor:
- Amerika daki şef.


Minarenin şerefesine hamam

Cemaatten biri, yatsı ezanını okumak için minareye çıkmış. Kısık sesiyle, ezanı okumaya başlamış. Sesini, minarenin dibindekiler ancak duyabiliyorlarmış. Adam ezanı bitirip, aşağıya indiğinde, Nasreddin Hoca adama:
- Okuduğun ezanı burada biz zorla duyduk. Sesinin zayıf olduğunu bilmiyor muydun? demiş.

- Hocam, dün hamama gitmiştim. Kimsecikler yoktu. Orada bir ezan okudum ki gümbür gümbür sesim çıkıyordu. demiş adam.

- Öyleyse bir hayır sahibi çıkıp da minarenin şerefesine hamam yaptırana kadar, sen bir daha minarede ezan okuma. demiş Hoca.


Kadeş Savaşı

Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...


Esneme

Günün birinde Hoca bir köye gitmiş. Akşam olmuş. Hoca'yı köy odasına almışlar. Hiç kimse de bir ikramda bulunmamış. Hoca iyice acıkmış. Karnı açlıktan zil çalmaktaymış.
O sıra birisi sormuş:
" Hocam, insan neden esner ? "
Hoca:
" Vallahi ya açlıktan ya da uykusuzluktan" demiş.
O sıra Hoca esnemiş. Esnemesinin ardından karnını tutarak:
" Ama benim uykum yok!" demiş.


Ağlama Duvarı

Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı’nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevi’nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta... Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp açmış teybini, sormuş adama:

- Kendinizi biraz anlatır mısınız?

- Adım David, Polonya Yahudisiyim. Yaşım 68. Smalla’da bir kumaş dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv’de bir çiçek serasında çalışıyor...

- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı’nın önünde, dua ederken görüyorum.

- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan’a yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.

- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz ?

- İsrail’e göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.

Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:

- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?

Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi, sonra da bezgin bir sesle cevap vermiş:

“Vallahi artık bilemiyorum” demiş, “İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var...”


Cafer Ağa

Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.
Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?
Cafer Ağa o akşam eve hergünkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:
- Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?
- Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!


Call Center

Call center
(gercek ses kayitlarindan alindi)
- Garanti
- Benim pos cihazimda sorun var islem yapamiyorum.
- Nasil bir sorun var? Hangi islemi yaparken problem cikariyor?
- Ekraninda yabanci terimler var. Hic bir menuye giremiyorum
- Anladim. Makinizin programi silinmis. Yetkili servise bildirimini yapiyorum bir teknisyen isletmenize gelip makinanizi degistirecek.
- Ne zaman gelecekler?
- Ben bildiriminizi su an itibariyle yaptim, en kisa surede geleceklerdir.
- Kardesim burasi bir firma en kisa sureden kastiniz ne?
- Teknik servisler firmalara bize bildiris sirasina gore mudahale
ediyorlar.Sizi yaniltmamak icin net bir saat veremeyecegim.
- Ben onu bunu bilmem 15 dakikada bu makinayi degistirmezseniz gorursunuz siz neler olacagini.
- Benim ismim Cengiz. Kiminle gorustugumu ogrenebilirmiyim?
- Cemal ben
- Cemal bey size yardimci olmak istiyorum fakat 15 dakika icinde gelemezler bunu sebebi yetkili servislerin firmalara bize bildiris sirasina gore mudahale etmeleridir. Ama sizin icin yetkili servislere bizzat telefon acip acil oldugunu belirtecegim.
- Ben onu bunu bilmem 15 dakika icinde birisi gelmez ise bu makinayi
yakarim. Hatta sunu soyliyeyim 13 dakikaniz kaldi
- Cemal bey dukkani yaksaniz itfaiye 13 dakika icinde gelmez.biraz anlayis lutfen :)))
- Simdi 13 dakikada kimse gelmiyormu.
- Maalesef bunun icin size soz veremiyorum.
- Isminiz Cengiz`di degil mi?
- Evet ismim Cengiz
- Bak Cengiz sana soyle diyeyim o zaman. Buraya yarim saat icinde birini yollamazsan Genel Mudurlugunuze telefon acip 15 gun once sana bildirim yaptigimi ve halen kimseyi yollamadigini ve kimse gelmedi diye bugun sana telefon actigimda bana kufur ettigini soyleyecegim. Sanirim isinden olmak istemezsin
- Cemal bey oncellikle su an zaten genel merkez ile gorusuyorsunuz.
Ayricada su an konustugumuz telefon dinleniyor ve kayit yapiyor. Soylediginiz hersey kayit altina alindi ve istendiginde arsivden cikarilip dinlenebiliniyor.
- Demek dinleniyor :((((
- Evet kayit altinda hersey
- !!!!!!!! ????????? Peki Cengiz bey siz benim niye makinama 15 gundur
mudahale ettirmiyorsunuz 15 gun once size bildirimini yaptim ayip degilmi????
- :) cemal bey beni daha simdi aradiniz bakin bunlara hic gerek yok biz
burada sorunlarinizi halletmek icin calisiyoruz. Oradaki pos makinasinin calismasini bende sizin kadar istiyorum.. Sonucta oraya pos cihazini calismasi icin koyduk. Dedigim gibi servis ile telefon ile gorusup en kisa surede makinanizin degistirilmesini saglayacagim. Buna emin olabilirsiniz

- Tamam tamam Cengiz gonderde ne zaman gonderirsen gonder. size hic dis gecmiyor senide sevdim orada adresim vardir bir ara gelde cay ismarliyayim sana.
- tamam oldu Cemal bey
- hadi optum
-:))) Iyi gunler..



Konuşma

- Nasıl senin küçük konuşmasını öğrendi mi?
- Ah hem de nasıl? Şimdi susmasını öğretmeye çalışıyoruz?


Düşünceli Hırsız

Of da bir mahalle de sık sık araba teypleri çalınıyormuş. Adamın biri de arabasına
''Arabada teyp yok boşuna uğraşmayın'' diye yazı yazmış.
Sabah bir de bakıyor araba yok ve arabanın durduğu yerde bir kağıt;
''Üzülme ben taktırırım.''


26 Kasım 2014 Çarşamba

Kırkayak mıyım?

Temel'e araba çarpar bacağı kırılır. Kazayı yapan şoför para vererek anlaşmak ister. Temel istediği fiyatı söyler:
- Yirmi milyon verirsen vazgeçeceğim davadan.
- Adam şaşırır. Beni milyarder mi sandın, der.
- Haçan milyarder değilsun da ben kırkayak mıyım...


Şarj

Bir telefoncuya giren çocuk en son çıkan telefonları incelemektedir. Sürekli bir kusur bulma peşinde olan çocuk, gülen bir yüzle onu izleyen kasiyere döner ve sorar:
-Abi bunun şarji bir ay gider mi?
- Sırtında bir aküyle dolaşırsan gider.


Azrail Gönderdin

Bektaşi yoksulluktan bıkmış, ellerini açıp dua etmiş:

“Allah’ım, şu canımı al da kurtar beni bu sefil dünyadan.”

O sırada yanından geçtiği binanın duvarları yıkılmış. Bektaşi canını zor kurtarmış, ellerini havaya kaldırmış:

“Allah’ım kırk yıldan beri ’bana biraz dünyalık ver’ diye sana dua ettim, beni dinlemedin. Şimdi hemen Azrail gönderdin...”


Yanında Eşek Bulundursun

Nasreddin Hoca, eşeğini mahkeme kapısına yakın bir yere bağlayıp pazara alışverişe gitmiş.
O sırada kadı, hilekâr bir satıcıyı yargılamış, Merkebe ters bindirerek şehirde dolaştırılma cezası vermiş.
Suçluyu, kapının yakınındaki Hoca'nın eşeğine bindirip gezdirmeye başlamışlar. Hoca çarşı içinde mübaşirin gezdirdiği suçlu adamı görmüş, ses çıkarmamış. Mübaşir eşeği aldığı yere götürüp, aynı şekilde bağlamış.
Birkaç saat sonra Hoca ellerinde paketleri ile eşeğinin yanına doğru giderken, birde bakmış ki aynı suçluyu bir daha eşeğine ters bindirmek üzereler. Bu sefer yeter artıık demiş ve müdahale etmiş.
Suçluya dönüp sinirli ve yüksekçe bir sesle :
- "Ya, hilekâr esnaflıktan vaz geç, ya da yanında bir eşek getir" demiş


Üç Dil

Temel ile Dursun Sultanahmette gezinirken bir turist gelip kendilerine bir adres sorar. Turist ingilizce, almanca ve fransızca sorar fakat bizim lazlar anlamaz...
- Ula dursun bir yabancı dil öğrenemedik gitti
- Ula neye yarayacakki bak adam üç dil biliyor yine derdini anlatamıyo...



Niçin Yerine Oturmuş

Tarih dersinde öğretmen sözlüye kaldırdığı öğrenciye son bir şans tanımak için:
- Amerika`yı kim keşfetti? diye sordu.
Çocuk soruyu cevaplayamadı.
Sabri taşan öğretmen, hiddetle bağırdı:
- Kristof Kolomb!
Çocuk, bunun üzerine yerine oturdu. Öğretmen bu hakarete de kızdı:
- Ne o? Sana yerine oturmanı kim söyledi?
Öğrencinin cevabı şaşırtıcıydı:
- Afedersiniz öğretmenim. Ben de başkasını çağırdığınızı sanmıştım!!...


Konuşabilir misiniz?

Hoca derste sorar :
- Arkadaşlar balıklar neden konuşmazlar.
Bu soruyu kimse cevaplayamaz. Ali kalkar ve soruya cevap verir :
- Hocam sizin başınızı suya koysam konuşabilir misiniz?


Kaftan

Nasrettin Hoca bir dükkana girer, kendisine uygun kaftan bakmaktadır. Pahalılar dan birini gözüne kestirir... Giyer, fiyatını sorar. Satıcı "10 akçe hocam" der. Nasrettin Hoca "Pahalıymış... Daha ucuzu yok mu bunların?" der ve giydiği kaftanı çıkarır. Satıcı Nasrettin Hoca’ya 5 akçelik bir kaftan çıkarır, Nasrettin Hoca kaftanı giyer ve dükkandan çıkar. Satıcı arkasından bağırır: "Hocam aldığın kaftanın parasını vermeyi unuttun?" Nasrettin Hoca: "Pahalısını bıraktım, onun yerine ucuzunu aldım ya!" der. Satıcı: "Hocam pahalı olanın parasını vermemiştin ki!" deyince Hoca; "Be hey adam!.. Almadığım şeyin parasını niye vereyim?" der ve uzaklaşır.


Paraşüt

Uzun süren eğitimlerden sonra nihayet ilk atlayış günü gelmişti. Uçak havalanmadan önce komutan askerlere ;

"arkadaşlar hiç panik yapmayın, uçaktan atladıktan sonra ilk önce paraşütün ana kolunu çekin, açılmazsa korkmayın sakin bir şekilde yedek paraşütün kolunu çekin, oda açılmazsa bilin ki aşağıda ambulans bekliyor olacaktır" der ve uçak havalanır.

bir iki üç derken sıra Temele gelir.Temel büyük bir heyecanla birinci kolu çeker.... paraşüt açılmaz. İkinci kolu çeker....yine açılmaz ve Temel aşağı doğru hızla süzülürken, "Allah bilir aşağıda ambulans da yoktur " der.


Dama Çıkaydın

Malumunuz doğu illerinde yaz mevsimi havalar sıcak olduğu için dışarıda yatarlar.
Bizimkinin de uykusu çok ağır tabiri yerindeyse top atsan duymaz uyurken.

Bir gün arkadaşları "Şuna bir şaka yapalım" der ve gece uyurken yatak döşek alırlar bunu, şehrin otoyoluna götürür ve bırakırlar.Aradan biraz zaman geçer ve bir otobüs belirir. Şoför yoldaki karartıyı görür ve hayvandır galiba diye kornaya basar.
Fakat hiç bir hareket yok. İyice yaklaştığını farkeder. Uzunları yakar ve durur şoför ve aşağı iner.
Bide bakar ki biri yatıyor...
Bizimki yorganı üzerine çeker ve der ki:
-Ha öküz ha! Dama çıkaydın!


Doğum

İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.


Matematik Finali

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"


Tavuk Var mı?

Temel İstanbul'a yerleşmiş hayatını orda sürdürmeye çalışacak. Birgün eczaneye girip "siz de tavuk var mı?" diye soruyor. Eczacı bey çok iyi bir şekilde eczanelerde tavuk olmayacağını anlatıyor. Temel gidiyor ve ertesi gün tekrar geliyor "siz de tavuk var mı" diye soruyor eczacı bakmış yine aynı adam biraz kızıyor tabi ki. Bu olay 4 gün tekrarlanıyor. En son geldiğinde Temel "Eczacıya kardeşim madem tavuk satmıyorsun cama yazsana" diyor. Eczacı da bıkmış mecburen yazdırıyor cama Temel tekrar geliyor ve eczacıya soruyor. "Abi tavuk ne zaman gelecek?" :)


Çocukların Duası

Bir kaç kişi yanlarına ilkokul çocuklarını alıp kıra yağmur duasına çıktılar.
Birisi "Nereye götürüyorsunuz bu çocukları?" diye sordu.
"Yağmur duasına götürüyoruz. Çocukların duası kabul olurmuş da". dediler.
Adam "Çocukların duası kabul olsaydı, dünya yüzünde bir öğretmen bile kalmazdı!" dedi


Çalgı Çengi

Kayserili zengin, ölüm döşeğindeymiş. "Vasiyetim var." diyerek oğullarını kızlarını başına topladıktan sonra öğüt vermiş:
- Evlatlarım, size son sözüm:
-Devlet çalgı, siz çengi... Ayak uydurmaya bakın!


Liste Başı

Sinema ve şarkı alanlarında giderek daha da genç yetenekler peşinde koşuyor prodüktörler.
Bir gün, mutlu bir anne, birkaç aylık bebeğini kendisini ziyarete gelen komşusuna gösterirken, şöyle bir soruyla karşılaştı:
- Hala siz mi besliyorsunuz yavrunuzu?
- Hayır o bizi besliyor. Son plağı iki aydır liste başında.


25 Kasım 2014 Salı

Nezaket

Kırkayak üzgünmüş.
-Neye bozuluyorsun? diye sormuşlar.
-Dünya da nezaket kalmadı, kalabalı yerlerde herkes ayaklarıma basıyor...


İnşallah Benim Hatun!

Bir gece hoca karısı ile konuşurken...
Bir gece hoca karısı ile konuşurken şöyle demiş :
“Yarın hava yağmurlu olursa oduna, açık olursa tarlaya gideceğim.”
Karısı çıkışmış :
“Efendi inşallah de!”
Hoca hiddetlenmiş :
“Niçin inşallah diyeyim hatun? İki işten biri mutlaka olacak, ya o, ya bu!”
Ertesi gün hava yağmurlu olduğu için ormana gitmek üzere sabahleyin erkenden evden çıkmış, biraz gittikten sonra yolda bir sipahiye rast gelmiş. Atın üzerindeki sipahi seslenmiş Hoca ‘ya :
“Bana bak baba! Filan köye nerden gidilir?”
Hoca da ilgisiz bir tavırla cevap vermiş :
“Bilmem!”
Sipahi yoluna devam etmek isteyen Hoca ‘yı bırakmamış ve kamçıyla birkaç defa şiddetle vurduktan sonra bağırmış :
“Seni gidi hain herif seni! Bilmezsin ha! Çabuk düş önüme! Sen beni ta o köye kadar götüreceksin!”
Hoca bu emri yerine getirmezse başına neler geleceğini düşünerek sipahinin önüne düşmüş ve hayli uzakta bulunan köye kadar götürmüş. Fakat vakitte bir hayli geç olduğu için artık ormana gidememiş, doğruca evine gelmiş. Kapıyı çalınca karısı içerden seslenmiş :
“Kim o ?”
Hoca da suçlu suçlu karşılık vermiş :
“İnşallah benim hatun, aç kapıyı!”


Kurnaz Çocuk

Küçük çocuk aceleyle gelip kapının zilini çaldı. Kapıyı açan evin hanımına:
-Teyze makasınızı biraz verir misiniz?
-Tabii oğlum vereyim. Sizinkini kaybettiniz galiba.
-Yoo kaybetmedik. Babam bizimkiyle tel kesmeme izin vermiyor da..


Sürpriz

Hemşire olan kadın, hastane nöbetinden çıkıp sabah yorgun bir şekilde eve dönmüş. Kocasını uyandırmamak için sessizce yatak odasına girmiş. Bir bakmış ki battaniyenin ucundan 2 yerine 4 ayak görünüyor. Çok sinirlenmiş. Hemen beyzbol sopasını almış ve tüm siniriyle kafalarına kafalarına vurmaya başlamış. Ciyaklamalar ve bağrışmalar arasında kolları yoruluncaya kadar vurmuş, nefes nefese kalmış ve vurmayı bırakıp bir bardak su içmek için mutfağa gitmiş ki kocasını mutfakta gazetesini okuyor. Karısının geldiğini gören adam:
-Annenler sürpriz yapıp akşam bize gelmişler. Babanla birlikte yatak odasına aldım. Uyanmışlarsa bir hoş geldin desen iyi olur.


Cin

Bir gün fakir, kör, çirkin ve henüz evlenememiş bir Kayserili kadının karşısına bir cin çıkar. Cin, kadına kendisinden sadece bir istekte bulunmasını ister. Kadın biraz düşünür, cin ona yardımda bulunmak ister ve kadına şunları söyler:
- İstersen zengin olmayı, istersen uzun yaşamayı, istersen evlenmiş olmayı, istersen de gözlerinin görmesini dileyebilirsin der.
Kadın ona şu yanıtı verir:
- Torunumun bana altın tas içinde su getirdiğini görmek istiyorum.


Arapça

Bir komşusu Hoca'dan kendisine Arapça öğretmesini istemiş. Hoca da kabul etmiş, derse başlamışlar. Komşusu şöyle bir soru sormuş:

-Hocam Arapça'da soğuk çorba ne demek?

Hoca cevabı bilmediğinden şöyle demiş:

-Araplar soğuk çorba içmezler, bunu öğrenmen gerekmez.


Taksimetre

Taksinin yokuşta frenleri patlamış, müthiş bir hızla aşağı iniyor.
Kayseri'li müşteri bağırmış.
-Durdur şu arabayı.
Şoför panik içinde haykırmış.
-Durduramıyorum!
-O zaman taksimetreyi durdur hiç değilse


Ne Dokundu?

Adamın biri akciğer rahatsızlığı nedeniyle sürekli öksürüyormuş sonunda dünyaca ünlü bi doktor olan Temel'e gitmeye karar vermiş.
Temel hasta daha rahatsızlığını anlatmadan günde en fazla 5 sigara içeceksin daha fazlası yasak demiş ve 1 ay sonrasına kontrol için gün vermiş. Aradan bir ay geçince hasta çok daha kötü bir halde gelmiş hastaneye. Temel:
-Sigarayı az içmek mi dokundu?
-Hayır hiç sigara içmezken günde 5 sigara içmek dokundu...


Yanlış Numara

Temel saat 02.30 da arkadaşı Dursun'u arıyor. Ahize kalkıyor.
- Buyrun.
Temel Dursun'un sesini tanıyor:
- Alo Dursun orasi 11,11 mi?
- Hayir Temel burasi: 1,1,1,1
- Kusura pakma Dursun yanlış numara.


İtikafa Girdim

Bir tavuk 3 yumurta yapıp dua etti civcivlerin dindar olması için.
1. civciv yumurtadan çıktı, namaz kıldı.
2. civciv zikir ederek çıktı.
3. civciv gelmedi.
Anne endişelendi.
Ve yumurtadan şu ses geldi;
"Anne merak etme ben itikafa
girdim." :))


Kitaptaki Yanlışlar

Akşehir'e tayin edilen bir kadı halkın silah satmasını yasak etmiş. Küçük bir çakı taşımak bile suç sayılır olmuş. Görevli memurlar sıkı bir takibe ve kontrole başlamışlar. Bir gün Nasreddin Hoca'nın üstünü başını aramışlar. Kuşağın arasından kocaman bir bıçak çıkınca şaşırmışlar:
- Bu da nedir Hoca ? Sen silah taşımanın yasak olduğunu bilmiyormusun ? demişler.
- Evet demiş, biliyorum. Fakat bu silah değildir. Kitaplarda bir takım yanlışlar görünce bunun ucuyla kazıyorum.
- Olur mu Hocam demişler, kocaman bir bıçakla kitaptaki yanlışlar kazınır mı?
- Olur, olur demiş Hoca. Siz bilmiyorsunuz ama bazı kitaplarda o kadar büyük yanlışlar var ki bu bıçak bile küçük kalıyor...


Hizmetçi

Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."


Tarih Sınavı

Baba evine gelen oğluna sormuş. Tarih sınavın nasıl geçti?
Çocuk:
-Pek iyi geçmedi baba..
Baba:
-Neden ki ?
Çocuk:
-Suç öğretmenindi.
Baba:
-Neden ?
Çocuk:
-Çünkü öğretmen hep ben doğmadan önceki olayları sordu..


Tuhaf Tavuklar

Temel yıllar sonra Almanya'dan dönmüş. Havaalanında amca oğlu dursun karşılamış. Arabaya binip köylerinin yolunu tutmuşlar.Köy yoluna saptıklarında camdan dışarısını seyretmekle meşgul olan Temel gözlerine inanamamış. 100 km ile giden arabanın yanından bir tavuk bunları ok gibi sollamış. Temel şaşırmış ama bir şey diyememiş. Az daha gitmişler. Bu sefer arabanın öbür yanından aynı şekilde tavuğun biri bunları neredeyse 120 km hızla sollamış. Bu durum 3,4 kez yinelenince Temel dayanamamış ve sormuş:
- Ula amcaoğli, ha bu tavuklarda neyun nesudur daa.
- Ha bunları biz yetiştirduk. Bunlar üç ayakli tavuklardur. Bunlar boyle jet gibidur.
- Deme la. Ha biz bunları Almanya'ya satalum. İyi para kazanırız da. Peki bunların lezzeti nasildur. Etleri lezzetlimidur?
Amca oğlu başını kaşımış ve cevap vermiş.
- Ben nerden bileyim da hiç yakaliyamaduk ki..


Medeni Hal

Hakim, kadın tanığa medeni durumunu sorar: "medeni durumun ne?"

Kadın derin bir iç çekince, hakim zabıt katibine;
"yaz kızım, bekar" der.

Aynı soruyu erkek tanığa da sorar. bu kez erkek derin bir iç çeker. hakim başını sallar; "yaz kızım, evli..."


Çalışkan Öğrenci

Öğretmen Osman'a sordu:

-Osman evladım, bana on tane vahşi hayvan sayabilir misin?

Osman başladı saymaya:
-Aslan, kaplan, kurt, ayı ve altı tane kartal öğretmenim.


Annem izin vermedi

Yaşlı karı koca eski günleri yad ediyorlarmış. Nine dedeye demiş ki hadi ilk tanıştığımız
zamanlarda olduğu gibi seninle yarın saat 2 de sinemanın önünde buluşalım ve felekten bir
gün çalalım.. Dede tamam diyor ve ertesi gün sinemanın önünde gidiyor saatlerce bekliyor
ama nine gelmiyor.
Buna çok kızan dede eve geliyor o da ne nene oturmuş ağlıyor. Dede:
- Ya hatun saatlerce bekledim neden gelmedin niye ağlıyorsun.
Gözü yaşlı Nine:
- Annem izin vermedi .. :)


24 Kasım 2014 Pazartesi

Çalınmış Şair

Bir gün ünlü şair Enverî, Belh çarşısından geçerken bir kalabalık gördü. Kalabalığı yarınca bir de ne görsün? Adamın biri onun kasidelerini kendi adına okuyor ve halk da alkış tutuyor. Yaklaşıp adama sordu:
- Kimin şiirlerini okuyorsun sen?
- Enverî'nin.
- Enverî'yi tanır mısın ?
- Ne diyorsun? Enverî benim.
Enverî güldü ve :
- Çalınmış şiir duymuştum ama çalınmış şair duymamıştım hiç! dedi.


İnsalık Öldü mü?

Kayserili bir iş adamı işi sebebiyle arabasıyla Ankara’ya gelir. Vakit akşamüstüdür ve Ulus civarında arabasını park edecektir.

Ama sokaklar dolu, park edecek boş yer görünmüyor. Derken girdiği bir sokakta ilerlerken yolun sonuna doğru bir arabalık boşluk fark eder ve oraya doğru yanaşır.

Bu arada dükkanını kapatan bir Karadenizli esnaf, anahtarları elinde gelene bakar ve yardımcı olmak ister. İleri-geri, sağa-sola manevralar ettirerek yarım saate yakın uğraşırlar. Sonunda aracın o bir arabalık yere park etmesi sağlanır. İş adamı kan ter içinde arabasından iner, yardım edene teşekkür eder:

- Sana da çok zahmet verdik, sağolasın, der.

Yardımcı olan esnaf da:

- Ne zahmeti, insanlık öldü mü? diye mukabele eder.

Sonra ne mi olur?

O Karadenizli vatandaş hemen öndeki arabaya doğru ilerler, kapısını açar, arabayı çalıştırır ve oradan uzaklaşır. :))


Zeytin

Temel ile Cemal bir gün kahvaltı yapmaya gitmişler. Pek de sosyetik bir yermiş. Cemal başlamış yemeye. Temel bir türlü çatalı zeytine geçirip de yiyememiş. Epey bi uğraşmış ama nafile. Bunu gören Cemal çatalı zeytine geçirmiş ve böyle yapacaksın bak demiş. Temel de
"Ula ben yordum sen yakaladun. Yoksa o kadar kolay midur saniyisun?"


Dursuun

Bir gün Temel Dursun'la toplu bir geziye çıkmış. Temel Dursun'u kaybetmiş. Dursun'u görüyormuş ama sesini duyuramıyormuş. Avazı çıktığı kadar bağırıyormuş. Adamın biri Temel'e acıyıp;

"Bari dürbünümü vereyim daha rahat görürsün" demiş.

Temel dürbüne gözüne uzatıp Dursun'un olduğu tarafa çevirmiş. Dursun'u yakından görünce kısık sesle çağırmaya başlamış

"Dursuuun"


Kibir Yok

Nasrettin Hoca'ya yapılan şakalar tükenip bitmezdi. Akşehir'liler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar.
- Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir. Aslı var mıdır?
Hocanın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar :
- Herhalde öyle olmalı.
Bunu duyan bir kişi hemen söylenmeye başlar :
- Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hocam madem kabullendin, göster bir mucize görelim. Hoca :
- Pekala size şimdi bir numara yapalım, der. Karşısında duran ulu çınara :
- Ey ulu çınar çabuk yanıma gel, der
Tabii ne gelen ağaç var ne de giden... Hoca yürümeye başlar ve ağacın yanına varır. Akşehir'liler ne oldu hocam ağacı getiremedin kendin yanına gittin diyerek gülünce Hoca :
- Bizde kibir yoktur. Dağ yürümezse Abdal yürür, der.



Trafik Polisi ve Temel

Temel, kahveden çıkınca kapının önünde bir saatlik bir gecikme için park cezası yazan trafik polisiyle burun buruna gelmiş.
“Yazma şu cezayı memur bey” demiş…
Polis onu hiç umursamadan cezayı yazmaya devam edince onun bir “İşgüzar” olduğunu söylemiş…
Polis Temel'e şöyle bir bakıp, “Aşınmış lastikler” için ikinci bir ceza makbuzunu yazmaya başlamış…
Temel, ne kadar ceza yazarsa yazsın, ona vız geleceğini söyleyince polis ilk iki ceza makbuzunu arabanın sileceği altına sıkıştırıp üçüncü makbuza başlamış…
Bu sürtüşme 20 dakika kadar sürmüş, polis ceza üzerine ceza yazmış…
Temel hiç oralı olmamış…
Yürümüş, karşı kaldırımda park ettiği arabasına binip, sürmüş gitmiş.


Neden Saçların Gür?

Çocuk annesine sordu:
- Anneciğim, babamın saçları neden dökülmüş?
- Çok düşündüğü için.
- Peki neden senin saçların bu kadar gür?
- Hadi bakalım, yemeğini ye de git yat!


Evin Sahibiyim

Hoca, bir gece gürültüyle uyanmış. bakmış, bir hırsız eşyaları topluyor. adamdan korkmuş. sesini çıkartmamış. ama peşine de düşmüş. az sonra, durumu fark eden hırsız, kızgınlıkla sormuş:- beni neden takip ediyorsun bakayım? hoca, sakin, pişkin yanıtlamış.- taşıdığın evin sahibiyim de.


Hizmetçi

Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."


İki Tabak

Trabzon'un Uzungöl beldesine gezmeye giden 3 kişilik grup, bir restorana girerek, iki ayrı tabakta, biri 2 kişilik, biri de tek kişilik, yöreye özgü kuymak ister.

Bir süre sonra garson masaya, tek tabak içinde 3 kişilik kuymak getirir. Gruptakiler, iki yarı kuymak istediklerini, neden tek tabakta 3 kişilik kuymak yaptırdığını sorduğu garson:

''İki ayrı tabak olmasın diye hepsini bir yaptım'' cevabını verir.


Bilet Parası

Temel bir gün maça gitmiş. Biletçi adam:
- "Biletler 5 tl demiş."
Temel de 2,50 tl vermiş.
- "Ben sadece bizim takumu seyredecum." demiş.


Diktatör

Diktatör general askerleri ile yolda giderken askerlerden biri hapşırmış.
Diktatör arkasını dönüp:
-Kim hapşırdı, demiş.
Askerler korkudan bir şey söyleyememiş.
Diktatör bunun üzerine birinci sırayı kurşuna dizmiş.
Sonra yola devam etmişler biraz sonra yine bir hapşırık sesi gelmiş.
Diktatör kim hapşırdı deyince yine korkudan kimse kimin hapşırdığını söyleyememiş.
Bunun üzerine diktatör ikinci sırayı kursuna dizmiş.
Biraz sonra yine birisi hapşırmış.
Diktatör arkasını dönüp sormuş kim hapşırdı diye.
Bir asker "ben hapşırdım" demiş .
Diktatör general askere dönüp:
-Çok yaşa, demiş.

indirmek için tıkla: http://www.webilgi.com/fikralar/22362-asker-fikralari-askerlik-fikralari.html#ixzz2XB8TZdU4


Beni Takip Et

Temel Londra da bir kokteyle katılır ne bulursa yer içer sonunda rahatsızlanır karnı ağrımaya başlar ve kendini dışarı atar otel uzaktadır bir taksi çevirir. Taksiciye beni otele götür der. Adam yolu tarif eder misiniz deyince Temel arabadan iner ve şoföre beni takip et der.


Kıtlık mı Var?

İngiliz Kralı, vergileri çok da ağırlaştırdığı bir dönemde, gizli bir yolculuk yapmak zorunda kalmış. Elinden geldiğince kılık değiştirmiş ve yolculuğun ilk gecesinde bir handa kalmış. Sabah kahvaltısında 3 yumurtalı bir omlet yedikten sonra, ücretin ne kadar olduğunu sormuş. Hancı:
-"15 altın!" demiş. Kral afallamış, çünkü bu para büyük bir paraymış:
-O ne yahu? Yumurta kıtlığı mı var bu yörede?
Daha geceden kralı tanımış olan hancı, gülümseyerek cevap vermiş:
-Yok efendim, yumurta kıtlığı yok da, adam gibi kral kıtlığı var


Sokulgan Hayvan

Öğretmen:
-İnsana en çok sokulan hayvan hangisidir?
Öğrenci:
-Sülük, öğretmenim.


Karne Notu

Üniversitede okuyan bir öğrenci yıl sonu sınavlarına girmiş ve arkadaşına:

- Ben ...memleketime gidiyorum, sınavlar belli olduktan sonra bana sonuçlarıbildir, ancak telefona ben çıkarsam bana söylersin.

Telefona annem çıkarsa zayıfım olmaz da, eğer bir tane olursa Ebubekir’ in selâmı var,dersin.

İki zayıf imkansız da eğer olursa Ebubekir’ in Ömer’ in selâmı var, dersin.
Üç zayıf hiç olmaz da eğer olursa Ebubekir’ in, Ömer’ in, Osman’ ın selâmı var dersin.

Dört zayıf imkansız da eğer olursa, Ebubekir’ in, Ömer’ in, Osman’ ın, Ali’ nin selâmı var dersin,

şeklinde konuşup memleketine gelir. Bir zaman sonra sınavlar belli olur, arkadaşı sınav sonuçlarını bildirmek için telefona sarılır, telefona öğrencinin annesi çıkar.

-"Teyze, oğlunuza söyle, Ümmet-i Muhammedin selâmı var



Papağan ve Hırsız

Hırsızın biri gece vakti bir eve girmiş. Etrafa bakınırken birden;
"Polis her şeyi görüyor" diye bir ses duymuş.
Korkudan elindeki lambayla sesin nereden geldiğini ararken kaçmaya karar vermiş ve tam camdan geri çıkarken perdenin yanında bir papağan olduğunu görmüş. Papağana yaklaşmış ve:

-Sen mi diyorsun, "Polis her şeyi görüyor" diye.
Papağan:
-Evet.
Hırsız:
-Senin ismin ne?
-Sekreter gibi çok konuşan papağan.
-Hangi salak koydu sana bu komik ismi?
-Hemen arkanda duran evin dobermanına Polis ismini koyan salak.


Bizim Dedemiz Yok mu?

Bir gün bir araştırmacı amazon ormanlarına gider ve araştırmasını yaptıktan sonra bir ağacın altında dinlenmeye koyulur. Uyandığında bir de ne görsün ağaçtaki maymunlar adamın şapkasını almışlar. Adam düşünmüş ne yapsam ne etsem de şu şapkamı alsam diye. Maymunların adam ne yaparsa onu taklit etmesinden yararlanarak başında şapkası varmış gibi almış yere atmış maymunlarda başındaki şapkalarını yere atmışlar. Adam şapkasını da alarak yaşadığı yere geri dönmüş. Bir gün ölüm döşeğine düştüğünde torununa onunla aynı mesleği yapmasını ve nasihat olarak da yaşadığı olayı anlatıp aynı tepkiyi vermesini söylemiş ve can vermiş. Torunu da aynı mesleğe sahip olduktan sonra amazon ormanlarına gitmiş. Maymunlar şapkasını alınca dedesinin söyledikleri aklına gelmiş. Maymunlara aynısını yapmış ama maymunlar üzerine düşerek "Senin deden var da bizim yok mu?" demiş.


Öküzlüğün Nedeni

Kocası devamlı iş seyahatlerinde olan Fadime doğum yapar. Temel'e müjdeyi vermek için mesaj yazar.
" Temel, bebeğimiz doğdu ama sütüm gelmediği için bir tane süt anne tuttum. Zenci bir kadındı o ve bu yüzden bebeğimiz artık bir zenci."
Temel de müjdeyi annesine vermek için hemen yazar:
"Anacum bebeğimiz doğdu ama Fadime'nin sütü gelmediği için zenci bir anneye emzirmiş. O yüzden torunun zenci."
Temel'in annesi Temel'e cevap yazar:
"Oğlum ben seni doğurduğumda da sütun gelmemişti. Bende seni inek sütü ile büyütmüştüm. Şimdi anladım neden bu kadar öküz olduğunu.


Kaçak Yolcu

Polis yurtdışına kaçak insan taşıyan kamyon şoförüne sorar:
-Ne var kamyonda?
Şoför:
-Mal taşıyorum.
Bunun üzerine kaçaklardan biri kafasını çıkarıp:
-Kime mal diyorsun lan sen? der.
Polis:
-Hani mal vardı kamyonda!
Şoför:
-Eee, mal olmasa kafasını çıkarır mı?


Asansör Adam

Kadın doktora gitmiş ve başlamış dert yanmaya:
-Doktor Bey, kocam kendini asansör sanıyor.
Doktor:
-Peki hanımefendi eşiniz niye gelmedi sizinle?
Kadın:
-Getireceğim ama bir türlü bu katta durmuyor ki.


Yaptım Bile

Ayşe teyze 3 yaşındaki torunu Mehmet'i elinden tutmuş parka gezintiye götürmüş. Biraz gezdikten sonra Ayşe teyze torununa;
-Oğlum tuvaletin gelince söyle olur mu?
Küçük çocuk biraz sinirli;
- Ya babanne zamanında söylesene şunu, yaptım bile...


23 Kasım 2014 Pazar

Uğursuz Kadın

Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"


Sana İlişmezler

Yine bir büyük şehirde bir Kayserili ile karşılaşan adamın birisi muhatabına takılır: -Yakında Kayseri’ye gideceğim. Orada eşek etinden pastırma yapıyorlarmış. Bunun aslı var mı? Kayserili buna öfkelenir, ama hiç çaktırmadan cevabın verir: -Vallahi eşek etinden pastırma yapıp yapmadıklarını bilmiyorum. Öyle de olsa sen giderken korkma sana ilişmez, senden pastırma yapmazlar


Armut Topluyorum

Bir gün tımarhane görevlilerinden biri bahçede gezerken iki deli görmüş. Bakmış ki delinin biri ağacın üstünde; biri ise ağacın altında. İkisi de bir şeyler yapıyormuş.
Aşağıdakine sormuş:
- Yukarıdaki ne yapıyor?
- Şu yukarıdaki mi? Sen buna bakma, deli işte. Ceviz ağacından armut toplamaya çalışıyor.
- Peki ya sen burada ne yapıyorsun?
- Ben de düşen armutları topluyorum.


Cenaze Şoförü

Taksicilikte ilk günü olan şoförün taksisine binen müşteri şoföre bir şey sormak için hafifçe omzuna dokunur. Omzuna dokunulmasıyla Şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder ve kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur ve arkaya dönüp müşteriye:

Bir daha bunu yaparsan gözünü patlatırım! diye bağırır.
Müşteri;
Ufacık dokunmanın sizi bu kadar korkutup sıçratacağını düşünemedim, özür dilerim; der.
Kendini toparlamış olan şoför, müşteriye dönüp:

Haklısınız, sizin kabahatiniz yok, bugün benim taksicilikte ilk günüm, 25 senedir cenaze arabasında şoförlük yapıyordum da!


Yalandı

Kaan karnesini arkasına saklayarak babasına yaklaştı:
Babacığım sana iki haberim var:
-Biri iyi,biri kötü.
-Önce iyi haberi söyle bakalım.
Kaan:
-Karnemde hiç zayıfım yok.
Babası:
-Aferin Peki kötü haber ne?
-Biraz önce söylediklerim yalandı...


Kadını Vuramadılar

Temel İstanbul'a gelmiş, yürüyormuş. Bu arada 5 dakikada bir top atışları duyul-
maktaymış. Merak edip sormuş:
"Hemşrim bu top atışları neyin nesi?"
Kraliçe Elizabeth'in gelmesi sebebiyle top atışı yapıldığı anlatılmış.
Aradan yarım saat geçmis ve top atışları halen sürmekteymiş. Temel yine
sormuş bir başkasına:
"Bu top atışlari neden?" diye. Aynı cevabı alınca söylenmis:
"Ulan, yarım saattir bir kadını vuramadılar, be!"


Trafik Polisi

Adamın birini gece vakti çevirir trafik polisi ceza yazacak ya sorar;
- Beyefendi ruhsat lütfen!
- Buyrun Memur Bey.
- Alkol?!
- Yok Memur Bey.
- Kemer takılımıydı?!
- Evet Memur Bey.
- İlk yardım çantanız?!
- Tastamam yerinde Memur Bey.
Bakmış olacağı yok memur;
- Mezdeke kasetin var mı?!
- Var Memur Bey.
- Koy kaseti!
- Tamam Memur Bey.
- 3. Parçayı çal!!
- Tamamdır memur bey??...
- Şimdi ben oynuyorum sen Para yapıştırıyorsun!!!


Zavallı Kör Dilenci

Kör dilenci duvar dibine oturmuş:

- Gözleri görmeyen, on çocuk babası şu fakire bir sadaka, diye dileniyordu.

Avucuna bir tek lira bırakan kadın merakla sordu:

- Hadi bir iki neyse ama, ne yaptın da on çocuğun oldu?

- Gözlerim görmüyor ki... Ne yaptığımı bilmiyorum.


Kocadan Para İsteme Yolu

İki ev hanımı sohbet ederlerken konu kocalarından açılmış;
- Kocan sana para verir mi?

- Elbette verir canım!

- Nasıl para alırsın kocandan? Söyle de ben de öğreneyim yolunu.

- Çok kolay, sadece arada bir annemin evine döneceğimi söylüyorum.

- Eee?

- Hemen çıkarıp yol parasını veriyor.


Doğma Büyüme

Temel evinin bahçesinde otururken yabancı birisi Temele seslenerek:
- Selamın aleyküm hemşerim buralı mısın?
Temel:
- Evet buralıyım?
Yabancı:
- Bende buralara yerleşmek istiyorum
Temel:
- İyi düşünmüşsün, ben ilk geldiğimde konuşamıyodum, yürüyemiyodum, ayrıca şaçlarımda yoktu.
Yabancı mest olmuş bir şekilde:
- Sen kaç senedir burda yaşıyosun?
Temel, gülümseyerek:
-Doğma büyüme buralıyım.


Baba

- Eğer baban olsaydım, sana bir tokat atardım, dedi öğretmen.
Afacan cevap verdi:
- Hiç güleceğim yoktu. Eğer babam olmuş olsaydınız, şimdi evde bulaşık yıkıyor olurdunuz.


Dün Neredeydin?

Uykuda kalan ve sabah işe geç gelen memur, müdürüne hitaben;
"Özür dilerim, müdür bey bu sabah uykuda dalmışım, bu nedenle bir saat geç kaldım" der.
Müdür:
"Bu günkü bir saat geç kalışının zararı yok, dün gün boyu neredeydin?"


Çalışmak

Öğretmen sınıfa sordu:
- Eğer çalışmak eğlencelidir dersek bu hangi zamandır?
Alper hemen cevap verdi:
- Nadir rastlanan bir zaman hocam!...


Almanya Yolunda

Bir gün Temel ve Dursun bakmışlar Türkiye'de iş yok Almanya'ya gitmeye karar vermişler ama ceplerinde para yok... O zamanlarda Almanya'ya hayvanlar bedava gidiyolarmış, bunlarda neleri varsa satıyolar ve bir inek kostümü alıyolar. Temel öne Dursun'da arkaya geçiyor ve gümrüğe gidiyolar gümrükteki memur bunları bir test edeyim diyor ve ineğin önüne bi tomar saman getiriyor sen gerçek ineksen bu samanları yersin diyor. Temel mecburen yiyor ondan sonra memur bir kova su getiriyor eger sen gerçek ineksen bunu içersin diyor ve Temel içiyor.. Memur bu sefer bi tomar taze ot getiriyo ve ineğin önüne koyuyor Temel mecburen yiyor... Artık Temel şişiyor ve bir lokma bir şey yiyemez hale geliyor. Ama bu sırada Temel başlıyor gülmeye. Dursun merak ediyor. Soruyor ula Temel neden gülirsen. Temel de cevap verir memur bizim gerçek inek olup olmadığımızı anlamak için bir tane öküz getiriyor...


Sakız

-kızım çıkar ağzındaki sakızı
-ağzımda sakız yok ki hocam
-geviş getirme o zaman


Sinirli Tabirci

Adamın biri bir rüya görmüş sonra rüya tabircisine gitmiş başlamış anlatmaya;
-Ya hocam ben bi rüya gördüm sorma gitsin.

Önce bi ağaç gördüm ağaç mı desem, çınar mı desem, meşe mi desem...

Bi yeşillik gördüm yeşillik mi desem, çayır mı desem , çimen mi desem...

Sonra bi su gördüm ırmak mı desem, nehir mi desem, okyanus mu desem...
Adamın herşeyi 3 defa tekrarlayarak anlatmasına sinirlenen tabirci bi hışımla;
-Allah senin belanı verecek bugün mü desem, yarın mı desem, öbür gün mü desem demiş
 


Medeniyet

Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"


Esirler

Naziler üç kişi; İngiliz, Fransız ve Laz'ı esir almışlar ve sonuçta ölüm cezasına çarptırmışlar. Ve askerler soruyor:
- Beyler Giyotinle mi ölmek istersiniz? Asılarak mı? Kurşuna dizilerek mi?
İlk önce Fransız yanıt verdi:
- Benim atalarım hep giyotinle öldüler ben de giyotinle. Onu almışlar kafasını yerleştirmişler giyotine. Giyotini üstten bırakıyorlar.Tam kafasına 2 santim kalınca giyotin duruyor. Maalesef giyotin bozuk Almanlar sinirleniyor. Çünkü bu durumda Fransız kurtuldu.
İngiliz:
- Arkadaşlar, asılarak ölmek çok kötü benide giyotinle öldürün. İngiliz uyanıklık yapıyor. Almanlar giyotini tamir ediyorlar. Ama olay aynı sekilde cereyan ediyor. Sonuçta İngilizde kurtuluyor. Sıra bizim laza geliyor. Bizim Temel de uyanık:
- Arkadaşlar asılarak ölmek gerçekten çok kötü. E zaten giyotin de çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin.


100 Yaş

70 yaşındaki Temel'in nefes borusunda rahatsızlığı vardı.
- Doktoru günde kaç sigara içtiğini sorunca:
- Kırk elli tane içeyruz.
- Sigarayı bırakırsanız 100 yaşına kadar yaşarsınız.
- Peçi toksan yaşina kadar yaşamak istesem günde kaç sigara içepilirum?


Usta Hırsız

Temel'in evine bir gün hırsız girmiş, hırsız yakalanmış ve Temel hırsızla görüşmek istemiş:
- Komiserim, izin verirseniz evimizi soyan hırsızla bir noktayı görüşmek istiyorum.
- Neymiş o?
- Karımın yatak odasından geçtiği halde karım uyanmamış. Bunu nasıl yaptığını bana da öğretmesini rica edeceğim.


Kıyafet Denerken

Kıyafet denerken,
Fransız kadın;
"Bir beden küçüğü var mı?"
İngiliz kadın;
"Bir beden büyüğü var mı?"
Alman kadın;
"Tam benim bedenim."
Türk kadın;
"Bunun kalıbı dar." :)


Avukat Olunca

Adam yolda giderken 100 TL bulur ve hemen koşarak önünde giden adamın omzuna dokunarak:
-Bu para sizden mi düştü acaba?
Adam, hayır, der parayı evirir çevirir cebine koyar.
Bu duruma bir anlam veremeyen kişi ise merakından sorar:
-Beyefendi hem para bana ait değil diyorsun hem de cebine atıyorsun nasıl bir iştir bu böyle?
Adam cevaben şöyle der:
-Ben avukatım, danışma ücretim 100 TL...


Tahir İle Mahir

Mahir adında çalışkan bir talebe her nasıl olduysa meşhur edebiyat öğretmeni
Tahir-ül Mevlevi'den zayıf not alınca bir fırsatını bulup tahtaya:
"Vermezse Tahir, ne yapsın Mahir", yazar.
Tahir-ül Mevlevi yazıyı görünce hemen cevabı yazar:
"Çalışsa Mahir, vermez mi Tahir."


22 Kasım 2014 Cumartesi

Cafer Ağa

Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.
Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?
Cafer Ağa o akşam eve hergünkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:
- Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?
- Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!


Üye Olmayan Giremez

Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nde oturan birkaç gazeteci, yakındaki bir çay ocağından çay söyler. Aradan epey bir zaman geçmesine rağmen çaylar gelmez.
Gazeteciler merakla beklerken, bir genç çaylarla içeri girer. Gazetecilerin, çayların niye geç geldiğini sorması üzerine çaycı;
'-Abi, girişte, 'üye olmayanlar giremez' diye yazıyordu. Ben de içeri gireyim mi, girmeyim mi düşündüm. Onun için geciktim der.


Hepsi Karalanmış

Okul hizmetlisi İdris Efendi sınıfı temizliyordu. Çöp kutusuna birtakım kağıtları buruşturup attığını gören öğretmen heyecanla sordu:

-Ne yapıyorsun İdris Efendi? Çöp kutusuna attığın o kağıtları masanın üstünden mi aldın yoksa?

Her zamanki saf ve temizliği ile şu cevabı verir İdris Efendi:

-Evet efendim ama korkmayın, hiç birisi temiz değil, hepsi baştan aşağı karalanmış. Hiç temiz kağıtlara dokunur muyum?


Sinirli Temel

Temel Dursun'a fena halde kızar.
-Ula inşallah biri hariç bütun dişlerun dökülur!
Dursun anlamaz:
-Niye biri kaliyi ula, der.
-Ağrimasi için!


Palavra Yarışı

Abartmalı konuşmayı seven iki kişi yine bol keseden atıyormuş:

-Geçenlerde bizim bahçede kazı yapıldı. Toprağın onbin metre altından telgraf teli parçaları çıktı.

-Çıkmışsa ne olmuş yani? Neyi gösterir bu?
-Telgrafı benim dedelerimin icat ettiğini gösterir.
-Hmm... Bizim bahçede de bir kazı yapıldı geçen gün.
-Eee?
-Hiçbir tel çıkmadı.
-Neyi gösterir ki bu?
-Neyi gösterecek ulan telsiz telgrafı da benim dedelerimin icat ettiğini...


Yorumsuz

Papaz ölmek üzere olan adamın üzerine eğilerek:

- Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle, der.

Ancak adamdan ses çıkmaz.
Papaz yine:

- Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle, der.

Ama adamdan yine ses çıkmaz.
Papaz iyice kızmış bir şekilde:

- Neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyorsun be adam?

- Nereye gideceğimi bilmeden kimse hakkında yorum yapmak istemiyorum.


Müslüman Temizdir

Avrupa'da bir Müslüman abdest alırken, yanına bir Yahudi yaklaşır ve ona şöyle der:

"Siz pis Müslümanlar kirli ayaklarınızı; ellerimizi yüzümüzü yıkadığımız temiz yerlere koyuyorsunuz."

Müslüman:
"Peki söyle bakalım sen günde kaç defa yüzünü yıkıyorsun."

Yahudi şaşırır ama cevap verir:
"Sabahları bir kez bazen ihtiyaç olursa iki defa."

Müslüman Avrupalı:

"Biz Müslümanlar günde ayağımızı 5 defa yıkıyoruz, şimdi söyle bakalım hangisi daha temiz, senin yüzün mü yoksa benim ayaklarım mı?"


Çiçekli Fistan

Küçük Temel ninesine sormuş:
-Nine Dedem sana hiç çiçek aldu mi?
Ninesi durdu şöyle düşündü:
-Bana alduğu bütün fistanlar çiçekliydu...


Heybe Bulunmasaydı

Nasreddin Hoca bir köyde misafirken heybesini yitirmiş.
Köylülere:
- "Ya heybemi bulun, ya da ben yapacağımı bilirim" demiş.
Köylüler telaşlanmışlar, korkmuşlar da. Arayıp taramışlar, sonunda heybeyi bulup Hoca'ya getirmişler. Köyden ayrılırken de :
- "Hocam" demişler, "heybeyi bulmasa idik ne yapacaktın ?"
Hoca şöyle bir elini sallayıp :
- "Hiç" demiş, "evde eski bir kilim vardı, gidince onu bozup heybe yapacaktım !"


Çok Uzakta Olamaz

Öğretmen derste Ali'ye sorar:
- İngiltere nerededir?
Ali:
- Bilmiyorum, öğretmenim.
Öğretmen:
- Git evdekilere sor, yarın tekrar soracağım.
Ali eve gelir ve babasına sorar.
Babası:
- Tam olarak bende bilmiyorum nerede diye, ama çok uzakta olamaz, çünkü bizim şirkette bir tane İngiliz çalışıyor, işe yürüyerek geliyor.


Merdivenden İttin mi?

Hakim Temel'e sorar :
- Temel, davacıyı merdivenden ittin mi ?
Temel :
- Sadece bir basamak ittim, diğerlerinden kendisi düştü :)


Kompozisyon

Temel çok yaramaz bir öğrenciymiş. Bir gün yine yaramazlık yapınca öğretmeni cezalandırmaya karar vermiş:
- Bak olum şimdi gideceksin ve yarına 2000 kelimelik bir kompozisyon yazacaksın.
Temel gitmiş eve akşam kompozisyonu yazmış. Ertesi gün öğretmen 2000 kelimelik kompozisyonu okuyor :
- Dün ben gezerken kedimi kaybettim. Sonra ben kedime dedim ki; kediciğim gel gel gel gel gel gel gel gel...


Hangisi Açık Olsun

Trabzon’da bir çay ocağı. Müşterinin biri garsona sesleniyor: -Abi bize iki çay, ama biri açık olsun! Garsondan cevap:-Peki ama, hangisi açık olsun?


Av Aramayi

Uyanık bir Karadenizli, peşine takılan bir sokak köpeği ile gezinirken av meraklısı bir tanıdığına rastlar. “Köpek senin mi, satar mısın?” teklifine dayanamayan uyanık, köpeği sattıktan birkaç ay sonra, alıcı tanıdığı ile karşılaşır. Adam köpekten yakınır:
-La kardaşum, ha bu köpek ne ettiysem av aramayi...
-La nasil aramayii, ya al oğa yüz kontür, bak nasil arayi!


Gerçek Alim

Ahmet bin Hanbel Hazretleri'ne:
- Tehdit altındasın, kalbinle imanında sabit kalarak yalnız dilinle istediklerini söylesen olmaz mı ? dediklerinde,
Büyük İmam:
- Olmaz. Alimler hakkı söylemekten kaçarsa, cahiller ne yapar? Böyle olursa hakkı tespit nasıl olur?
cevabını vererek gerçek alimin nasıl olması gerektiğini göstermiştir.



Spiker Sınavı

Hayrola nereden?
-Be be ben mi?Rad rad radyodan geliyorum...
-Ne vardı radyoda?
-Spi spi spi spiker sı sı sı sınavı vardı da...
-Eeee, ne oldu?
-Bı bı bı bırak yahu?Kı kı kıravat tak tak takmadık diye almadılar.


Niye Fenikrisen

Erzurumlunun biri, İstanbul’da boğaz köprüsünde giderken yolun ortasında arabası arızalanmış. Trafik adeta alt üst olmuş. Arkasındaki aracın sahibi sinirlerine hakim olamamış. Kapıyı açıp ağzına geleni söylemiş. Yaklaşık 10 dakika bağırmış. Erzurumlu arabasından dışarı çıkarak arkasındaki şoföre:

-"Niye fenikrisen*" demiş.

Diğer araç sahibi:


-"Ayıp oldu o kadar söylendik, adam turist çıktı." Diye düşünmüş. :)


*Fenikmek:(Telaşlanmak, Acele etmek)


Sokaktan mı Topluyorum

Temel sevgilisiyle gidiyormuş. Sevgilisi bir mağazada gördüğü kürkü istemiş.
Temel hemen vitrin camına bir tuğla atıp içinden kürkü alıp sevgilisine vermiş. Daha sonra sevgilisi otomobil galerisinde bir de araba görmüş ve bu
sefer de onu istemiş.
Temel de bunun üzerine
-Ben bu tuğlaları sokaktan mı topluyorum? demiş...


El Arabası

Delinin biri hastanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş ve sürmeye uğraşıyormuş.
Bunu gören doktor:
- Öyle sürülmez, düzeltsene arabayı.
Deli hemen cevap verir:
- Geçen gün senin dediğin gibi sürdüm akşama kadar kum taşıttırdılar, enayimiyim ben!


Ağlama Duvarı

Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı’nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevi’nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta... Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp açmış teybini, sormuş adama:

- Kendinizi biraz anlatır mısınız?

- Adım David, Polonya Yahudisiyim. Yaşım 68. Smalla’da bir kumaş dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv’de bir çiçek serasında çalışıyor...

- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı’nın önünde, dua ederken görüyorum.

- Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan’a yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.

- Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz ?

- İsrail’e göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti.

Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:

- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?

Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi, sonra da bezgin bir sesle cevap vermiş:

“Vallahi artık bilemiyorum” demiş, “İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var...”